Gizemli Kütüphane. Oliver Tearle
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gizemli Kütüphane - Oliver Tearle страница 8
Fransisken rahibi ve Assisi’li Aziz Francis’in öğrencisi Carpini, Cengiz Han’ın torunu Güyük Han’ın huzuruna kabul edildiği Uzakdoğu seyahatine çıktığında iddiaya göre yaşlı ve şişman bir adamdı. Uzakdoğu’da yaptıkları hakkında birçok söylenti vardır ancak eserinde Moğolların askeri stratejilerinin tuttuğu yer düşünülünce muhtemelen orada ajanlık yapmaktaydı. Diğer taraftan eserinde Moğolların evlilikleri, yemekleri, kıyafetleri, kanunları ve gelenekleriyle birlikte daha birçok konuda bize değerli bilgiler de sunuyor. Seyahatlerine dair raporunu 1240’lı yılların sonlarında yazmıştır ve Moğol dünyasını Avrupalı Hıristiyanlara ilk kez açan adam olarak ömrünün son yıllarında ünlü olmuştur.
Marco Polo kendi seyahatlerini bundan elli yıl sonra yazmaya başlamıştır. Dahası Polo, Moğolistan’ı ziyaret ettiğinde imparatorluk güç kaybetmekteydi; Carpini ise Moğolistan’ı çok güçlü olduğu zamanlarda ziyaret etmiştir. Ayrıca Carpini’nin anlatımı gerçekçiyken, Polo’nun Seyahatname’si için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir. (Polo’nun gergedanları tek boynuzlu at sanması, kendini tanık olması imkânsız muharebelerin ve önemli olayların ortasında resmetmesi de kendisi için iyi olmamıştır.) 1995 yılında Frances Wood Did Marco Polo Go to China? (Marco Polo Sahiden Çin’e Gitti Mi?) adlı bir kitap bile yazmıştır. Wood, bu soruya “hayır” cevabını vermiştir. Wood, Polo’nun Karadeniz’den öteye geçtiğinden bile şüphe etmektedir. Diğer akademisyenlerse Polo’nun bazı iddialarının kesinlikle abartılı olduğunu kabul etmekle birlikte, “Hitay” (Çin’in eski adı) gezisini kendi deneyimlerine dayanarak yazdığını düşünürler.
Bunlardan bahsetmemizin amacı Polo’nun sahip olduğu devasa ünü veya Seyahatname’sinin yarattığı etkiyi inkâr etmek değil. 1300’lü yıllarda Polo tarafından hapishane arkadaşına dikte edilerek yazılan eseri, Polo’nun Ortadoğu ve Uzakdoğu’da, Ermenistan ile Endonezya arasında her yere yaptığı seyahatlerin raporudur. Kudretli ancak çok da iyi insanlar olmayan liderlerle (Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han en ünlüsüdür) karşılaşmasını ve İran çölünde bulduğu siyahımsı “yeşil” suyu içtikten sonra ishal olmasını bile bizimle paylaşmıştır. (Deneyimlerine dayanarak söylediğine göre bu sudan tek bir damla içmek bağırsakları art arda on kez boşaltmaya yetermiş.) Ayrıca Seyahatname Batı dünyasına vazgeçilmez iki yeni icat kazandırmıştır: Avrupa, kâğıt para ve gözlükle Polo’nun eseri sayesinde tanışmıştır. Kolomb 1492 yılında yaptığı ünlü seferde yanına Polo’nun Seyahatname’sini de almıştır.
Ancak Carpini’nin Polo’dan önce davrandığını ve “Uzakdoğu’yla ilgili kitap yazan ilk Batılı” onurunun Carpini’ye ait olması gerektiğini de unutmamak gerek.
Gösterişli Şeytanlar
İkisini bir arada hayal etmek zor olsa da Şair Dante Alighieri, Marco Polo’nun çağdaşıydı. Dante’nin seyahatleri Polo’nunkilere kıyasla coğrafi açıdan daha mütevazı, ancak teolojik açıdan çok daha kapsamlıydı. Dante en çok cennet, cehennem, lanetlenme, araf ve kurtuluş hakkındaki epik şiiri İlahi Komedya ile tanınır. Ancak bu isim Dante’nin yaşamından sonra ortaya çıkmıştır. İlahi Komedya, Dante’nin kendi eserine verdiği isim değildi. Dante eserinden kısaca Komedya olarak bahsederdi. Başka bir İtalyan şairi Boccaccio eserden İlahi adıyla bahsetmiştir, ancak eser yazılmasından iki yüz elli yıl sonra 1555’te İlahi Komedya adını almıştır.
