.
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу - страница 8
Bu gençler düşmanı imanlarıyla boğarlar. Yani inançları sayesinde düşmana karşı başarılı olurlar. Çünkü aslında Batı’nın medeniyet diye bahsettiği teknoloji yaşlanmış, dişleri kalmamış bir canavara benzemektedir. Görünüşte güçlü de olsa aslında içleri boştur.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Burada Batı medeniyeti ile Doğu medeniyeti karşılaştırılmaktadır. Batı’nın medeniyet alanında teknolojik üstünlüğe sahip olması onun güçlü olduğu anlamına gelmez.
Mehmet Akif burada Batı medeniyetinin bir demir ve çelik medeniyeti olduğunu insani ve imani bir özelliğe sahip olmadığını belirtmektedir. Ayrıca “garbın afakı” derken özellikle Çanakkale Savaşı’nda demirden gemilerin tüm ufku kapladığını ve onların bu demir yığınlarından her tarafın kapandığını belirtmektedir. Batı medeniyetinin demir medeniyet olduğunu, ufku demirlerle kapatarak gökyüzünü göremediklerini, manevi iklimden faydalanmadıklarını da belirtmektedir. Batı’nın çeliklerin arkasında kaybolduğunu ve sadece çeliklerden, demirlerden ibaret olduğunu da ifade etmektedir.
Batı’nın bir insan ve duygu medeniyeti değil, duygusuz bir demir medeniyeti olduğunu, medeniyetin yapıcı unsuru olan insanı ve insanlığı unuttuğunu göstermektedir.
Batı, çelik ve demirler arkasına sığınmış olsa bile kurtulamayacaktır. O, demir yığınları onları yok olmaktan kurtaramayacaktır. “Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır.” (Nisa 78) ayetinde işaret edildiği gibi sağlam ve tahkim edilmiş kalelerinin arkasına saklansalar da ölüm onları bulacaktır. Bu tahkim edilmiş kalelerin arkasına sığınmaları, onların aynı zamanda korku içinde olduğunu da göstermektedir.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Batı her ne kadar çeliklerle örülmüş olsa da teknolojik üstünlüğe sahip olsa da onun insan unsuru zayıftır. İnsanlar sadece bu teknolojiye güvendiklerinden başarısız olacaklardır. Çünkü sonuçta başarıyı sağlayan en önemli etken insandır ve insanı da başarıya ulaştıran onun iman ve inancıdır.
Hâlbuki Batı, bu teknoloji ve demir medeniyetinde insani olan her türlü inanç, duygu ve düşünceden yoksundur. Batı’nın çelik zırhlı gemileri, zırhlı askerleri, topları ve tüfeklerinin olmasının hiçbir önemi yok. Benim sınırlarımı koruyan iman dolu gençliğim var. Benim imanlı gençliğim göğsüyle yani bu inancıyla sınırlarımı koruyacaktır.
Aslında Mehmet Akif bir anlamda halka da mesaj vermektedir. Yani askerlerine güvenebilirsin. Onlar her ne kadar teknolojik açıdan zayıf olsa da zafere ve Allah’a olan inançları güçlüdür. Bu nedenle başarıya ulaşacaklardır. Mehmet Akif, bir anlamda başarının en önemli sırrını çözmüştür. O da inanç ve öz güvendir. Hem halka hem de bizzat askerlere bunu vermeye çalışmaktadır. Siz başarılı olmak ve düşmanı yenmek istiyorsanız imanınızı kuvvetlendirmelisiniz…
Aynı zamanda küfür ile aramızda bir sınır vardır. Bu sınır imandır. Küfür, bizim iman sınırımızı aşamaz. “Ey peygamber, müminleri savaşa karşı hazırlayıp teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa iki yüz (kişiyi) mağlup edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur.” (Enfal 65) ayetinde belirtildiği gibi sayılarımızın az olması bizi korkutmamalıdır. Savaşları ve başarıyı sayılar (kemiyet) değil nitelikler (keyfiyet) belirler.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Buradaki “ulusun” ifadesi her ne kadar bazı yorumcular tarafından “yüce”, “büyük” veya “ulus/millet” diye yorumlansa da mısrayı “tek dişi kalmış canavar”la birlikte düşündüğümüzde uluyan bir canavarın tasvir edildiği görülmektedir. Bu canavarın dış görünüşü çok korkutucudur. Uluması bizi ürkütmektedir ama ona yakından baktığımızda tek dişi kalmış olduğunu görürüz. Yani yaşlanmış veya savaşlarla birlikte gücü tükenmiştir. Dolayısıyla böyle bir canavarın bizi korkutmaması gerekir.
