İstanbul'un tarihi, kültürü ve yaşamı. Richard Tillinghast
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу İstanbul'un tarihi, kültürü ve yaşamı - Richard Tillinghast страница 18
Bizans imparatorluk sanatının son evresi, 1261’de Paleologos Hanedanlığı idaresindeki Yunan kanunlarının yenilenmesinden, Türklerin 1453’teki fethine kadar devam eder. Bu 200 yıl boyunca çalan ölüm çanlarını kulağı açık olan herkes duydu; Bizans sanatı bugün Kariye Camisi olarak bilinen St. Saviour Kilisesi’ndeki müthiş mozaiklerle parlak bir dönem yaşadı. Yunancadaki Chora kelimesi, kilise kent surlarının dışında inşa edildiği için “kırlarda” gibi bir anlam taşır. St. Savoir in Chora adı, Londra’daki St. Martin in the Fields’ın Konstantinopolis’teki karşılığıdır. Başlangıçta burada yıldızı parlayan bu manastır kilisesi 11. yüzyılda inşa edilmişti ve muazzam bir sanatı barındırmasa da kendi ölçüleri içinde güzel bir yapı olarak addedilecekti. Bizanslılar sözcük oyunlarını seviyorlardı ve kilisenin adının iki anlamı vardı; ayrıca Meryem’in Tanrı’nın oğlunu rahminde taşımasına atıfla “muhafaza edilemezin muhafazası” anlamına geliyordu.
Kariye, Latin işgali sırasında harap oldu ve Theodore Metochites adlı bir kişi 13. yüzyılın başlarında restorasyon ve dekorasyonu yenileme işini üstlendi. O zamana kadar imparatorluğun servetinin ne kadar azalmış olduğunun bir işareti, bu işin imparator tarafından değil de sıradan bir vatandaş tarafından üstlenilmiş ve ödenmiş olmasıdır. Yine de Metochites sadece özel bir vatandaş değildi. O kendi kendine yazar ve bilim adamı olmuş, hazinedar olarak imparatorluk hazinesinin başına geçmiş, sonra da başvekilliğe kadar yükselmiş âlim bir adamdı. İmparatorluğun kimseye muhtaç olmadan zar zor ayakta kalmaya çalıştığını biliyordu. Bunu da bir şiirinde şöyle açıklamıştı:
Anadolu Roma devletinden ayrıldı. Ah bu yıkım!
Ah bu kayıp!
En hayati organlarının çoğu parçalanmış gibi eskiden çok muhteşem ve güzel olan bir bedenin artıklarında yaşıyoruz. Ve biz varoluş ve yaşam vasıtalarından tamamen yoksun bir şekilde utanç ve alay içinde yaşamaya devam ediyoruz.
Metochites’in imparatordan sonra Bizans’taki en zengin ikinci adam olduğu söyleniyordu. Kilisenin binasını yeniledi ve yeniden döşedi ve hatta kiliseyle ilgili mobilyalar, gümüş şükran kapları ve duvar askıları ile manastırla ilgili kitaplar temin ederek mozaikler ve duvar resimleri ısmarladı.
Bu eli açıklık, Metochites’in kesinlikle iyi biri olduğu anlamına gelmiyor. Bizans’ın sermayesi, kısmen onun oldukça yüksek verimli vergi sistemine bağlıydı ve Metochites devlet için gelir elde etme gayretkeşliği içinde olabildiğince yükseldi. 1328 yılında bir saray darbesi sonucunda görevden alındı ve 2 yıl boyunca umutsuzca şikâyet ettiği kötü yiyecek ve şaraptan dolayı bünyesinin zayıf düştüğü Trakya’ya sürgüne gönderildi. En sonunda kendisinin daha önce başında olduğu Konstantinopolis’teki manastıra sıradan bir rahip olarak dönmesine izin verildi ve 1332 yılında burada öldü. İnsanı büyüleyen İsa’nın önünde diz çökmüş halde kilisenin bir maketini sunan Metochites imajı, sanatın bu büyük hamisinin tasviridir. Elbisesi Konstantinopolis’in tezgâhlarının dokuyabileceği en iyi kumaşlarından biridir. Başında ise modaya uygun kocaman bir kavuk vardır.
Ravenna’nın kiliselerinde korunan ortaçağın ilk zamanlarındaki Bizans sanatının heybetli tarzı, burada kinetik enerjinin canlı ve güçlü hamlesine boyun eğer. Tanrı’nın Anası’nın hayatıyla ilgili “Kudüs tapınağında Bakire Meryem” sahnesinin bir dizi resimle tasvir edildiği Kariye’nin iç narteksinin9 kubbesine bakmak, figürler, desenler ve zengin renklerin girdabıyla adeta şaşkına dönmektir. Haleli figürler, tapınaktaki gece nöbetinde Meryem’i kudret helvasıyla beslemek için havada öne doğru eğilen bir melek, binanın kubbesi altındaki dairesel yerleşime uyacak şekilde kavis verilmiş çatı ve hepsinin altın mozaiğin göz kamaştırcı arka planıyla bir bütünlük içinde erimesi.
