İş Hayatında 99 Ölümcül Hata. Yasin Topaloğlu
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу İş Hayatında 99 Ölümcül Hata - Yasin Topaloğlu страница 4
Ön muhasebe, günlük kasa trafiğini, fatura trafiğini, tediye trafiğini sürdürür. Bu sizin kendi iç muhasebenizdir. Giren ve çıkan paraya mukabil, kesilen evrakların tanzimi gerekir. Mali işlere taalluk eden işlemler, içeride ön muhasebeye tabi tutulmalıdır.
Daha önce kullandığım “vergiden kaçınmak” ile “vergi kaçırmak” sözünü biraz açacak olursak… Vergi kaçırırken gelirinizi düşük, giderinizi yüksek gösterirsiniz. Giderinizi yüksek göstermek için naylon fatura kullanırsanız suç işlemiş olursunuz. Naylon fatura kullanmanın cezası, hapistir. Oysa faturasız işlem yapmanın suçu daha azdır.
Maliye bürokrasisinde vergiden kaçınma şöyle olur:
Aralık ayında vergi rakamları netleşir. O ay, eski arabanızı elinizden çıkartıp yeni araba alabilirsiniz. Bu bir harcamadır. Bu, vergiden kaçınmadır ve suç değildir. Orada devlet, kâr matrahlarını düşürmeye çalıştığınızı bilir, görür ama bir şey yapmaz. Bu şekilde ticari bir faaliyet oluştuğu için piyasa da bundan olumlu etkilenir. Maliye karışmaz o işleme. Gidip araba alabilirsiniz, gayrimenkul alabilirsiniz… Mali müşavir, bu konularda size vergiden nasıl kaçınacağınızı gösterir. Mali müşavirin gelirin yoğunlaştığı aylarda sizi nasıl yönlendireceği önemlidir.
Türkiye’de vergi düzenlemeleri adil değildir. Devlet, vergi mükellefini ahırdaki inek gibi görür. Yakaladığı vergi mükellefinden yüksek vergi almaya bakar. Hatta verginin büyük bölümünü kaynağında keser. Dolayısıyla Türkiye’de toplanan verginin yüzde 80’i, dolaylı vergidir. Örneğin, arabanızın deposuna koyduğunuz her yakıt, sizi çok ciddi bir vergi mükellefi yapar. Sigara içiyorsanız bandrol üzerinden çok ciddi bir vergi ödersiniz. Memursanız bordro üzerinden çok ciddi bir vergi yükü altındasınızdır. Yayıncıysanız her kitap için 22 kuruş bandrol ücreti ödemek zorundasınız. Kitapları satmasanız da o bandrolü almak zorundasınız. Alkollü içeceklerde de aynı durum söz konusudur. Otomotiv sektöründe vergi kaçırmanız mümkün değildir.
Başta bankalar olmak üzere, doğrudan vergi vermekle mükellef olan büyük şirketler, vergiden nasıl sakınıldığını çok iyi bilirler. Mesela bazı bankaların bilançolarında matrahsız yazar. Matrahsız ne demektir? Bırakın vergi vermeyi, bir de zarar etmiş demektir. Ortada bir matrah yok. O yıl gelir elde edilmemiş görünüyor. O yüzden mali müşaviriniz, gelirinizi nasıl muhasebeleştireceğinizi, nasıl beyan edeceğinizi, yılın hangi dönemlerinde yoğunlaşmanız gerektiğini söyler. Türkiye’de vergi mevzuatı çok sık değişir. İyi bir mali müşavir, bu süreçlerden sizi periyodik olarak haberdar eder. Yasaları sizin lehinize ve sıkıntıya sokmayacak bir formülle yorumlar.
Şirketiniz adına her ay, her üç ayda bir veya her yıl vergi dairesine, beyanname vermeniz gerekiyor. Mali müşaviriniz olmadan bunu yapamazsınız. Devlet, mükellefin doğrudan beyanname vermesine imkân tanımıyor. Bu sebeple mali müşavirinizin olması zorunludur.
İyi bir mali müşavir sizi devlet ile karşı karşıya getirmeden, müeyyideler uygulatmadan, cezai müeyyide ile karşılaştırmadan az vergi verdirendir.
Bir mali müşavirin, büyük şehirlerdeki aylık maliyeti 750 lira kadardır. Taşrada daha az bir maliyetle -250 lira civarı- mali müşavirlik hizmeti almak mümkündür. Şirketin iş yoğunluğu da bu maliyeti etkiler. Kaç fatura kesiyor? Perakendesi var mı?
