Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 7
– Oğlum efendim! “Şehirden mollalık getireceksin” diye düşünürken, hısımlarına mı çektin sen, diye iğneledi.
Bu söz, büyüklerin hepsi için çok manidar idi. Deminki muzip çocuğun mizacını tam olarak ortaya koyar gibiydi, evdeki kalabalığı tekrar güldürüverdi. Uljan’ın kimi kastettiğini anlayanlar:
– Tabii, sivri dilli!
– Biytan, Şiytan9!
– Tonteke’nin yeğeniyim diyor yahu, diyerek Abay’ın akrabasını andılar. Oradakilerin aklına, Tontay’ın, ölüm döşeğindeyken “iyileşe iyileşe ayıp oldu hocaya mollaya, artık ölmezsek olmaz bu kadarı da” dediği de gelmişti. Abay:
– Anacığım! Şimdi baksı ya da büyücü kılığına bürünerek kuzu kürkü toplayacağıma, Tonteke’ye benzesem daha iyi olmaz mı? Ha” diyerek kendini savundu.
– Tamam, o hâlde! Olgunlaşmışsın oğlum, dedi annesi de.
Tam o anda Maybasar’ın ulağı girdi içeriye. Bu, demin, akşamüstü Kunanbay’ın yanında duran kaba sakallı, kara benizli Kamısbay idi:
– Abay! İki gözüm, baban seni çağırıyor, dedi.
Evdekiler ses çıkarmadı. Abay, deminden beri ortaya koyduğu serbest, hareketli, çocukça mizacından sıyrıldı, kendisini toparladı. Sessizce oradan çıktı ve babasının oturduğu eve geldi…
Konukevi annelerinin evi gibi değildi, içi dışından da soğuk, sessizdi. Abay daha eşikten girerken, yüksek sesle, belirgin bir şekilde evde oturan büyüklere selam verdi. Büyükler de onun selamını sesli olarak aldı. İçeride çok adam yoktu: Kunanbay ile Maybasar ve Cumabay’dan başka, Tobıktı soyunun bu bölgedeki tanınmış büyüklerinden Baysal, Böjey, Karatay ve Süyindik vardı. Yine bunların yanına ilişen genç arkadaşı, Baysal’ın torun kardeşi, delikanlı Jiyrenşe vardı. Yaşı Abay’dan biraz büyük olsa da yaşıtıymış gibi dostça ilişki içindeydi.
Babasının az önceki akşamüstü konukevinin önünde beklediği kişiler bu büyüklerdi. Abay’ın çocukluğundan beri sezdiği bir hâl; babasının böyle kişilerle, özellikle tam da bu dört beş kişiyle, bir araya gelmesinin bölgede başlanacak büyük ve münferit bir işe işaret etmesiydi. Babası bunları kıdemleri dolayısıyla özel olarak çağırtmış gibiydi.
Bundan önce Abay, bu tür konuşmalara ne karışmış ne de bu konuşmaları dinlemişti. Bugün ilk defa özel olarak içeri alınıyordu. Bir an Abay, “bana bir şey mi diyecekler” diye düşündü ve etrafına bakındı. Fakat bu düşüncesini haklı çıkaracak hiçbir işaret bulamadı…
Abay gelip oturur oturmaz bu büyükler, ondan şehrin vaziyetini, kendisinin eğitim durumunu ve sağlığını sordu. Diğer büyükler içinde Abay’a özellikle ilgi gösteren kişi, hatip olan, parlak yüzlü Karatay idi. O, Abay’a bakarak Kunanbay’ın diğer çocuklarını da hatırlattı:
– Bu Iskak bir hârikulâde! Becerikli ve bir başka türlü uyanık sümsük, dedi.
– O evvelki hanımı Künke’nin elindeki mi, diye lafa karışan Böjey “doğru, rüzgâr gibidir” diyerek Karatay’ı tasdik etti.
– Evet! Doğru efendim, o ateşlidir, diyen Baysal da onların sözüne katıldı. Zikzak çizerek yapılan bütün bu konuşmalar esasında Kunanbay’a iltifattı.
