Avonlea Günlükleri. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Avonlea Günlükleri - Люси Мод Монтгомери страница 7
“Bunu yapabileceğini zannetmem.” dedi Janet umursamazsa. “Genç insanları sevmez ve hiçbir yere gitmez. Onu tanımak isteyeceğimi düşünmüyorum. Tanısam ondan korkardım. Haşmetli tavırları ile tuhaf, delici gözleri var.”
“Ondan korkmamalıyım.” dedi Sylvia, Spencer yoluna girdiği sırada kendisine. “Ancak onunla tanışacağım beklentisine de girmemeliyim. Eğer kim olduğumu bilseydi benden rahatsız olurdu. Leslie Gray’in kızı olduğumun farkında değildir herhâlde.”
Demiri sıcakken dövmenin iyi olacağını düşünen rahip, ertesi günü Yaşlı Lloyd Hanım’ı çağırmaya gitti. Onunla ilgili duydukları korkmasına ve titremesine sebep oluyordu. Ancak kadın, soylu tavırlarıyla öylesine hoş bir insandı ki eve döndüğünde Spencervale ahalisinin Bayan Lloyd’u anlamadığını söyledi karısına. Bu kesinlikle doğruydu. Ancak rahibin de onu anlamadığına şüphe yoktu.
Bir nezaketsizlik yapsa da Yaşlı Hanım bunu yüzüne vurmadı. Rahip de ne yaptığını anlamadı zaten. Giderken, “Gelecek pazar kilisede sizi görmeyi ümit ediyorum Bayan Lloyd.” dedi.
“Kesinlikle.” dedi Yaşlı Hanım vurgulayarak.
Temmuz’un ilk günü Sylvia, huş ağacından kayık bir tabağa koyulmuş çilekler buldu kayın ağacının kovuğunda. Bunlar, Yaşlı Hanım’ın kendi gizli yerlerinden birinde bulduğu mevsimin ilk meyveleriydi. Zaten az olan yemeğine lezzetli bir katkı sağlayacak olsalar da onları yemeyi aklından geçirmedi. Sylvia’nın çayını içerken onların keyfini çıkaracağı düşüncesi onu daha çok mutlu ediyordu. O andan itibaren çilekler çiçeklerin yerini aldı. Çileklerden sonra çay üzümü ve ahududu geldi. Çay üzümleri oldukça uzakta yetiştiğinden uzunca yürümesi gerekiyordu. Bazen kemikleri bundan dolayı geceleri ağrırdı ama Yaşlı Hanım buna aldırmazdı. Kemik acısına dayanmak ruhun acısına dayanmaktan daha kolaydı. Ruhu da uzun yıllar sonra ilk kez ağrımıyordu. İlahi bir gıdayla besleniyordu ruhu.
Bir akşam Kambur Jack, Yaşlı Hanım’ın kuyusundaki bir bozukluğu düzeltmeye geldi. Yaşlı Hanım onu nezaketle karşıladı. Gün boyu Spencerlarda çalıştığını biliyordu ve Sylvia’ya dair bir miktar bilgi kırıntısına sahip olabilirdi.
“Zannedersem müzik öğretmeni bu akşam biraz keyifsiz.” dedi Kambur Jack, William Spencer’ın yeni pompası, Bayan Spencer’ın yeni çamaşır makinesi ve Amelia Spencer’ın yeni erkeği ile ilgili uzun uzun bilgi vermek suretiyle Yaşlı Hanım’ın sabrını zorladıktan sonra.
“Neden?” dedi Yaşlı Hanım rengi atarak. Sylvia’ya bir şey mi olmuştu acaba?
“Kendisini Bayan Moore’un şehirdeki abisinin evindeki partiye davet etmişler. Onun da giyebileceği bir elbisesi yok.” dedi Kambur Jack. “Çok gösterişli insanlar ve herkes gidecek. Bayan Spencer bana anlattı. Teyzesinin doktor faturasını ödediğinden Bayan Gray’in elbise almaya gücü yetmiyormuş. Belli etmese de bundan dolayı çok üzgünmüş. Bayan Spencer dün gece yatağa girdikten sonra ağladığını söyledi.”
Yaşlı Hanım aniden evine döndü. Korkunç bir şeydi bu. Sylvia o partiye gitmeliydi evet gitmeliydi! Ama nasıl olacak bu iş? Annesinin ipek elbiseleri ile ilgili vahşi düşünceler geçti aklından. Ancak hiçbiri olmazdı, elbiseleri düzeltecek zaman olsa bile olmazdı. Yaşlı Hanım yok olan zenginliğinden dolayı hiç böyle pişman olmamıştı.
