İş Hayatında 99 Ölümcül Hata. Yasin Topaloğlu
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу İş Hayatında 99 Ölümcül Hata - Yasin Topaloğlu страница 6
Bir şirketi yönetirken bin denge gözetmek gerekir. Hele hele 10, 20 insan istihdam eden şirketler gözbebeği gibi korunmalıdır. Bu öyle kolay bir iş değildir.
Türkiye’de ticaret yapmak, her gün biraz daha zorlaşmaktadır. Üretim yapmak her gün biraz daha güçleşmektedir. Yok yeğendi, yok kardeşti, yok akrabaydı, yok arkadaştı diyerek işinizi kendi elinizle sabote etmemelisiniz. Çünkü yakınlarınızın çalıştığı bir şirkette, -herkesin söylediğinin tam tersini söylüyorum- siz yeteri kadar emin ve özgür olamazsınız.
Bu anlattıklarımın tek istisnası çocuklarınızdır. Onları kendi otoriteniz altında yetiştirdiğiniz için, küçük yaştan itibaren şirketinize gelip gittikleri için, erişkin yaşa geldiklerinde şirketlerinizde istihdam etmenizde beis yok. Onların şirketinizde çalışması, sizin motivasyonunuzu da yükseltir. Hele hele çocuklarınız işletme fakültelerinden mezun olmuşsa, iyi kötü işletmenin şematik bilgilerine haiz ise size katacakları çok fazla değer vardır. Çünkü o, sizin şirketinizin devamını sağlayacak temel unsurdur. Çocuklarınız şirketinizin geleceği için gereklidir. Mümkünse çocuklarınızı en erken çağlarda işe başlatın.
Şu lafı her iş adamından duyabilirsiniz: “Keşke daha çok çocuğum olsaydı!” Çocuk demek, şirketin emniyetli ellere teslim edilmesi demektir. Bazı şirketler belli büyüklüğe eriştiğinde tabii olarak muhtelif şehirlere dağılırlar. Faaliyet gösterdikleri sektörlere göre, İstanbul, Bursa, Gaziantep, Denizli, Adana, Eskişehir gibi yerlerde temsilcilikleri olur. Bu şehirlerin başında kendi çocuklarınızdan birinin bulunması kadar tabii bir şey olabilir mi? İşte bu durumda daha önce anlatılan mahzurların tam tersi geçerlidir.
Bütün burjuva aileleri çok çocukludur. Mesela Vehbi Koç, herkese iki çocuk tavsiye ederken kendisinin dört çocuğu var. Rahmi Koç’un üç çocuğu var. Üç kızından pek çok vârisi var. Bizlere tavsiye ettikleri ile kendilerinin yaptıkları ayrı ayrı şeyler. Dolayısıyla kendi çocuklarınızın ticarete hevesi varsa onların motivasyonlarını arttırmalısınız. Sizin işinizi yapmak istemiyorlarsa da baskı yapmamalısınız. O da onun seçimi. Herkes tacir olacak diye bir şey yok. Ülkemizin ayakkabı boyacısına, fırıncıya, manava, bilim adamına da ihtiyacı var.
HATA 06
Eşinizi İş Ortağı Yapmanız, Onunla Aynı Çatı Altında Çalışmanız
En iyi eş, eşinin ne iş yaptığını bilmeyen eştir. En iyi eş, şirkete para almak için uğrayan eştir. En iyi eş, iktidar oyunlarına tevessül etmeyen eştir. Bu, hem kişisel sağlığınız için hem şirketinizin istikbaldeki yeri için önemlidir.
Evlilik hayatı ve iş ortamı farklı alanlar. Rol çatışması yaşamamak için bunları ayrıştırmakta fayda var. Eğer bu ayrıştırma olmaz ise 24 saat birbirini görmenin getirdiği bıkkınlık da bu durumun ayrı bir acı faturası olur.
Yapılan araştırmalar -tıpkı şirketlerde olduğu gibi- evliliklerin ömrünün de ilk beş yılda şekillendiğini göstermiştir. Beş yılı aşan evlilikler genellikle devam ediyor. Eşinizle aynı iş yerinde çalışmak, evliliğinizin yıpranma katsayısına artırıcı bir etki yapar; ayrıca bu durum evliliğiniz için olduğu kadar işiniz için de sakıncalıdır.
