Avonlea Günlükleri. Люси Мод Монтгомери

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Avonlea Günlükleri - Люси Мод Монтгомери страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Avonlea Günlükleri - Люси Мод Монтгомери

Скачать книгу

en zor şeylerden biriydi.

      En zoru da bahardı. Bir zamanlar Yaşlı Hanım, -şimdiki hâlinde değil de güzel, inatçı ve şen şakrak Margaret Lloyd olduğu zamanlarda- baharı severdi. Şimdi ise bahardan nefret ediyordu çünkü bahar canını yakıyordu. Hele de bu bahar, özellikle de mayıs zamanı, canını daha önce hiç acıtmadığı kadar acıtmıştı. Bunun acısına dayanamaz gibi hissediyordu. Her şey canını yakıyordu. Köknarların yeşil uçları, evin aşağısındaki kayın ağaçlarının kovuklarındaki büyülü sis, Kambur Jack’in kazdığı bahçeden yükselen kırmızı toprağın taze kokusu acı çektiriyordu ona. Ay ışığının aydınlattığı bir gecede kalp ağrısından bütün gece ağladı. Ruhunun açlığı bedeninin açlığını unutturmuştu ona. Üstelik o hafta neredeyse hep aç kalmıştı. Bahçesinde çalışan Kambur Jack’e ödeme yapabilmek için peksimet ve suyla idare ediyordu. Solgun ve tatlı şafak rengi, çam ağaçlarının arkasından gökyüzüne yayılmaya başladığında yüzünü yastığa gömüp gökyüzüne bakmayı reddetti.

      “Yeni günden nefret ediyorum.” dedi isyankâr bir şekilde. “Bu da diğer günler gibi zor ve sıradan olacak. Kalkıp da bu günü yaşamak istemiyorum. Uzun zaman önce her yeni güne bana güzel haberler getiren bir arkadaşmış gibi neşeyle ellerimi uzatırdım. O zamanlar sabahları severdim. Güneşli ya da donuk olsun fark etmezdi. Okunmamış bir kitap gibi güzeldiler. Şimdi onlardan nefret ediyorum. Nefret ediyorum, nefret ediyorum!”

      Yine de ayağa kalktı. Çünkü Kambur Jack bahçe için erkenden gelecekti. Güzel, kalın ve beyaz saçlarını özenle düzeltti. Altın rengi puantiyelerle süslü mor ipek elbisesini giydi. Ekonomik sebeplerden dolayı her zaman ipek giyerdi. Annesine ait eski bir ipek elbiseyi giymek, mağazadan yeni bir elbise almaktan çok daha ucuzdu. Yaşlı Hanım’ın önceden annesine ait olan çok sayıda ipek elbisesi vardı. Onları sabah öğlen ve akşam giyerdi. Spencervale ahalisi bunu, kibrinin ekstra bir göstergesi kabul ederdi. Elbiselerin modeli ile ilgili olarak onları düzelttirmeyecek kadar pinti olduğunu söylerlerdi. Hâlbuki eski moda elbiselerinden dolayı Yaşlı Hanım’ın giyinirken ne kadar acı çektiğini hayal bile edemezlerdi. Yaşlı Hanım’ın kadınlık gururu, elbiselerinin eski fırfırlarına ve üst eteklerine Kambur Jack’in attığı bakışlara bile dayanamaz gibiydi.

      Yeni günü kucaklamadığı hâlde günün güzelliği, yemekten sonra -daha doğrusu öğle peksimetini yedikten sonra- yürümek için dışarı çıktığında onu etkiledi. Hava fazlasıyla taze, tatlı ve bakirdi. Lloyd Hanesi’ni çevreleyen çam ağaçları da bahardan dolayı heyecanlılardı. Genç ışıklar ve gölgelerle saçılmışlardı etrafa. Bazılarının neşesi, aralarında gezinen Yaşlı Hanım’ın acı çeken kalbinden içeri girmişti. Kayın ağaçlarının altındaki küçük derenin ufak tahta köprüsünün üzerinden geçerken neredeyse bir kez daha zarif ve hassas hissetti kendisini. Bir de büyük bir kayın ağacı vardı ki o ağacı kendince sebeplerden dolayı özellikle severdi. Kocaman ve uzun bir kayın ağacıydı bu. Gövdesi gri mermerden bir sütunu andırıyordu. Dallarının yaprakları, derenin oluşturduğu su birikintisinin üzerine altın kahverengi bir renk ile yansıyordu. Kaybettiği görkemli günlerinde genç bir fidandı bu ağaç.

      Koruluğun üzerindeki William Spencer’ın evine çıkan yoldan gelen çocuk sesleri ve kahkahalar duydu. William Spencer’ın evinin önündeki yol, ana yola farklı bir yönden çıkıyordu. Ancak bu arka yolda bir kestirme vardı ve çocuklar okula her zaman oradan giderlerdi. Aceleyle genç çam ağaçlarının arkasına çekildi. Spencer çocuklarını sevmezdi; çünkü çocuklar ondan korkuyor gibiydiler. Ağaçların arasından baktığında neşe ile yürüdüklerini gördü. İki büyük önden, ikizler arkadan uzun, zayıf genç bir kızın elinden tutarak geliyorlardı. Muhtemelen yeni müzik öğretmeniydi bu kız. Yumurtacı bu kızın William Spencer’ın evinde kaldığını söylemişti ancak Yaşlı Hanım ismini bilmiyordu.

