Mehmet Akif ve İstiklal Marşı. İbrahim Halil Er
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mehmet Akif ve İstiklal Marşı - İbrahim Halil Er страница 4
Çatma: Vuruşma, kavga etme, uyuşmazlık. Kaşlarını sert bir şekilde kaldırmak. Kızmak.
Kurban: Bir fikir veya dava uğrunda kendisini feda eden kimse.
Çehre: Yüz, sima, görünüş
Nazlı: Naz eden, cilveli, istemez gibi davranan, kendini ağırdan satan, nazik.
Hilal: Birkaç günlük ay. Bayrak, Türk bayrağı, İslam bayrağı.
Kahraman: Yiğitlik gösteren cesur kimse, yiğit, bahadır, er, alp.
Irk: Aralarında kan bağı bulunan insan topluluğu. Soy, nesep, sülale, kök. Cilt rengine göre insanların sınıflandırılması.
Celal: Hışım, kızgınlık. Ululuk, büyüklük, azamet
Helal: İslami bakımdan kullanılması ve yapılması uygun olan şey. İslam’a uygun olan. Temiz, yenilebilir şey. Meşru, bağışlanmış.
Hak: Doğru, gerçek, hakikat, adalet. Allah, ilah.
İstiklal: Kimseye bağlı olmama, müstakil olma, kendi başına buyruk, bağımsızlık.
Hilal – Hilal ayın bir hâli iken bayrak anlamında kullanıldığından parça bütün ilişkisi kurulduğundan; ad aktarması / parça-bütün ilişkisi – Mecaz-ı mürsel
“Kahraman ırkıma bir gül” ifadesiyle bayrak bir insana benzetildiğinden kişiselleştirme yani teşbih sanatı (kişileştirme-teşhis).
Hak: Hak kelimesi hem adalet, doğruluk ve hem de Allah anlamında kullanıldığından -bir sözcük iki farklı anlamda kullanıldığından- tevriye.
Hilal, ırk, istiklal, millet kelimeleri arasında anlamca yakınlık bulunduğundan; tenasüp.
Hilal, çehre, çatma, gül, şiddet, celal sözcükleri arasında da Tenasüp
Ey hilal kaşlı güzel, nazlı bayrağım, sana kurban olayım, ne olur şu yüzünü buruşturma, bana kızma. Bu kahraman milletime bir gül, kızma. Nedir bu kızgınlık, bu şiddet?
Bu kadar kızgınlıktan dolayı senin için döktüğümüz kanlar sonra helal olmaz. Bağımsızlık Allah’a tapan, Müslüman olan milletimin hakkıdır.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Mehmet Akif burada doğrudan doğruya bayrağa seslenmektedir. Bayrağı canlı bir varlık kabul edip sevgili yerine koymaktadır. Fakat bu sevgili, çatık kaşlıdır. Neden kaşlarını çatmıştır? Bir şikâyeti, bir derdi, bir kızgınlığı mı var?
Bayrak, kaşlarını çatarak bir anlamda darılmış bir sevgilidir. Neden kaşlarını çatmıştır? Çünkü gerekli ilgiyi görmemektedir. Onu birileri göklerden yere indirmeye çalışmaktadır. O da sevgilisine kendisini korumadığı için kızmakta, kaşlarını çatmaktadır.
Ayrıca ülkenin bazı bölümlerinde bayrak indirilmiş, yerine düşman bayrağı çekilmiştir. Bu nedenle bayrak bize küsmüş ve kızmıştır. İstanbul, hilafetin ve Osmanlı’nın merkezi işgal altındadır. Bağımsızlığın kaybedilme tehlikesi vardır. Bu durumda bayrağın üzülmesi ve kaşlarını çatması normaldir. Bayrak, milletin kendisini kurtarması için gerekli çabayı sarf etmediğini düşünmektedir.
