İskoç masalları. Elizabeth W. Grierson

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İskoç masalları - Elizabeth W. Grierson страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İskoç masalları - Elizabeth W. Grierson

Скачать книгу

halükârda zavallı genç karısı acınacak haldeymiş. Yetiştirmesi gereken küçük bir erkek çocuğu olmasına rağmen artık bir başına kalmış. Zor zamanlardan geçildiği için de geçimini sağlayacak pek bir şeyleri yokmuş.

      Ama oğlunu canından çok seviyormuş. Kendisine ve oğluna yiyecek bir şeyler ve kıyafet alacak kadar para kazanmak için tüm gün inek, domuz ve tavukların içinde çalışıyormuş.

      Bahsettiğim günün sabahı kadın erkenden uyanmış ve domuzlara yem vermeye gitmiş. Kira günü yaklaştığından bu koca şişko domuzlardan bir tanesini o gün pazara götürüp satmaya karar vermiş. Domuzdan alacağı paranın kirayı ödemekte ona yardımcı olacağını düşünüyormuş.

      Böyle düşündüğünden içi rahatlamış. Bir elinde kovası diğer elinde oğluyla birlikte bahçenin diğer tarafına doğru giderken kendi kendine bir şarkı mırıldanmaya başlamış.

      Domuz ağılına girdiğinde mırıldanması ağlamaya dönüşmüş. Çünkü çok sevdiği domuzu sırtüstü, ayakları havada ve gözleri kapalı bir halde sanki son nefesini verecek gibi yatıyormuş.

      “Ne yapacağım? Ne yapacağım?” diye feryat etmiş zavallı kadın bir taşın üstünde oturup oğlunu göğsüne bastırarak. Elindeki kovayı düşürdüğünün, domuz yeminin bitmek üzere olduğunun ve tavukların yemi yediğinin farkında değilmiş.

      “İlk önce kocamı kaybettim, şimdi de en iyi domuzumu. Bize çok para getireceğini düşündüğüm domuzumu.”

      Şunu da belirtmek gerekir ki Kittlerumpit evi bir yamaçtaymış. Arkasında köknar ağaçlarından oluşan bir orman ve önünde bir yokuş varmış.

      Zavallı kadın bir güzel ağladıktan sonra gözlerini kurularken tesadüfen aşağı doğru bakmış ve yukarı doğru çıkan yaşlı bir kadın görmüş.

      Kadının kıyafetleri baştan aşağı yeşil, önlüğü beyazmış ve başında siyah kadifeden bir kukuleta varmış. Başkalarından duyduğuma göre Galler’deki kadınların taktığı türden, sivri uçlu bir şapka takıyormuş. Uzun bastonuna yaslana yaslana topal gibi arada aksayarak yavaşça yürüyormuş.

      Genç dul, yaşlı kadını bir hanımefendi olarak gördüğünden yaklaştığında ayağa kalkıp önünde saygıyla eğilmesi gerektiğini hissetmiş.

      “Hanımefendi,” demiş ağlamaklı bir sesle. “Bu evin sahibesi dünyanın en şanssız kadını olsa bile Kittlerumpit’e hoş geldiniz demek isterim.”

      “Sessiz ol,” demiş yaşlı kadın. Ama bunu öylesine sert söylemişti ki genç kadın oğluna daha da sıkı sarılmış. “Bunları anlatmana gerek yok. Kocanı kaybettin, bunu kabul ediyorum, Shirra Muir Savaşı’nda daha da kötü kayıplar yaşandı. Şimdi de domuzun ölmek üzere. Belki de ben onu iyileştirebilirim. Ama ilk önce onu iyileştirdiğimde bana ne vereceğini öğrenmem lazım.”

      “Hanımefendi ne isterlerse veririm,” demiş dul kadın, hayvanın hayatını kurtaracağından dolayı o kadar mutlu olmuş ki bunun aceleyle verilmiş bir söz olduğunu düşünememiş.

      “Çok güzel,” demiş yaşlı hanım. Tek bir kelime daha etmeden doğrudan domuz ağılına gitmiş.

      Birkaç dakika boyunca durup ölmekte olan hayvana bakmış, bir ileri bir geri sallanıp dul kadının tam anlayamadığı bir şeyler mırıldanmış. Dul kadın yine de birkaç kelimeyi çıkartabilmiş;

      Pıt pıt gelsin,

      Kutsal suyun sesi…

      Daha sonra elini cebine götürüp içinde yağa benzer bir sıvı olan küçük bir şişe çıkarmış. Şişenin kapağını açmış ve uzun kadınsı parmaklarından birini şişeye sokmuş. Daha sonra da domuzun burnuna, kulaklarına ve kıvrık kuyruğunun ucuna dokunmuş.