Ses vermeden, boğazı düğümlenmiş gibi, beti benzi atmış hâlde oturan Kunanbay o sözlerden pek etkilenmiş değildi. Bilakis, orada olmayan oğlu hakkında yapılan övgüleri ters görmüş gibi başını çevirip Abay’a bakarak:
– Ondan her ne beklentiniz varsa, bu kötü karadan da umsanıza, dedi.
Karatay, Kunanbay’ın bu oğlunu buraya çağırtacağını ve az önceki gibi yaparak bunlara tanıtacağını başkalarından önce anlamıştı. O, tecrübesiyle yumuşak başlılığa yönelerek Kunanbay’ın deminki simasına bürünüp Abay’ı anlatmaya başladı. Böjey ve Baysal’a bakarak:
– Sizler bunu sünnet ettirdiğinizde ne dediğini işitmiş miydiniz, diye sordu ve biraz güldü. Abay kendisinin çocukluktaki sığ davranışlarından birini böyle soğuk görünüşlü büyüklerin önüne sürmekte olan Karatay’ın yaptığından hiç memnun değildi. Utandı, sıkıntılanmaya başladı. Fakat durduracak gücü yoktu. Sonunda, yapabildiği; o çocuk kendisi değilmiş gibi sessizce donup kalmak oldu.
Karatay gülerek:
– Sünnet edildiğinde, zorlanarak ağlamış ve “ey Allah’ım, bu zulmü çektireceğine, niye kız olarak yaratmadın ki” demişti. O zaman annesi “ey akılsız oğlum, kız olsan çocuk doğurmaz mıydın, ondan da mı zor oldu ki” diye sorunca, bu, “eyvah, bir de bu mu vardı” demiş ve ağlamayı bırakıp, dişini sıkmıştı, dedi. Nihayet gülmeye başlayan diğer büyüklerle birlikte katıla katıla güldü.
Kunanbay bu sözleri işitmemiş gibi hiçbir tepki göstermedi. Onunla Baysal’ın yüzüne bakınca bunun gibi konuşmaların çok uzamayacağı anlaşılıyordu. Abay için uygun olan da buydu. Yoksa büyük adam gibi aralarına çağırıp, sonra da, ahmak çocuk yerine koyarak kendisine gülüşmelerinden memnun kalmayı düşünmüyordu…
Bu arada Ospan içeri girdi. Abay’ın küçük kardeşi! Obaya geldiğinden beri sorsa da göremediği, yaramaz olan, ele avuca sığmayan kardeşi.
O da selam vermeyi unutmadı. Fakat babası ile başka hiç kimseye bakmadan dosdoğru gelip Abay’ı kucakladı. En sevdiği akrabası; ağabeyi Abay idi. İkisinin arasında beş altı yaş fark vardı. Ospan gelince, o da kucağını açmış, yüzünden öpmüştü. Büyükler, bunların yeni görüştüğünü anlayarak hâllerini anlayışla karşıladı. Fakat sadece bir dakika sonra Ospan kendisinin haşarılığını göstererek itibarlı durumundan uzaklaşmaya başladı. Dizüstü oturan ağabeyinin boynuna sarıldı, kendine doğru çekti ve “neredeydin” diye soran Abay’ın kulağına bir şeyler fısıldadı. Söylediği sözler çok kötü ve ayıp sözlerdi. Bu sözleri, yandaki evde oturan ağabeyi Takejan’dan öğrenmişti. Özlediği ağabeyiyle ilk konuşması işte böyleydi.
Abay iğrenerek kulağını uzaklaştırdı:
– Of, ne diyorsun, deyiverdi. Ospan can havliyle atılıp tekrar sarıldı ve babasının tarafını göstererek:
– Söyleme, söyleme diyorum ona! Ona söyleme, dedi. Abay’ın ağzını açmasına fırsat vermeden sırtüstü yıkıverdi.
Abay bir yandan zoraki gülerken öte yandan mahcubiyet içinde kendisini toparlamaya çalışıyordu. İri vücutlu, bileği kuvvetli Ospan ondan önce ayağa kalktı ve bir daha sırtüstü yıktı. Bu da yetmezmiş gibi çabucak Abay’ın döşünü açtı, cebine sakladığı salyalı sert bir şeyi çıkararak onun çıplak göğsüne sürtüp
9
Biytan ve Şiytan: Eskiden yaşadığı rivayet edilen çok kurnaz, çok düzenbaz iki kişinin adları.