Düzenli olarak yüzlerce fiş kesiyorsanız, bu muhasebecinin de mali müşavirin de iş yükünü artırır. Ama toptancısınız ve günde 10 fatura kesiyorsunuz. Bu ayrı bir muameledir. Şirketiniz 10 şubeli ise onun iş yükü de ona göre fazla olacaktır. Mali müşavirin de size maliyeti ona göre değişecektir.
Anadolu’da “Aşa dökülen yağ, arıya gitmez.” derler. Yani pilava dökülen yağ, zayi olmaz. Avukatınıza ve muhasebecinize vereceğiniz parada cömert olmanız sizin lehinizedir.
HATA 04
Avukatınızı ve Mali Müşavirinizi Yönlendirecek Kadar İşe Hâkim Olmamanız
Vergi yasalarını veya Türk Ticaret Kanunu’nu sular seller gibi okumanıza gerek yoktur. Ama Türk Ticaret Kanunu, şirket türünüzü nasıl tarif etmişse en azından bunu okumalısınız. Buna göre mali müşavirinize yeri geldiğinde fikrinizi söyleyin.
Mesleki taassup diye bir tabir vardır. Muhasebeciniz, mali müşaviriniz sizi yönlendirmeye çalışır. Konuyla ilgili fikriniz yoksa onlar size kendi bilgilerini ve doğrularını dayatır. Bu da sizin fazla vergi vermeniz, maliyetlerinizin artması, avukatınızın sizi tahakküm derecesinde yönlendirmesi anlamına gelir.
Hukukta da “Her şarta göre bütün kararlar aynıdır.” diye bir şey yok. Senin yeni içtihatlar yapman gerekiyor. Hukuk da nihayetinde hâkimin muhakemesine dönük bir şey. Onu ikna edersen karar lehine olacak. Burada senin ortalama bir yönetici kadar, konuya hâkim olman lazım. Aksi takdirde yöneten değil, yönetilen olursun. Orada da maliyetlerin çok artar.
Antalya’da bir perakende mağazasını devralmak üzere yakın zamanda bazı görüşmeler yaptım. Biz, bir ödeme planıyla önce dükkânın aktif mal varlığını almak istedik. Muhatabım, “Ben bu işleri tamamen bırakıyorum, alıyorsanız şirketle beraber satarım. Yoksa ben bu şirketin tasfiyesini yapamam.” dedi. Ben de mali müşavirime, “Bu şirketi incele, bana bir rapor yaz.” dedim. Avukatıma da “Şu protokolü yaparsak bu şirketi devralmanın bize ne gibi mahzurları olur?” diye sordum. Borçları sıraladık. Dedik ki bu borcun dışında bir borç çıkarsa şirketi devredenler, şirketi devralanlara ahlaki ve hukuki olarak sorumludur. Bu arada mali müşavirim, “Bu şirketin çok ciddi bir sorunu var.” dedi. “Nedir o sorun?” diye sordum. “Alacağımız şirketin mali müşaviri 10 yıldır hiç kâr dağıtmamış. 10 yıldır 450 bin lira kâr birikmiş. Bu paranın sarfı için yüzde 15 vergi gerekir. O da 60 bin lira civarında stopaj çıkartır.” diye anlattı. Peki dedim, raporu aldım, inceledim. Ertesi gün mali müşaviri aradım. Vakti zamanında Kemal Unakıtan bir yasa çıkarmıştı; gayrimenkullerinizi ve şirket kârlarınızı şirket sermayesine ilave ederseniz bunu vergiden muaf tutabileceğinizi öngörüyordu düzenleme. Bir gazete haberi olarak okumuştum onu. Bunları mali müşavire anlatınca “Ben bir araştırayım.” dedi. Ertesi gün büroya geldi, haklı olduğumu söyledi. “Dağıtılmayan kâr payları vergiden muaf. Biz bunu sermayeye ilave edersek buradan bize bir vergi doğmuyor.” dedi.
Siz eğer az veya çok muhtasar nedir, KDV nedir, alınan fatura ne faturasıdır, satılan fatura ne faturasıdır diye kendi işinizde bir hâkimiyet tesis etmemişseniz muhasebecinizin öngörüsüne, vicdanına ve anlayışına tabi olursunuz. Hâlbuki vergi yasalarını, Türk Ticaret Kanunu’nu sular seller gibi okumanıza gerek yoktur. Ama Türk Ticaret Kanunu, şirket türünüzü nasıl tarif etmişse en azından bunu okumalısınız. Buna göre mali müşavirinize yeri geldiğinde fikrinizi söyleyin. Muhasebeciniz çıkan vergiyi kendi cebinden ödemez. Siz ödeyeceksiniz. Ödeyemezseniz borçlanırsınız. Borçlanırsanız 5 dakika sonra banka hesabınıza e-haciz gelir. Devlet artık bu işleri konvansiyonel olarak yapmıyor. Gelip dükkânınızdan masa sandalye