“Kana’da Mucize” mozaiğinde, koskocaman şarap küpleri, ince uzun tonozun alt kademelerini dolduruyor. Başka bir yerdeki “Masumların Katli” adlı mozaiğin bir sahnesinde bir ayağı üzerinde duran Romalı bir yüzbaşı, sağ bacağı arkaya doğru gerilmiş, sağ elinde kılıcı, tehditkâr bir şekilde ileriye doğru uzanıyor. Sanat tarihçileri kaçınılmaz olarak insan figürlerinin uzatılıp bütün kompozisyon üzerine eğilmesini tanımlamak için Maniyerizm (Üslupçuluk) terimini hatırlatıyorlar. Kanımca, Vezelay, Autun ve Auxerre’deki kiliselerde görülebilen Burgonya Fransa’sının Romanesk heykelleriyle güçlü bir benzerlikleri var.
Dekorun bir kısmı hasar görmüş ya da kayıp olsa da bir zamanlar naosun10 duvarlarını örten mermer kaplamaların güzelliğini anlamamıza yetecek kadar kalıntı mevcuttur. Kilisenin yanına Theodore Metochites ve diğer ileri gelenlerin mezarlarının bulunduğu bir şapel, Pareklezyon inşa edilmiştir. Ortada mozaik yerine duvar resimleri vardır; kemerler, zemin ve kubbeler turuncu, kırmızı ve altın sarısıyla aydınlatılmış koyu mavi ve siyah arası gösterişli bir renk şeması içinde ışıl ışıl resimlenen sahnelerle doludur.
Ortadaki madalyonda Meryem ve Oğlu İsa’nın aşağı doğru baktığı oluklu kubbenin 12 parçası haleli meleklerle doludur; kubbenin olukları Bizans bakışını örneklendiren zenginlik ve çeşitlilikteki süslemelerle dekore edilmiş. Tasarım arayan bir göz, kemerin etrafında duran cübbeleri gösterişli haçlarla süslenmiş rahiplerin, piskoposların ve bilginlerin kıyafetlerine kadar uzanır.
Etrafı azizler, vaizler ve kâhinlerle çevrili bir tahta oturmuş İsa ile aşağısında bir yanda arza doğru yükselen kurtarılanlar diğer yanda lanetlenmiş olanların şeytanlar tarafından bir ateş gölüne doğru itildiği Kıyamet Günü mozaiği, zorlu mimari alanı doldurmak için ustalıkla oluşturulmuş kapsamlı bir çalışmadır. Yukarıda yaşamın sonunu ifade etmek için helezon şeklinde bir deniz kabuğunu andıran Burulmuş Cennet’i ellerinde tutan bir melek vardır. Apsisin11 kubbesinde Bizans sanatının veya aslında bütün sanatların en muhteşem işlerinden biri olan Yürek Paralayan Cehennem bulunmaktadır. Adaleli İsa göz kamaştırıcı beyaz bir ışığın içine sarmalanmış halde bizim ilk anne ve babamız Âdem ile Havva’yı mezarlarından sert bir şekilde Hıristiyan âleminin kurtuluşuna çekmek için öne doğru uzun adımlar atmaktadır. Bizans da dünyadaki her güç ve zenginlik ifadesinde olduğu gibi -bu eserlerin yapılmasını takip eden 150 yıldan daha kısa bir süre içinde- yıkılır ancak vizyon ve hayal gücü insan ruhunun en yüce ifadelerini barındıran bir sanat olarak Kariye Müzesi’nde yaşamaya devam eder.
10
Hagia Sophia ve Ayasofya
Bir şubat ayının sonunda karların içinden geçerken ya da ılık bir haziran gününde Marmara Denizi’nden püfür püfür esen rüzgârda Sultanahmet tramvay durağından Ayasofya’ya doğru yürürken gördüğünüz kilise, etrafını saran etekleriyle geniş omuzlu bir dağı andırır. Kubbelerin çökmesini önlemek için yapılmış göz zevkini bozan devasa payandalar ilk yapıldığındaki halini gözlerden saklar. Gerçi, Osmanlı türbeleri, caminin resmi gökbilimcilerinin çalıştığı kubbeli kütüphane, 1740’ta Ayasofya cami iken I. Mahmut tarafından inşa edilen şadırvan gibi bütün bağlantılı yapılar, merkezi kubbenin üstünlüğünü
9
Erken Hıristiyan Bizans mimarilerinde kilisenin ana mekânına açılan giriş bölümü, Bizans'taysa, genel olarak kilisenin batısında ana eksene dik konumda yer alan ve dışa kapılarla açılan bir kapalı mekândır. (ç.n.)
10
Kilisenin içindeki merkezi dua alanı için kullanılan Yunanca kelime. (ç.n.)
11
Hıristiyan mabetlerinde sunağı kapsayan kavisli mimari kısım. (ç.n.)