Esere “komedya” denmesinin sebebi komik olması değildir. Kahkahalar atmayı bekleyen okurlar hayal kırıklığına uğrayacaktır. Eser, yüksek sınıfın dili kabul edilen Latinceyle de yazılmamıştır ve trajedi değildir. İlahi Komedya cehennemden cennete gitmeyi konu alır (normal trajedilerden çok daha heyecanlı) ve o zamanın İtalyancasıyla yazılmıştır. Dante seyahatine 1300 yılında Kutsal Cuma gününde, İncil’e adadığı muazzam ömrünün yarısında, yani otuz beş yaşındayken başlamıştır. (Marco Polo’nun hapishanede seyahatlerini dikte ettiği dönemlerde.) İlahi Komedya’da, şairinin cehennemden arafa, oradan da cennete yani “Paradiso”ya seyahatinin anlatıldığını düşündüğümüzde eser ilk fantastik üçleme olarak görülebilir. Latince yerine İtalyanca yazılan ilk büyük İtalyan edebi eseri olduğuysa kesindir.
Dante’yi çok seven T. S. Eliot, Dante’nin eseri için okuruyla iletişimde bulunduğu yorumunu yapmıştır. Gene de şüphesiz ki Dante günümüzdeki büyük ününe rağmen fazla kişi tarafından okunmuyor. 1764’te Voltaire, Dante’yle ilgili şunları söylemiştir: “Şöhreti giderek artacak, çünkü pek az kişi tarafından okunuyor.” Okumaya kalkışanların, üç mısradan oluşan tekrarlı sıradışı kıtalardan (terze rima) veya şu an az tanıdığımız ya da hiç tanımadığımız ortaçağdaki önemli İtalyanlara yapılan göndermelerden dolayı hevesi kaçabilir. (Önemli bir istisna Montague ve Capulet aileleridir: Görünüşe bakılırsa Shakespeare’in Romeo ve Juliet’indeki düşman ailelerin kökeni tarihsel bir gerçekliğe dayanıyor.)
Teoloji konulu şiirlerin günümüz insanını heyecanlandırmaması da durumu zorlaştırıyor. Ancak Dante’nin şiirini, soyut dini öğretiler ile günah ve kefaret üzerine havada kalan konuşmalar olarak görmek yanlıştır. Şiir, hem vücutla hem de ruhla ilgilenir, görsellik açısından da içerik açısından da çok zengindir. Valerie Allen On Farting – Language and Laughter in the Middle Ages (Osuruk Üzerine: Ortaçağda Dil ve Kahkaha) adlı kitabında Dante’nin dini epiğinin abartılı yanlarından bahseder. Dante’nin ve güvenilir rehberi Romalı şair Virgil’in cehennemin çeşitli katlarında anlaşma yapmasına yardım eden şeytanlardan biri olan Malacoda, diğer şeytan arkadaşlarına doğru gaz çıkarır. Başka bir bölümde Dante, günahkârların yemek, pislik ve osurukla dolu devasa bir kanalizasyonda pişirilmesini betimler. Inferno’da (Cehennem) şair, işkence edilmiş bir grup günahkârı küçük odalardan akan ishal dışkıyla kaplı görür. Sanki cehennem, devasa umumi bir tuvalete dönüşmüştür.
Tuvaletle ilgili bu tür betimlemeler, mesela Satyricon’da yapıldığı gibi komik olması amacıyla yapılmamıştır. Dante’nin İlahi Komedya’yı yazma amacı kısmen politikti. O dönemde Floransa şehrinin yönetimi, “Siyahlar” olarak bilinen bir grup tarafından ele geçirilmişti ki Dante bu gruba düşmandı. Dante, karşıt “Beyazlar” grubuna mensuptu. Beyazlar Floransa sınırlarında daha özgür olmayı isteyerek Papa’nın kontrolüne karşı direnmekteydi. Siyahlarsa Papa’ya şehir sınırları içinde daha çok güç vermeyi istiyordu. Beyazlar arasında söz sahibi olan Dante, Siyahlar tarafından Floransa’dan kovuldu ve bir daha şehre dönerse kazığa bağlanıp yakılacağı söylendi.
Rivayete göre Dante yemek yerken ya da kitap okurken kedisi ona patileriyle mum tutardı; Dante bunu yapabilmesi için kediyi eğitmişti.
Şiirin en ünlü bölümleri muhtemelen cehennemin çeşitli katlarının tasvirleri ve sadece iki kez görmesine rağmen bağlılık duyduğu genç kız Beatrice. Modern düşünce yapısına göre Dante’nin Beatrice’e duyduğu hayranlık garip gelebilir. Ancak Beatrice’i ilk kez daha çocukken gören Dante, onun saflık ve erdem timsali olduğunu, hatta neredeyse dünya üzerine gönderilmiş bir tanrıça olduğunu düşünür. Beatrice 1290 yılında 20’li yaşlarındayken öldüğünde Dante, Beatrice’in anısına şiir ve düzyazı karışımı ilk büyük eseri olan La Vita Nuova’yı