Kutadgu Bilig`den Seçmeler. Yusuf Has Hacib
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kutadgu Bilig`den Seçmeler - Yusuf Has Hacib страница 2
Kitabın kadrini de ancak bilgili bilir, akılsız kimseden zaten ne beklenir.
Kitabı herkese vermemeli; dostun olsa bile emin olmamalı…
Çünkü bilgisiz bunu takdir edemez, anlayışlı anlar ve onu muhafaza eder.
Müellif bunu Buğra Han zamanında ve han dili ile söylemiştir.
Böyle bir eseri daha önce kim söylemiştir, bundan sonra da bu ustalıkla kim söyleyebilir?
Bunun gibi bir eser vücuda getirecek kimse nerede; yapan varsa ben onu da överim.
Her memleket, şehir ve sarayda bu kitaba ayrı ayrı adlar vermiştir.
Her memleketin hâkimleri, o diyarın usulüne göre buna adlar takmışlardır.
Çinliler ona Edebü’l-Mülûk derler, Maçinliler onu Enisü’l-Memâlik diye adlandırırlar.
Bu Meşrik ilinin büyükleri buna doğruca Zinetü’l-ümerâ derler.
İranlılar buna Şehnâme derler, Turanlılar Kutadgu Bilig diye anarlar.
Bak, muhtelif memleketlerin çeşitli dillerinde bunun için ne türlü adlar kullanılmıştır.
Bu kitaba ad koymuş olan o büyük ve iyi kulları Tanrı yargılasın.
Ey bu kitabı makbul bulan ve bu Türkçe esere hayretle bakan kimse;
Yine bil ki, bu kitap herkese yarar, fakat memleket ve şehirleri idare için hükümdarlara daha çok faydalı olur.
Bir memleketi idare edenlerin kimler olduğunu ve onlara nelerin lazım geldiğini hâkimler söylemişlerdir.
Hükümdarların korunmaları ve bunun için gereken şeyler ile hâkimiyetin icap ve şartlarını;
Devletin harap olması veya beka bulmasının neden ileri geldiğini, bu hâkimiyetin nasıl devam ettiğini ve nasıl elden çıktığını;
Bir de bu ordu ve askerin nasıl toplanacağını, konak yerinin ve sefer yolunun nasıl seçileceğini;
Bütün bunların tertibini bu kitapta açıklamış, her şeyi bir bir ayırmış ve tayin etmiştir.
Memleketi kuvvetle elinde tutan kimse, işini ehliyetli kimselere gördürmüştür.
Çerağ olarak, nasıl ay ihsan edildi ise bu işler için de anlayışlı ve uygun kimseler lazımdır.
Hükümdarların halk üzerinde hakları olduğu gibi halkın da aynı derecede, hükümdarlar üzerinde hakkı vardır.
Raiyyet onun bu hakkını gözetmeli, hükümdar da onun ten ve canını korumalıdır.
Hükümdarların nasıl muharebe edeceklerini ve harp zamanında ordularını nasıl tanzim eyleyeceklerini;
Düşman ordusunu mağlup etmek için ne gibi çarelere başvurulacağını söyler.
Hükümdar nasıl hareket etmelidir ki halk da ona o şekilde itaat etsin.
Böyle bir hükümdarı halk sever ve yüzünü göreyim diye herkes ona koşar.
O kimleri uğurlu diye hizmetine almalı ve yakın tutmalı; kimleri uğursuz ve kötü diye, kendisinden uzaklaştırmalı.
Kimleri kendisine bağlamalı ve yakın tutmalı; kimleri uğursuz ve kötü diye kendisinden uzaklaştırmalı.
Bir de nasıl baş kesmeli, siyaset etmeli, ceza vermeli; ikincisi gönüller almak için nasıl feraset göstermeli.
Hükümdarlar nasıl anlayışlı, bilgili, cesur ve kahraman olmalı, nasıl hazineyi doldurup, tekrar akıtmalıdır.
Hükümdar raiyyet üzerinde ne kadar çok kudretli olursa bütün işlerinde o kadar rahat ve huzur bulur.
Ben de bu birkaç harfçiği sana vasiyet olarak bıraktım; bana da dua etmeyi unutma.
Dikkatle bak, bu kitabı telif eden insan, insanlar arasında ileri gelen, hünerli bir kimse imiş.
Bu türlü faziletler ve meziyetler ile kendilerini süslemiş ve bahtiyar bir hayat sürmüştür.
Doğruluk, hürmet ve zühde sahip olduğu gibi bir de takva sahibi, bilgili ve temiz bir insan imiş.
Yaşadığı yer Kuz-Ordu memleketi imiş, kendisi asil bir aileden olup, dili de buna göredir.
O bir kitabını nazma çekip tamamlamış ve doğduğu memleketten ayrılmıştır.
Esasını yazmış ve tertibe koymuş; fakat bu manzume son şeklini Kaşgar ilinde almıştır.
Bu hanlar hanı, Tabgaç Kara Buğra Han’ın huzurunda eserini okumuştur.
Akla karşı hürmet ve kalemin hakkıdır diye hükümdar ona çok itibar etmiş ve çok ihsanlarda bulunmuştur.
Ona bu Has-Hacib unvanını tevcih etmiş ve onu kendi yakınları arasına almıştır.
Bundan dolayı ona hürmet ederler ve kendisine doğruca Yusuf Has-Hacib derler.
Yine bu kitabın içindekileri söyler; bunu şu dört iyi temel üzerine kurar:
Bunlardan biri adalet olup, doğruluk üzerinedir; ikincisi devlet olup, saadet ve ikbal demektir.
Üçüncüsü akıl olup, ululuk ifade eder; dördüncüsü ise kanaat ve afiyettir.
Bunların her birine ayrı ayrı adlar vermiş ve bundan böyle bunları bu adlar ile zikretmiştir.
Adalete Kün-Togdı adını verir ve onu hükümdar yerine koyar.
Devleti Ay-Toldı ismi ile zikreder ve bunu onun veziri sayar.
Akıla Ögdülmiş adını verirmiş ve buna da vezirin oğlu der.
Kanaate Odgurmış adını verir ve buna da vezirin akrabası der.
Bunun hikmeti, bak bu dört temel üzerinedir; bunları tanzim ile kitabı tamamlamıştır.
Arapça ve Farsça kitap çoktur; bizim dilimizde bütün hikmetleri toplayan yalnız budur.
Bunun kadrini ancak bilgili bilir; bilgi kıymetini de ancak anlayışlı takdir eder.
Bu Türkçe beyitleri senin için tanzim ettim; ey okuyucu, okurken unutma, bana dua et.
Ben dünyadan gidiyorum, sen beni dinle, bundan çok ibret al ve gözünü aç.
Tanrı’m, Rabbim ancak sensin, hepimizi yargıla; bütün müminlere didarını nasip et.
Yaratan, yetiştiren ve göçüren Rabbim olan Tanrı’nın adı ile söze başladım.
Kadir