Tarzan Maymun Adam. Эдгар Райс Берроуз

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tarzan Maymun Adam - Эдгар Райс Берроуз страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Tarzan Maymun Adam - Эдгар Райс Берроуз

Скачать книгу

dağılmıştı ama dağılırken de azgın canavar, köpükler saçan ağzındaki koca sivri dişlerini bir tanesinin boynuna geçirmişti.

      Talihsiz genç dişi; sıkıca tutunamadığı yüksekteki bir daldan kayıp yere, neredeyse Kerchak’ın ayaklarının dibine çakıldı.

      Vahşi bir çığlıkla genç dişinin üzerine atladığı gibi güçlü dişleriyle gövdesinden bir parça kopardı ve ağaçtan kopan bir odun parçasıyla kafasına, omuzlarına canice vurarak kafatasını tuzla buz etti. (Kafasına, omuzlarına canice darbeler indirdi.)

      Sonra Kala ilişti gözüne; küçük bebeğiyle birlikte yiyecek arayışından dönen dişi maymun, kuvvetli erkeğin öfke patlamasından bihaberdi. Arkadaşlarının onu uyarmak için attığı tiz çığlıklarla, birden tehlikeyi fark edip emniyetli bir yer bulmak adına delice koşmaya başladı.

      Ama Kerchak çok yakınındaydı; o kadar yakınındaydı ki ayak bileğini tam kapacakken Kala, bir ağaçtan diğerine -aradaki mesafeye aldırış etmeden- çılgınca atlayıp kurtuldu. Maymunların nadiren giriştiği, oldukça tehlikeli bir işti bu; tehdit diplerine kadar gelip de başka bir çıkar yolları kalmadığı sürece asla böyle bir şeye kalkışmazlardı.

      Atlayışı başarılı oldu ama annesinin boynuna korkuyla yapışan küçük yavru, ötedeki ağacın dalına tutunduğunda oluşan ani sarsılmanın etkisiyle daha fazla tutunamayıp fırlayıverdi. Annesinin gözleri önünde, döne döne düşüp dokuz metre aşağıya çakıldı.

      Üzüntü içinde feryat eden Kala, derhâl yavrusunun yanına koştu; gözü Kerchak tehlikesini görmüyordu artık. Fakat yavrusunun kemikleri kırılmış hâldeki ufak bedenini alıp göğsüne bastırdığında, o hayatını çoktan yitirmişti.

      Yere oturdu, yavrusunun cansız bedenine sarılıp inledi, inledi; Kerchak bile ona saldırmaya kalkışmıyordu. Aniden gelen şeytani öfke krizi, yavrunun ölümüyle birlikte yine aniden geçmişti.

      Kerchak kocaman bir maymun kraldı, ağırlığı muhtemelen yüz elli kilo civarındaydı. Alnı aşırı derecede dar ve basık; kanlı, küçük gözleri, kaba ve basık burnuna yakın; kulakları büyük ve inceydi ama yine de kendi türünün diğer üyelerine kıyasla küçük sayılırdı.

      Korkunç öfkesi ve müthiş kuvveti, onu yirmi küsur yıl önce doğduğu bu küçük kabilenin en tepesine taşımıştı.

      Şimdi gücünün zirvesindeyken gezindiği bu koca ormanın hiçbir yerinde, onun iktidarına karşı çıkabilecek tek bir maymun bile yoktu. Diğer büyük hayvanlar ona sataşmaya cesaret edemiyordu.

      Tüm vahşi hayvanatın içinde, ondan korkmayan tek hayvan Yaşlı Tantor adındaki fildi; Kerchak’ın korktuğu tek hayvan da oydu. Tantor hortumunu öttürdüğü an, koca maymun diğerleriyle birlikte yüksek tepedeki ağaçlara doğru kaçardı.

      Kerchak’ın demir yumruğu ve sivri dişleriyle hükmettiği insansı maymun kabilesi, her biri birer yetişkin erkek ile dişiden ve onların-yavrularından oluşan altı ya da sekiz aileyi barındırıyordu; sayıları ise toplamda altmış yetmiş maymun kadardı.

      Kala, kırık burun anlamına gelen Tublat adıyla anılan bir erkeğin en geç eşiydi ve yere çakılarak ölümüne şahit olduğu yavru, henüz dokuz on yaşlarında olan Kala’nın ilk yavrusuydu.

      Genç yaşına rağmen iri ve kuvvetliydi; çakı gibi zinde, muhteşem bir hayvandı. Yuvarlak ve geniş alnı, kendi türünün çoğunun sahip olduğundan daha ileri bir zekâya sahip olduğunun işaretiydi. Bu yüzden de bir anne gibi sevebilir ve hüzünlenebilirdi.