“Evde sadece iki dolarım var.” dedi. “Onunla da yumurtacı bir sonraki gün gelinceye dek idare etmem lazım. Evde satabileceğim bir şey var mı? Herhangi bir şey? Evet, evet üzüm sürahisi!”
O zamana kadar Yaşlı Hanım üzüm sürahisini satmayı aklından bile geçirmemişti. Üzüm sürahisi iki yüz yıllıktı ve var olduğundan beri hep Lloyd ailesindeydi. Sürahi büyük, geniş gövdeliydi ve pembe yaldızlı üzümlerle süslenmişti. Bir tarafına da bir şiir işlenmişti. Yaşlı Hanım’ın büyük büyükannesine düğün hediyesi olarak verilmişti sürahi. Kendisini bildi bileli oturma odasındaki büfenin en üst rafında dururdu ve kullanılamayacak kadar değerliydi.
İki yıl kadar önce eski porselenleri toplayan bir kadın Spencervale’i keşfe çıkmış, üzüm sürahisinin lafını duymuştu. Sonra da cesurca Lloyd evine gelip onu almayı teklif etmişti. Bu kadın, Yaşlı Hanım tarafından asla unutamayacağı bir şekilde ağırlanmıştı. Ancak akıllı bir kadın olduğundan kartını bırakmıştı. Olur da Bayan Lloyd fikrini değiştirirse sürahiyi satın almaya hazırdı. Aile yadigârı eserlerle ilgili hobileri olan insanlar böylesi terslemelere aldırmamalılardı. Hem üzüm sürahisini gerçekten istiyordu.
Yaşlı Hanım kartı parçalara ayırmış olsa da adı ve adresi hatırlıyordu. Büfeye gitti ve kıymetli sürahiyi aldı.
“Ondan ayrılacağımı hiç düşünmezdim.” dedi efkârla. “Ama Sylvia elbisesini almalı ve başka yolu yok. Ne de olsa ben öldükten sonra sürahiye sahip olacak kimse yok. Yabancıların eline geçer o zaman. Şimdi geçse de olur. Yarın sabah gideceğim. Parti cuma gecesi olduğundan kaybedecek vakit yok. On yıldır şehre inmedim. Şehre gitmek, sürahiyi kaybedecek olmaktan daha çok korkutuyor beni. Ama Sylvia için bunu yapmalıyım.”
Spencervale’de, Yaşlı Lloyd Hanım’ın şehre inişi ve dikkatle taşıdığı kutu konuşuldu ertesi gün. Nereye gittiğini merak ettiler. Yaşlı Hanım’ın parasını yatağının altındaki siyah kutuda saklamaktan korkmaya başladığını düşündüler. Çünkü Carmody’de iki hırsızlık olayı olmuştu. Parasını bankaya götüreceğini düşündüler.
Yaşlı Hanım, porselen koleksiyoncusunun adresini aradı. Ölmüş ya da gitmiş olmasından çok korkuyordu. Ancak koleksiyoncu oradaydı ve hayattaydı. Üstelik üzüm sürahisine sahip olmak için hâlâ istekliydi. Yaşlı Hanım çiğnenmiş gururunun getirdiği acıyla solmuştu. Sürahiyi satıp oradan ayrıldı. Sürahiyi sattığı anda büyük büyükannesinin mezarında ters döndüğünü düşündü. Ailesinin geleneklerine ihanet etmiş gibi hissetti.
Ancak en ufak bir tereddüde kapılmadan büyük bir mağazaya girdi. Basit fikirli, yaşlı insanlara, dünyadaki tehlikeli gezintilerinde rehberlik eden o özel ilahi güç yanındaydı. Sevimli bir tezgâhtar ne istediğini anladı ve istediği her şeyi tedarik etti. Yaşlı Hanım ince muslinden bir elbise ile ona uygun eldivenler ve ayakkabılar seçti. Hepsinin derhâl hızlı nakliye ile Spencervale’de William Spencer’ın evinde kalan Bayan Sylvia Gray’e yollanmasını istedi.
Sonra parayı, yani sürahinin bütün ederini, tren yolculuğu için bir buçuk dolar ayırdıktan sonra, ödeyip yüce ve umursamaz bir tavırla oradan ayrıldı. Mağazanın koridorundan dimdik bir şekilde yürürken şık, iri yapılı zengin bir adamla karşılaştı. Göz göze geldiklerinde adamın yumuşak yüzü kızardı, şapkasını kaldırdı ve kafası karışmış bir hâlde baş selamı verdi. Yaşlı Hanım ise adam orada değilmiş gibi bakmaya devam etti. Onu tanımamış gibi oradan geçti. Adam kadının arkasından bir adım atıp sonra döndü. Yüzündeki nahoş gülümsemeyle omuz silkti.
Oradan dışarı çıkarken tiksinti ve nefretle dolan kalbinin