      Onlar yaklaştıkça kıza tuhaf bir merakla baktı. Sonra birden kalbi hızla, yıllardır hiç atmadığı gibi attı. Hızlı hızlı nefes almaya başladı ve korkunç bir sarsılmayla titredi. Kızın kim olduğunu merak etti.

      Yeni müzik öğretmeninin hasır şapkasının altında kestane rengi saçlar vardı. Tonu ve dalgaları Yaşlı Hanım’ın kaybolan yıllarından kalma bir başı hatırlattı. O dalgaların altında iri, menekşe rengi, siyah kirpikleri ve kaşları olan gözler vardı. Bu gözleri kendi gözleri gibi bilirdi. Yeni müzik öğretmeninin yüzü, güzel hatları, narin rengi ve kaygısız gençliği ile Yaşlı Hanım’ın geçmişine ait bir yüzdü. Her yönüyle geçmişteki bu yüze benziyordu. Ama bir farkla… Hatırladığı yüz, bütün büyüsüyle zayıftı. Ancak bu kızın yüzünde tatlı bir kadınsılık vardı. Yaşlı Hanım’ın saklandığı yerden geçerken çocuklardan birinin söylediği bir şeye güldü. Bu gülüşü çok iyi biliyordu. Bu gülüşü o kayın ağacının altında daha önce de duymuştu. Köprünün ötesindeki ağaçlı tepede kayboluncaya kadar onları izledi. Sonra da eve âdeta bir rüyada yürüyormuş gibi döndü. Kambur Jack bahçeyi kazmaya devam ediyordu. Yaşlı Hanım, Kambur Jack’le dedikoduya olan zaafını bildiği için pek konuşmazdı. Ancak o sırada bahçeye girdi. Yaşlı bedeni mor ipekten, altın puantiyeli elbisesi içinde azametli bir görüntü veriyordu. Güneş ışığı beyaz saçlarının arasında parlıyordu.

      Kambur Jack, kadının dışarı çıktığını görmüştü. Onun zayıf düştüğünü zannetmişti çünkü solgun görünüyordu. Ancak o sırada yanıldığını anladı. Yaşlı Hanım’ın yanakları pembeydi ve gözleri parlıyordu. Yürüyüşü sırasında en az bir on yıl gençleşmişti. Kambur Jack küreğine yaslandı ve Yaşlı Lloyd Hanım’dan daha güzel çok sayıda kadın olmadığına hükmetti. Yaşlı bir cimri olması ne kötüydü!

      “Bay Spencer!” dedi Yaşlı Hanım zarafetle. Kendinden aşağı olanlarla konuşurken hep zarifti. “Bay William Spencer’ın evinde kalan yeni müzik öğretmeninin adını söyler misiniz?”

      “Sylvia Gray.” dedi Kambur Jack.

      Kalbi bir kez daha küt küt attı. Biliyordu. Leslie Gray’in saçlarına, gözlerine ve gülüşüne sahip o kızın Leslie Gray’in kızı olduğunu biliyordu.

      Kambur Jack eline tükürüp işine devam etti. Ancak dili küreğinden daha hızlı çalışıyordu ve Yaşlı Hanım onu hevesle dinledi. Kambur Jack’in gevezeliğinden ve dedikodusundan ilk kez hoşlanıyordu. Ağzından çıkan her kelime çok değerliydi.

      Yeni müzik öğretmeni geldiğinde William Spencer’ın evinde çalışıyormuş Kambur Jack. Eğer kendisi bir gün içinde bir insan hakkında bir şeyler öğrenemezse bunun sebebi, o kişi hakkında öğrenilmeye değer bir şey olmamasıdır. Bir şeyler öğrendikten sonra en sevdiği şey ise öğrendiklerini aktarmaktı. O yarım saatlik süre içinde Kambur Jack’in mi yoksa Yaşlı Hanım’ın mı daha çok keyiflendiğini anlamak zordu.

      Kambur Jack’in söylediklerinin özeti şuydu: Bayan Gray’in annesi ve babası o daha bebekken ölmüşler. Onu çok fakir ve hırslı olan teyzesi büyütmüş.

      “Müzik eğitimi istiyor.” diye bitirdi Kambur Jack. “Valla almalı da. Onunki gibi ses görmedim. O akşam bize yemekten sonra şarkı söyledi, ben de sanki melek şarkı söylüyor sanmıştım. Güneş ışığı gibiydi. Spencer’ın genç çocukları ona deli oluyor. Buralarda, Grafton ve Avonlea’de yirmi tane öğrencisi var.”

      Kambur Jack’in söyleyeceği her şeyi öğrendikten

Скачать книгу