      Fakat yine de bir maymundu; goril ile yakın akraba olan ama gorilden daha zeki bir türün mensubu, iri, vahşi, korkunç bir hayvandı. Mensubu olduğu tür, goril kuzenleri kadar güçlüydü ve bu güç, zekâlarıyla birleşince türü, insanoğlunun dehşet verici ataları arasında en korkulanı hâline getiriyordu.

      Kerchak’ın öfkesinin yatıştığını gören kabile, ağaçlardaki sığınaklarından yavaş yavaş aşağı indiler ve Kerchak yüzünden yarım kalan çeşitli uğraşlarına döndüler.

      Küçükler ağaçların ve çalıların arasında oynayıp zıplıyordu. Yetişkinlerden bazıları, yeri kaplayan kurumuş ve çürümekte olan bitkilerin üstüne yüzükoyun uzanmış yatarken; bazıları da kopmuş ağaç dallarını ve çamur topaklarını kaldırıp altlarında, besinlerinin bir kısmını oluşturan küçük böcek ve sürüngenleri arıyorlardı.

      Bir kısmı ise çevredeki ağaçlarda meyve, yemiş, küçük kuş ve yumurta arayışındaydılar.

      Bu şekilde bir iki saat geçmişti ki Kerchak, tek kelimelik bir emriyle hepsini etrafına topladı ve onun öncülüğünde denize doğru yola koyuldular.

      Yolun çoğunu yerde ilerleyerek, büyük fillerin gidip gelişleri sırasında açılan patikaları takip ederek katettiler. Birbirine geçmiş labirent gibi çalıların, asmaların, sarmaşıkların ve ağaçların arasında yol açabilenler sadece fillerdi. Maymunlar yürürken yumruk yaptıkları ellerinin parmak eklemlerini yere koyup, hantal cüsselerini ileri doğru savurarak yuvarlanır gibi tuhaf bir şekilde ilerliyorlardı.

      Fakat yolun, kısa boylu ağaçların arasından geçtiği yerlerde, küçük maymun kuzenlerinin çevikliğiyle daldan dala atlayarak daha hızlı hareket ediyorlar; tüm yol boyunca Kala, göğsüne sıkıca bastırdığı yavrusunun cansız bedenini de yanında taşıyordu.

      Kumsala bakan tepenin sırtına ulaştıklarında vakit ikindi olmuştu. Kerchak’ın hedefinde, aşağıda duran küçük kulübe vardı.

      O muhteşem inde yaşayan tuhaf, beyaz maymunun elindeki küçük siyah sopadan çıkan gürültüyle birlikte, kendi türünden üyelerin ölüme gittiğine şahit olmuş ve Kerchak, o anda aklına koymuştu; o ölüm saçan icada sahip olacak ve o esrarengiz inin içini keşfedecekti.

      Zamanla nefret etmeye ve korkmaya başladığı o ucube yaratığın boğazına dişlerini geçirmeyi öyle çok, öyle çok istiyordu ki bu sebeple kabilesiyle sık sık gelip keşif yapıyor; beyaz maymunu hazırlıksız bir anında yakalamak için fırsat kolluyordu.

      Son zamanlarda saldırmayı bırakmışlardı, hatta kendilerini bile göstermiyorlardı zira kendilerini her gösterdiklerinde o küçük sopa kükremiş, kabile mensuplarından birinin ölüm fermanını vermişti.

      Bugün ise adam ortalıklarda görünmüyordu; gözetledikleri yerden de kulübenin kapısının açık olduğunu anlaşılıyordu. Yavaşça, ihtiyatlı bir şekilde ve gürültü yapmadan ormanın içinden kulübeye doğru sinsice ilerlemeye koyuldular.

      Hiçbiri hırlamıyor, öfkeyle bağırmıyordu; o küçük, siyah sopayı uyandırmamak için sessizce yaklaşmaları gerektiğini tecrübe etmişlerdi.

      Yaklaştılar, yaklaştılar ve nihayetinde bizzat Kerchak; açık kapıdan içeri sinsice girip etrafa göz atmaya başladı. Onun peşinden iki erkek daha geldi; sonra da küçük cansız bedeni hâlâ göğsüne bastırmakta olan, Kala.

      İnin içinde, tuhaf beyaz maymunu yarı beline kadar masanın üzerine uzanmış; başını kollarının arasına gömmüş bir hâlde buldular. Yatakta da üzeri yelkenle örtülmüş biri yatıyor, küçük kaba ağaç

Скачать книгу