Türkçede Deyimler. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Türkçede Deyimler - Неизвестный автор страница 4
Baş başa vermek: Birkaç kişinin bir araya gelip konuşması. Beraberlik.
Baş eğmek: Kabul etmek.
Baş göstermek: Belirmek.
Baş kaldırmak: Karşı koymak, isyan etmek.
Baş vurmak: Müracaat etmek.
Başgöz etmek: Evlendirmek.
Başıboş: Serbest.
Başı bozuk: Sivil, asker olmayan. Düzensiz.
Başı darda olmak: Sıkıntıda olmak.
Başı hoş olmamak: Sıkıntıda olmak.
Başı kazan olmak: Zihince yorulmak.
Başına buyruk: Kimseyi dinlememek.
Başına çorap örmek: Birisine kötülük etmek için hazırlık yapmak.
Başına ekşimek: Yük olmak, üstüne kalmak.
Başı nara yanmak: Bir başkası için zarar görmek.
Başında kavak yeli esmek: Toyca düşünmek.
Başından savmak: Bir istekte bulunanı bir bahaneyle uzaklaştırmak.
Başını alıp gitmek: Bir yerden uzaklaşmak.
Başını gözünü yarmak: Bir şeyi berbat etmek, becerememek.
Başının etini yemek: Fazla rahatsız etmek.
Baştan çıkmak: Ahlakı bozulmak.
Bel bağlamak: Güvenmek.
Bel bel bakmak: Anlamsız, durgun ve şaşkın bakmak.
Bıyık altından gülmek: Belli etmeden alay etmek.
Biçilmiş kaftan: Yakışan iş. En uygun olan iş veya durum.
Bıçak kemiğe dayanmak: Artık tahammül edilemeyecek hâle gelmek.
Bildiğini okumak: Bildiği gibi davranmak.
Bindiği dalı kesmek: Çıkarının geldiği yere zarar vermek.
Bir ayağı çukurda olmak: Ölümü yaklaşmak.
Bir baltaya sap olmak: Bir iş sahibi olmak.
Bir bardak suda fırtına koparmak: Önemsiz bir işi büyütmek.
Bir çuval inciri berbat etmek: Yapılmaması gereken bir işi yapmak.
Bir içim su: Güzel bir kadın için söylenir.
Bir deri bir kemik: Çok zayıf.
Bir kaşık suda boğmak: Büyük kin beslemek.
Bir lokma bir hırka: Çok azla geçinmek.
Bir taşla iki kuş vurmak: Bir hareketle iki iş yapmak veya bir hareketin birden fazla getirisi olmak.
Bohçasını koltuğuna vermek: Evden kovmak.
Bol keseden atmak: Olamayacak vaatlerde bulunmak.
Borusu ötmek: Sözü geçmek.
Boş bulunmak: Dalgın bulunmak.
Boş düşmek: Eskiden kocanın bir sözüyle karısını boşamış olmak.
Boş gezenin boş kalfası: İşsizler için söylenir.
Boş vermek: Aldırmamak.
Boyacı küpü: Acele yapılan iş. Rüküş.
Boyunun ölçüsünü almak: Bir işi başaramamak.
Boynuz takmak: Yakın bir kadının başka erkeklerle olan ilgisine aldırmamak.
Boynu eğri: Minnet altında olmak.
Boyun eğmek: Bir durumu kabul etmek zorunluluğu.
Bozum olmak: Mahcup olmak.
Bulanık suda balık avlamak: Karışık bir durumdan faydalanarak bir çıkar sağlamak. Karışıklıktan yararlanmaya çalışmak.
Buldukça bunamak: Olanla yetinmeyip daha fazlasını istemek.
Bulgurluya gelin mi gidecen?: Neden bu kadar süslendin anlamında bir deyim.
Bulup buluşturmak: Ne yapıp yapıp bulmak.
Bulut gibi: Çok sarhoş.
Buluttan nem kapmak: Küçük bir şeyden alınmak.
Burnu büyük: Kendini beğenmiş, kibirli.
Burnu havada: Kendini çok beğenmiş.
Burnu Kafdağı’nda: Kendini aşırı beğenmiş.
Burnu sürtülmek: Bir işi önce yapmak istemeyip sonradan yapmak zorunda kalmak.
Burnunda tütmek: Çok özlemek.
Burnundan fitil fitil gelmek: Hoş bir durumdan sonra zorluk çekmek, üzülmek.
Burnundan solumak: Çok öfkeli olmak.
Burnunun direği kırılmak: Çok kötü kokular için söylenir.
Bur un kıvırmak: Önem vermemek, küçümsemek.
Bur un sokmak: Üzerine düşmeyen bir işe karışmak.
– C —
Caddeyi tutmak: Çekilip gitmek.
Can acısı: Bedenden doğan acı, üzüntü korku.
Can alacak nokta: Çok önemli.
Can atmak: Çok istekli olmak.
Canciğer: Çok senli benli, dost oluş.