İşte Mehmet Akif bir sevgili gibi bayrağın kaşlarını çatmasına üzülmekte ve “Ne olursun ey sevgili nazlı bayrağım, kaşlarını çatma! Ben senin oradan indirilişine izin vermeyeceğim. Benim seni oradan indirilişine izin vereceği mi sanıyorsun? Hayır! Senin için nasıl daha önce kanlarımızı döktükse şimdi de dökeceğiz. Üzülme!” demektedir.
Çatık kaş, hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları edebiyatımızda bu nedenle hep hilale benzetilmektedir. Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşları gibi çatılmıştır.
Hilal kavramının İslam’ı simgelediğini daha önce belirtmiştik. Mehmet Akif’in doğrudan hilale seslenmesi de milletimizin içinde bulunduğu dinî durumu anlatmaktadır, böylece o, halkımıza dinî değerlere sarılmasını tavsiye etmektedir.
Hilalin kaşlarını çatması, dinimizin buyruklarına uymadığımızdan uyarıldığımızı belirtmektedir. Tüm musibetler, ilahi emirlere aykırı olduğumuzdan başımıza gelmektedir.
“Kurban olayım” ifadesi ile Mehmet Akif, Allah’a olan yakarış ve yalvarışına devam etmektedir. Allah’tan bu milleti yalnız bırakmamasını istemekte, Maide Suresi 54. ayetteki durumun yaşanmaması için yalvarmaktadır.
Bu ifadeyle bağımsızlık için gerekirse ölmeyi göze aldığını da vurgulamaktadır. Çünkü bağımsızlık kolay elde edilen bir nimet değildir. Uğrunda ölümü göze almadan kimse bağımsızlığı elde edemez…
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Seni seven bu millete biraz gül, tebessüm et. Bu millet seni yalnız bırakmadı ve yalnız bırakmayacak. Eğer bizim senin için yaptığımız fedakârlıkları takdir etmez ve bizim seni düşmana teslim edeceğimizi düşünürsen uğrunda döktüğümüz kanlar helal olmaz. Bu millet Allah’a taptığı için, Allah’a inandığı için senin uğrunda mücadeleden vazgeçmeyecektir. Bu mücadele sonucu sen muhakkak özgürlüğüne kavuşacaksın.
Bayrağın gülmesi, göklerde dalgalanmasıdır. O, göklerde dalgalandıkça gülümseyecektir.
Mehmet Akif, çatık kaşlı olan bayrağa kaşlarını çatmamasını ve gülmesini söylerken aslında Yaradan’dan milleti esirgemesini, bağışlamasını, affetmesini niyaz etmektedir. Çünkü celal Allah’ın kahhar (yok edici), müntakim (intikam alıcı) sıfatlarını ve ceza, azamet, haysiyet gibi ifadeleri temsil eder. Bu sıfatlar ise inkâr ve isyan ile itaat etmeyenlerin kınanması ve cezalandırılmasını gerektirir.
Ayrıca Mehmet Akif şiddet ve celalin kâfirlere karşı gösterildiğini ama kendi ırkının kahraman bir ırk olduğunu (Maide Suresi’nin 54. ayetine işaret ederek) İslam uğrunda kahramanlıklar gösterdiğini ve bu nedenle şiddet ve celali (öfke ve kızgınlık) hak etmediğini, ona merhamet nazarıyla muamele etmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü Allah “Rahmetim gazabımı geçti.”3 diyerek merhametinin daha çok olduğunu söylemiş ve Mehmet Akif “bir gül” derken bu merhamete sığınmış ve onun merhametini talep etmiştir.
Mehmet Akif burada “kahraman ırkıma” ifadesini kullanmaktadır. Ama Mehmet Akif’in ırktan kastı tek bir ırk veya millet değildir. O, ırk ile tüm İslam milletini kastetmektedir. Çünkü Mehmet Akif’in kendisi bir Arnavut’tur. Türk kelimesini ve ırk kavramını İslam ile özdeş tutmaktadır. Çünkü bu dönemde İslam bayraktarlığını Türkler yapmaktadır ve onların şahsında tüm İslam âlemi mücadele etmektedir. Aynı zamanda
3
Buhari, Tevhid 15, 22, 28, 55; Müslim, Tevbe 14-16