Mehmet Akif ve İstiklal Marşı. İbrahim Halil Er
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mehmet Akif ve İstiklal Marşı - İbrahim Halil Er страница 6
Ayrıca, sonra helal ifadesiyle Millî Mücadele başarılı olmazsa, ülke işgalden kurtulmazsa, din, namus ve vatan iğfal edilirse de dökülen kanlar helal olmaz diyerek insanları başarıya çağırmaktadır. Sadece kan dökmekle sorumluluktan kurtulmayacağımızı, asıl hedefimizin başarıya ulaşmak olduğunu anlatmaktadır.
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Bayrağın bağımsızlığını elde etmesinin yolu Hakk’a tapmakla olur. Yani Hakk’ın, İslam’ın ve Kur’an’ın buyruklarını yerine getirmekle olur. Çünkü bağımsızlık Hakk’a tapan milletimin hakkıdır demektedir. Hakk’a tapmaktan kasıt İslam dinidir. Çünkü Müslümanların dışındaki dinlere inananlar hak ve hakikati kabul etmeyenlerdir. Bir tarafta Hakk’ı kabul edenler, diğer tarafta Hakk’a karşı olanlar vardır. Dolayısıyla Hakk’ı kabul edenlerindir bağımsızlık.
Burada Mehmet Akif, Müslüman’ın esir olmayacağını, bağımsız olması gerektiğini vurguluyor. Çünkü gerçek dine biz sahibiz. Müslümanlar bir yandan Hakk’a yani Allah’a inanacak ve diğer yandan bağımsızlıktan vazgeçecekler. Bu yanlıştır. Bu olmaz. Çünkü hak din esareti kabul etmez. Ona uyanlar da esareti kabul etmezler.
Türk milletinin İslam milleti olduğunu, Hakk’a ve İslam’a bağlı olduğu sürece istiklalini, bağımsızlığını muhafaza edeceğini, bunlardan koptuğunda ise geriye hiçbir şey kalmayacağını vurgulamıştır.
Mehmet Akif, son cümle ile ırk kelimesi arasında bir bağlantı kurmuş, bir anlamda ırkçılara cevap vermiş, savaşın ve mücadelenin sadece Allah için olacağını, ırk için olmayacağını ispatlamıştır.
Mehmet Akif bu ana temayı şiirinde iki defa tekrarlayarak bu duruma verdiği önemi vurgulamıştır. Ona ırkçılık yaftasını yapıştıranlar kelimelerden mefhuma gidemeyecek kadar olaya hâkim olmamışlardır.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ezel: Başlangıçsızlık, başı sonu olmayan, ruhların yaratıldığı zaman.
Hür: Özgür, esir olmayan.
Çılgın: Çıldırmış, delirmiş, delice hareketler yapan, mecnun. Ölçüsüz hareketlerde bulunan.
Şaşarım: Hayret etmek, ani ve umulmadık bir durumda zihni karışıklığa düşmek. Yoldan çıkmak, delalete düşmek.
Sel: Sürekli ve aşırı yağmur sonucu meydana gelen şiddetli su akıntısı.
Bent: Baraj, su toplamak için yapılan set, bağlama, hükmü altına alma.
Engin: Çok geniş, uçsuz bucaksız, göz alabildiğine geniş, açık deniz, umman, ufkunda kara görünmeyen deniz.
“Yaşam”, “yaşarım” sözcükleri tekrarlandığından; tekrir-tekrar.
Düşmanlar çılgına benzetildiğinden; açık istiare.
Zincir vurmak, esir etmek anlamında yani kast edilen anlamdan farklı kullanıldığından; mecaz.
“Kükremiş sel gibiyim” ifadesinde millet kükremiş sele benzetilmiş; benzetme-teşbih.
Bent, “engel” anlamında kullanıldığından; mecaz.
Dağ, engin, bend, sel… (tenasüp)
“Yırtarım dağları, enginlere sığmam…” sözü; abartı.
Ayrıca dağları yırtmakta ile Ergenekon Destanı hatırlatıldığından; hatırlatma-telmih.
Ben, kâinat yaratıldığından beri özgür yaşamışım ve hâlen de özgür yaşamaktayım. Bu nedenle bana zincir vuracak, yani özgürlüğümü elimden alacak, vatanımı işgal edecek ve hatta bunu düşünebilecek olanlara şaşarım. Yani bu fikre bile şaşarım. Kabul etmem.
Ben, dizginlenemeyen yani zincirlenemeyen birisiyim. Özgürlüğüme saldırıldı mı bir sel gibi coşarım. Dağlardan yol bulur, hiçbir yere sığmam. Yani en sarp ve en zor koşullarda bile mücadelemi yapar ve özgürlüğümü korurum.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Burada Mehmet Akif bu milletin hiçbir zaman sömürge olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Yani kâinat yaratıldığından beri, ruhlar âleminden beri özgürüm, hâlâ da özgürüm ve bundan sonra da kimse benim bu özgürlüğümü alamaz. Ben özgürlüğe alışkın olduğumdan bu özgürlüğümü hiçbir şeye feda etmem.
Benden kasıt millettir. Ayrıca, Mehmet Akif burada ben diyerek toplumla kendisini özdeşleştirmiştir. Toplum, yani biz sonuçta tek tek bireylerden oluşuruz. Her birey, kendisinin özgür olduğuna inanırsa mücadele başarılı olur. Ben, yani biz bu toplumun bireyleriyiz. Bu toplumda özgür yaşadık. Kimse bizi sömürmedi. Birbirimizi sömürmedik. Bu nedenle topluma olan güvenim tamdır ve gelecekte de özgür yaşayacağıma inanıyorum. Ben ile Mehmet Akif bir anlamda kendisi gibi Türk milletine mensup olmayan kişilerin bu milletle olan özdeşliğini de vurgulamaktadır. Bu milletle birlikteyim ve bu millet tarafından geçmişte de sömürülmedim, gelecekte de sömürülmeyeceğim demektedir.
Bu millet, Avrupalıların sömürdüğü küçük, Afrikalı bir millet değildir. Kökü mazide olan ve büyük uygarlıklar kurmuş olan bir millettir. Hiçbir zaman esir olmadı ve olmayacaktır. Özgürlüğe alışmış olan bir millet bunu hayatı pahasına korur ve kesinlikle bundan vazgeçmez.
Bu dönem Sevr Antlaşması’nın zorla dayatıldığı dönemdir. Mehmet Akif, halkta oluşan ümitsizlik ve panik havasını gidermeye çalışır. Sen hiçbir zaman köle olmadın ki bundan sonra da olamayacaksın der halka.
Halkları etkilemek, coşturmak için tarihten ve geçmişlerinden örnek getirmek çok etkilidir. Bu örnekler halklarda, insanlarda bir öz güven oluşturur. Her milletin tarihindeki başarıları onlara anlatmak milliyetçilik veya ırkçılık değildir. Bu bir anlamda toplu terapidir. Kişilerde bile öz güven oluşturmak için geçmişteki başarıları kendilerine hatırlatılır. Böylece o kişilerin kendilerine olan güvenleri arttığı gibi, önlerindeki sorunla da daha iyi mücadele edebilirler. İnsanların başarılı olmaları için bir düşünceye gerçek anlamda inanmaları gerekmektedir. Mehmet Akif’in de yaptığı budur. Onlara bağımsızlığın kendilerinin tabii özellikleri olduğunu hatırlatmaktadır.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
O, işgalcilerin bu milleti köleleştirebileceklerini düşünmelerini bir çılgınlık, delilik