Mitler ve efsaneler. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mitler ve efsaneler - Неизвестный автор страница 11
Bu üç yaşlı hanım sanki her biri kendi başına görebiliyormuş gibi tek bir gözle rahatça idare ediyorlardı. Alnında gözü taşıma şansına sahip olan kadın her kimse diğer ikisini elleriyle yönlendiriyor ve etrafına keskin bakışlarla göz gezdiriyordu. O kadar ki Perseus acaba kadın kalın ot yığınlarının arkasında saklanan onu ve arkadaşı Quicksilver’ı görüyor mu diye ürkmüştü. Tanrı korusun, böylesi keskin bir gözün menzilinde olmak gerçekten çok korkutucuydu.
Ot yığınlarına varmadan evvel kadınlardan biri konuştu:
“Kardeşim, Korkuluk Kardeşim!” diye bağırdı. “Sen hakkını yeterince kullandın, şimdi sıra bende.”
“Biraz daha kalsın bende Karabasan Kardeşim,” dedi Korkuluk. “Sanırım şu otların olduğu yerde bir şey görür gibi oldum.”
“Peki neymiş o?” diye sertçe ve meraklı bir biçimde yanıtladı Karabasan. “Kalın otların içini senin kadar iyi göremez miyim? Göz senin olduğu kadar benim de. Ben de senin kadar biliyorum onu kullanmayı hatta belki biraz daha bile iyi biliyorum. Hemen bakmak için ısrar ediyorum!”
Aslında sıra, üçüncü kız kardeş olan Dehşet’e aitti. O da şikâyet etmeye başladı ve sıranın kendisinde olduğunu, hep diğer ikisinin kullanmak istediklerini söyledi. Tartışmanın sonunda yaşlı Bayan Korkuluk gözü alnından çekip çıkardı ve elinde tutmaya başladı.
“Alın biriniz,” dedi. “Ve şu aptalca tartışmaya bir son verin. Kendi adıma, bir parça karanlıktan memnun olurum. Alın çabuk aksi takdirde yeniden alnıma yerleştirmem gerekecek.”
Hemen, Karabasan ve Dehşet’in her ikisi de ellerini uzatıp Korkuluk’un elinden gözü kapmak için hevesle yokladılar. Her ikisi de kör olduğu için Korkuluk’un elini bulmaları hiç de kolay değildi ve Korkuluk da o esnada gözü elinde tuttuğu için diğer iki kardeşi kadar kördü. Elleri gözü bir türlü bulamıyordu. Böylece, siz sevgili okurlarımın bir bakışta anlayabileceği gibi, bu üç yaşlı hanım tuhaf bir karışıklığın içinde buldular kendilerini. Korkuluk onu elinde tutarken, göz parlamasına ve bir yıldız gibi ışımasına rağmen Gri Kadınlar en ufak bir ışıltıyı bile yakalayamıyorlardı, çünkü görme arzusuyla öyle sabırsızdılar ki, her biri karanlıkta kalmıştı.
Quicksilver, Dehşet ve Karabasan’ın gözü yakalamaya çalışmasından ve sürekli suçu birbirlerine atmasından dört köşe olmuştu. Bir kahkaha patlatmamak için kendini zor tutuyordu.
“Şimdi senin sıran,” diye fısıldadı Perseus’a. “Acele et, ikisinden biri gözü alıp kafalarına yerleştirmeden önce yaşlı kadınlara doğru git ve gözü Korkuluk’un elinden kap!”
Üç Gri Kadın hâlâ bağrışırken, Perseus bir anda çalılıkların arasından fırladı ve ödülü kaptı. Elinde tuttuğu bu olağanüstü göz ışıl ışıl parlıyordu, sanki bir çift gözkapağına sahip olmuş olsaydı göz kırpacakmış gibi bilmiş bir havayla Perseus’a bakıyordu. Fakat Gri Kadınlar’ın ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu, her biri gözü bir diğeri aldı zannediyordu ve yeni bir münakaşa başladı aralarında. Perseus bu üç saygıdeğer hanımı daha büyük anlaşmazlıklara düşürmemek için onlara konuyu açmanın en doğrusu olacağını düşündü.
“Güzel hanımlar,” dedi. “Yalvarırım birbirinize kızmayınız. Eğer hatalı biri varsa o da benim; sizin mükemmel ve göz kamaştırıcı gözünüzü elimde tutma şerefine nail olduğum için!”