Mehmet Akif, halka ve orduya seslenmeye devam eder. Onlara moral vermeye çalışır. Batı’nın teknolojik olarak üstün gözükmesinin bizi korkutmamasını söylemeye çalışır. Yani bırak havlasın… Onun böyle havlaması bize zarar vermez demek ister. Yani başka bir deyişle “İt ürür, kervan yürür.” demeye çalışmaktadır. O, istediği kadar havlasın. Onun havlaması, uluması bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Çünkü bizim en büyük gücümüz olan inancımız böyle havlamalarla/ulumalarla sarsılmayacaktır.
Batı’nın tüm gücüyle üstümüze saldırmasını, bir anlamda iman-küfür mücadelesi olarak da nitelemektedir. Onun böyle bir saldırısı imanımızı yok edemez; İslam inancını yok edemez; Müslümanlığı silemez demektedir.
Küfrü, saldırgan bir köpeğe veya çakal-kurt gibi uluyan hayvanlara benzetmektedir. İmanın ve hakikatin dışındaki her fikir ve söylem sadece bir hayvan ulumasıdır. Onların uluması, çok ses çıkarması bizi yolumuzdan çevirmemelidir. Bazı fikirler ve görüşlerin çok gürültü yapması onun doğru olduğu anlamına gelmez. Batı’nın uluması, onun teknolojisi, bilimi, sanatı ve siyasetiyle olur. Ama biz bu fikir ve görüşlere itibar etmeyeceğiz. Yani bunlardan çekinmeyeceğiz. İman süzgecine vuracağız ve ona göre değerlendireceğiz.
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Batı medeniyeti tek dişi kalmış bir canavara benzetilir. Batı medeniyetinin dişleri olmayan güçlü bir canavar, güçlülüğünün ise sadece bir görüntüden ibaret olduğu ifade edilir. Tek dişi kalmış bir canavarın uysal bir koyundan farkı yoktur. Onun uluması sadece göz korkutmaktan ibarettir. Dolayısıyla onun uluması böyle bir imanı korkutamaz, yok edemez. Tek dişinin olması, yaşlılıktan veya yıllardır yaptığı savaşlardan dolayı gücünü tüketmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yani Batı’dan korkmamıza gerek yok, o da diğer güçler gibi yorgundur, yenilmez değildir.
Mehmet Akif, Batı medeniyetinin bir anlamda gerçek bir medeniyet olmadığı eleştirisini de sunmaktadır. Çünkü medeniyetler insanlara mutluluk getirir, insanları geliştirirler. Ama Batı medeniyeti bir medeniyet olmayıp sadece bir teknolojik üstünlüktür. Teknolojik ve silah üstünlüğü de hayvanlara benzetilmiştir. Yani Batı medeniyeti, insani olan unsurun değil hayvani olan unsurun etkisindedir. Tasavvuf terminolojisine göre konuşursak Batı medeniyeti ruhun değil, nefsin yönetiminde ve etkisindedir.
Batı medeniyeti hayvani olan yönlerini geliştirmiştir ama insani olan iman ve inanç yönünden başarısız olmuştur. Bu nedenle o bir medeniyet değil, bir canavardır. Ama bu canavar mükemmel bir canavar olmayıp dişleri kalmamış bir canavardır. Dişlerinin kalmaması yaşlılıktan da olabilir, çok savaşmaktan dolayı yıpranmış ve dişlerini kaybetmiş de olabilir. Ama her durumda o bizim için bir tehdit olma vasfına sahip değildir.
İstiklal Marşı yazıldığı dönemlerde Osmanlı aydınları arasında Garpçılık-Batıcılık akımı güçlüydü. Mehmet Akif, burada bir anlamda Batıcılığı