      Bunları yaptığı gibi domuz hoşnut bir homurtuyla yerinden fırlayıp kahvaltısını etmek için yalağa doğru koşmuş.

      Domuzu gören Kittlerumpit Hanımı çok mutlu olmuş. Kirasını kurtardığı için o kadar rahatlamış ve o kadar minnet duymuş ki yaşlı kadın izin verecek olsa onun yeşil elbisesinin eteklerinden öpmek istemiş, ama kadın buna izin vermemiş.

      “Hayır, hayır olmaz,” demiş yaşlı kadın, sesi her zamankinden daha sert bir şekilde. “Hiç lafı dolandırmayalım da yaptığımız pazarlıktan bahsedelim. Ben üzerime düşeni yaptım ve domuzu iyileştirdim. Şimdi de sen benim istediğimi yapacaksın ve oğlunu vereceksin.”

      Zavallı kadın acı bir şekilde haykırmış, çünkü şimdi, yeşil giyimli bu kadının aslında bir peri hem de Kötü Kalpli Peri olduğunu anlamış.

      Dua etmek, yalvarmak ve merhamet dilenmek için artık çok geçmiş. Peri geri adım atmıyor, kararlı ve acımasız davranıyormuş.

      “Ne istersem vereceğine söz verdin. Ben de senden oğlunu istiyorum ve istediğimi de alacağım,” demiş Peri. “Dolayısıyla gürültü patırtı yapmanın faydası yok. Ama sana tek bir şey söyleyebilirim, çünkü söyleyeceğim şeyin bir yardımı dokunmayacağını biliyorum. Periler Diyarı kanunlarına göre bu çocuğu üç günden önce alamam. Eğer o zamana kadar ismimi öğrenirsen onu senden almama izin yok. Fakat öğrenemeyeceğine eminim. Onun için üç gün sonra çocuğu almaya gelirim.”

      Bunları söyledikten sonra ağılın arka tarafında kaybolmuş, zavallı anneyse yere düşüp bayılmış.

      Dul kadın o gün ve ondan sonraki gün mutfakta ağlaya ağlaya oğluna sarılmaktan başka hiçbir şey yapmamış. Fakat Peri’nin geri döneceğini söylediği günden bir gün önce, biraz temiz hava alması gerektiğini düşünüp evin arkasındaki köknar ormanına doğru yürüyüşe çıkmış.

      Bu ormanda eski bir taş ocağının bulunduğu bir çukur, çukurun dibinde de bir kuyu varmış. Kuyunun suyu her zaman tatlı ve temizmiş. Genç kadın bu taş ocağının yakınlarında yürürken bir çıkrık4 sesi ve birinin şarkı söylediğini duymuş. İlk başta sesin nereden geldiğini anlayamamış. Daha sonra aklına taş ocağı gelince, oğlunu bir ağacın dibine yatırmış ve dizlerinin üstünde çalıların arasından sessizce çukura doğru sürünüp bakınmaya başlamış.

      İyice aşağıda, taş ocağının dibinde, kuyunun yanında Peri’yi otururken görünce gözlerine inanamamış. Peri’nin üzerinde yeşil cüppesi ve uzun fötr şapkası varmış. Küçük çıkrığı elinden geldiğince hızla çevirip bir şarkı söylüyormuş:

      Küçük şeyler bilmekte fayda var,

      Düşüncesiz Yabancı benim adım.

      Dul kadın artık Peri’nin sırrını öğrenip oğlunu kurtardığından, sevinçten neredeyse çığlık atacakmış. Yine de kötü kalpli yaşlı kadın onu duyar da büyü yapar diye ses çıkarmaya cesaret edememiş.

      Dolayısıyla çocuğunu bıraktığı yere doğru yavaşça sürünerek geri gitmiş. Sonra da çocuğu kollarına alıp ormanın içinden güle oynaya eve doğru koşmuş. Oğlunu

Скачать книгу


<p>4</p>

Kuyunun içine sarkıtılan kovayı çekmekte kullanılan, elle çevrilen ve döndükçe kovayı yukarı çeken bir tür araç. (ç.n.)