“Sen! Gözümüz sende! Peki ya sen kimsin?” diye bağırdı kadınların üçü de bir nefeste. Elbette çok korkmuşlardı; kim olduğunu asla tahmin edemedikleri bir yabancı gelip onlara ait gözü elinde tuttuğunu söylüyordu. “Ah, ne yapacağız kardeşlerim? Ne yapacağız? Hepimiz karanlıkta kaldık! Gözümüzü geri ver! Kıymetli, biricik gözümüzü bize geri ver! Senin zaten iki tane var. Gözümüzü ver!”
“Onlara,” diye fısıldadı Quicksilver Perseus’a “uçan pabuçlara, sihirli cüzdana ve karanlığın başlığına sahip olan perileri nerede bulacağını sana söyler söylemez gözü geri alacaklarını söyle.”
“Benim sevgili, değerli güzel hanımlarım,” dedi Perseus Gri Kadınlar’a dönerek. “Bu kadar korkmanıza gerek yok, ben kötü bir adam değilim. Bana perileri nerede bulacağımı söylediğiniz an, gözünüzü eskisinden de parlak ve sapasağlam bir şekilde geri alacaksınız.”
“Periler! Aman Tanrım! Hangi perilerden bahsediyor?” diye bağırdı Korkuluk. “Dediklerine göre birçok harika peri varmış. Bazıları ormanda avlanmaya gidermiş, bazıları ağaçların arasında yaşarmış, bazılarının da su kaynaklarının oralarda çok rahat evleri varmış. Biz onlar hakkında bir şey bilmiyoruz. Alacakaranlıkta gezinmeye giden üç talihsiz zavallıyız. Sahip olduğumuz tek şey gözümüzdü, o da çalındı şimdi. Lütfen onu geri ver, iyi kalpli yabancı, her kimsen geri ver onu lütfen!”
Bu esnada Üç Gri Kadın’dan her biri elleriyle etrafı yokluyor ve Perseus’u yakalamak için olanca güçleriyle çabalıyorlardı. Fakat Perseus gözü onlardan uzak tutmak için önlemini almıştı.
Annesinden aldığı terbiyesiyle Perseus, “Saygıdeğer hanımlar,” dedi. “Gözünüzü elimde tutuyorum ve siz bana perilerin yerini söyleyene dek onu güvenli bir şekilde tutmaya devam edeceğim. Bahsettiğim bu periler, sihirli cüzdana, uçan pabuçlara ve görünmezlik başlığına sahip olan periler.”
“Acı bize! Kardeşlerim, bu genç adam neden bahsediyor böyle?” diye bağırdı üç kız kardeş büyük bir şaşkınlık içinde. “Bir çift uçan pabuç,” dedi, “eğer onları giyecek kadar aptal olsaydı topukları kafasından yükseklerde uçardı. Ve bir görünmezlik başlığı! Eğer altında saklanacak kadar büyük değilse, bir başlık onu nasıl görünmez kılabilir ki? Ve bir de sihirli cüzdan! Ne çeşit bir buluş bu gerçekten merak ettim! Hayır, hayır sevgili yabancı, bu olağanüstü şeylerle ilgili sana söyleyecek bir şeyimiz yok. Kendine ait iki gözün var, bizdeyse üç kişiye yalnızca bir göz! Bu bahsettiğin harikaları, bizim gibi üç kör yaşlı yaratıktan daha kolay bulabilirsin.”
Onların bu şekilde konuştuğunu duyan Perseus Gri Kadınlar’ın gerçekten de bir şey bilmediğini düşünmeye başladı. Bu kadar zahmete soktuğu için çok üzülen Perseus tam gözü onlara geri verip çaldığı için özür dileyecekti ki Quicksilver hemen elini yakaladı.
“Seni kandırmalarına izin verme!” dedi Quicksilver. “Bu Üç Gri Kadın, dünya üzerinde sana perilerin yerini söyleyebilecek yegâne kişilerdir. Ve eğer bu bilgiyi edinemezsen, yılan saçlı Medusa’nın kafasını kesme görevini asla başaramazsın. Gözü sakın bırakma, her şey yoluna girecek.”
Quicksilver haklıydı ve dediği gibi oldu. İnsanların değer verdikleri çok az şey vardı, görme yetenekleri de bunlardan biriydi. Gri Kadınlar, tek bir göze öylesine değer veriyorlardı ki adeta sahip olmaları gereken yarım düzine göz bu tek bir gözde bir araya gelmişti. Onu ele geçirmenin başka yolu olmadığını anlayan kadınlar, nihayet Perseus’a istediği şeyi söylediler. Kadınlar istediğini söyler söylemez, derhal ve büyük bir saygıyla elindeki gözü kadınlardan birinin alnındaki boş çukura koydu,