Eş, iş yerinde iktidarın da bir parçasıdır. İş yerinizde arkadaşınızı, yakınınızı, yeğeninizi çalıştırmanızdan doğan sakınca, eşiniz söz konusu olduğunda daha fazladır. Eşiniz, sizin çerçevesini çizdiğiniz alanların dışına çıkmak ister. Orada kendi iktidar çerçevesini oluşturmaya çalışır. O yüzden Koç ailesinde bunun tam tersi bir uygulamaya gidilmiştir. Birkaç kuşak geriye giden burjuva aileler genellikle, gelinlerini şirketlerinde çalıştırmazlar. Onlara cemiyetçilikle uğraşmaları için vakıflar kurarlar.
Eşinize şirketinizi yönetme izni verdiğiniz zaman, şirket bir çatışma arenasına döner. Mütemadiyen enerjinizi boşa sarf edersiniz. Diğer çalışanlarınızla aranızda çatışmalar yaşanır. Bu, ikircikli bir iktidar ilişkisi oluşturur. Personel eşinize gider, “Ben eşinizle konuştum, dedi ki…” diye başlar konuşmaya. Siz, onun kontrolünü yapana kadar sıkıntılı bir tablo oluşur. Dolayısıyla personel iki başlı yapıda iki başı çatıştırarak kazanç elde etmeye çalışır.
En iyi eş, eşinin ne iş yaptığını bilmeyen eştir. En iyi eş, şirkete para almak için uğrayan eştir. En iyi eş, iktidar oyunlarına tevessül etmeyen eştir. Bu, hem kişisel sağlığınız için hem şirketinizin istikbaldeki yeri için önemlidir.
Eskiden Türk Ticaret Kanunu, “gölge ortak” diye tabir ettiğimiz bir ortaklığı mecburi kılıyordu. Siz bir anonim şirketi, en az beş kişiyle kurabiliyordunuz; bir limited şirketi ise en az iki kişiyle. Bu da lüzumsuz yere, gerekli gereksiz “gölge ortak” doğuruyordu. O zaman da komşuyu çağırmak yerine, insanlar “Gel notere, şuna ortak ol.” diyerek eşlerini şirket ortağı yapıyorlardı. Ama imza atılan hiçbir şey, imza atıldığı sadelikte kalmaz; şirketin istikbaldeki durumuyla ilgili mütemadiyen teyakkuzda olan, ne olup bittiğini bilmeye, anlamaya çalışan bir zihin oluşur. Çünkü özellikle kamu borçlarına karşı şirket ortağı, ortaklığı oranında sorumlu tutulur. Yani hem SGK’ya hem vergi dairesine karşı şirket ortağının sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk tersine bir istikamet alırcasına işin kendisinde de karşılık bulur. Yakın zamanlarda çıkan bir yasayla en azından yeni şirketlerde artık gölge ortaklıklar olmuyor. Çünkü bu şirketleri tadil etmek de şirketler için bir maliyet teşkil eder. Şirketin tek ortağa düşmesi, hisselerinin devredilmesi, statüsünün değişmesi, ana sözleşme metninin tadilatı yeni masraflar demektir. Dolayısıyla bu da sıkıntıları devam ettiren bir süreçtir. İşin eve, evin işe sirayet etmemesi için evi işe, işi eve taşımamalısınız. İkisinin arasına kalın duvarlar örmelisiniz. Aksi durumda yatak odanız şirket yönetim kurulu odasına döner.
HATA 07
Herkese Duyduğunuz Güven Yüzünden Herkesin İnsan Olduğunu Unut manız
Sukutuhayale uğramamak, kendi hayal dünyamızda bir fırtınaya sürüklenmemek için herkesin bulunduğu duruma göre farklı pozisyonlar takınabileceğini bilelim. İhanete uğradığımızda bu bizi depresyona sürüklemesin. İnsanlara duyduğumuz güven, bizi sözleşmesiz iş yapmaya yöneltmemeli.
Bazı atasözlerini ve ilahi mesajları, sadece bir rivayet olarak gördüğümüz için bunlar hayatımıza etki etmiyor. Eskilerin kelam-ı kibar dediği sözlerin hayatımıza bir tesiri olmuyor. İmam-ı Azam Hazretleri’nin güzel bir sözü var: “Bir insana itimat edip suizanna uğramak, suizan edip isabet etmekten hayırlıdır.” Biz herkese güvenmeliyiz, çünkü paranoyak gibi yaşayamayız. Bu teyakkuz hâli bizim düşünce dünyamızı da alabora eder. Bu hâl her kişi için geçerli. İnsanın olduğu yerde, insana dair her şey olur. İnsana güvenmeden bir ilişki yürümez. Ama kesinlikle herkesin insan olduğunu da unutmamalıyız. Evladın babaya, eşin eşe, Habil’in Kabil’e yaptıkları ortada.