Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov

Скачать книгу

burada oturan herkese yapılan bir saygısızlık. Sizlere saygısızlık, dedi ve biraz duraksadı. Süyindik’e dikilen tek gözünü, başköşede oturan Baysal’a çevirdi ve ondan sonra kendisinin sağında oturan Böjey’e dikti.

      Fakat Böjey de, Baysal da istifini bozmadı. Oturan diğer kişilerin hepsi konuşmanın ağırlığı ile sonucunu kendi sırtlarında hissetmiş gibi kımıldandı, salındı…

      Kunanbay:

      – Öyleyse, utanç ölümden güçlü! Yurdun görmediği rezilliğe, halkın görmediği ceza gerek, diye sözünü bağladı. Yeniden yumuşayacak hâli yoktu. Kördüğüm gibi bağlanmış, taş gibi pekişmiş görünüyordu.

      Oturanlar bu hâli iyi tanıyordu. Kunanbay’ın bu tür yönelişlerinin geri çevrilecek dönüşü yoktu, bunu hepsi iyi biliyordu.

      Ya konuşup tartışarak gitmek vardı ya da bunun gibi içten onaylamadıkları durumlar olduğu zaman Baysal ve Böjey’in yaptığı gibi yapmak; meseleyi ona başlatmak ve devamını da yine kendisine yaptırtarak yükümlülüğü Kunanbay’a bırakmak âdeti vardı.

      Onlar, taraftarlık gerektirmeyen durumlar olduğunda bu son tutumu çok kullanıyordu. Hepsi de dişini çatlatırcasına sıkıyor, sabrediyor, konuşmuyordu.

      Fakat Kunanbay’ın bu söylevi sessiz kalmalarına izin vermese de konuşmalarına da fırsat bırakmıyordu. Üzerlerine büyük bir ağırlık çöktü. Evdekiler bir süre sessizce oturdu…

      Abay Kodar’ı tanımıyordu. Bu ad, ona, evvela “Kozı Körpeş ve Bayan’ın11Kodar’ını hatırlattı. “Zalim” deyişine bakıldığında da geçen yıl ozan Baykökşe’nin annelerine okuyuverdiği Kodar’ın sureti aklına geldi. “Kodar diyerek, ona benzeyen birini, özellikle o isimle mi söylüyor” diye düşündü.

      Sepsessiz oturan topluluk içinden bu hususta ilk konuşan ince yapılı Karatay oldu. O:

      – Zalim olduğu doğru! Oğlunun kızının başına vermesin. Gerçeği söylemek gerekirse; bu, kâfir halklara yaraşır bir iş yahu, dedi. “Kodar’ın suçu gerçek mi, değil mi” şeklinde kendi akıllarında bulunan şüpheye şöyle bir dokunarak, kıvırıverdi.

      Kodar’ınbutoplantıdakiakrabasıSüyindikidi.Kunanbay, deminden beri öfkesini kusarken, gözlerini özellikle ona dikmişti. Onu da herkes tanıyordu. Kunanbay’ın, Kodar’ın terbiyesizliğinin karşılığını vermesi için, öncelikle kendi akrabasına “suçlu”, “kabahatli” dedirtmesine, bunu, onun ağzından söylettirmesine ihtiyacı vardı.

      Süyindik, o sözü kopkolay ve lafı hiç döndürmeden söylerse yarın kendi akrabaları arasında sıkıntı olurdu. Kunanbay’ın söylediği Kodar’ın bu kabahatlerini kendi gözleriyle de görmüş değildi. O, Karatay’ın araya girme çabukluğundan bir fayda sağlamış gibi oldu. Özellikle onun “gerçeği söylemek gerekirse” dediği yumuşatıcı ifadeye tutundu:

      – Bu suçu kesinse; durdurup boğazlayalım! Fakat bu gerçeği gören var mı, deyiverdi. Kunanbay ellerini kaldırırken ileri doğru yekindi:

      – Ey, Süyindik, deyip yeltenince omzundan kayan kaftanını düzeltirken kızarak konuşmaya başladı. “Al karısı da gözünün içine bakarak basar. Yönetici hem beceriksiz hem şerefsiz olunca, iblisi cini ona dadanmasın da ne yapsın? “İyi niyetli” desek, “zararsız” desek can verelim, aklayalım, ahrette de suçunu kendi boynumuza alalım. Fakat benim iki canım yok. Buna boyun eğecek olursan, canını da verirsin. Verir misin, canını” derken elini kendi döşüne çarparak yapıştırdı.

      Süyindik, Kunanbay’ın bir süreden beri ortaya döktüğü öfkesinden artık iyice rahatsız olmaya başlamıştı:

      – E-eh! Verilmeyecek canım yok! “Soruştur” demeyip de “canımı al” diye kefil olarak mı gelmişim, deyip suratını buruşturdu. Birdenbire bağırmakla Kodar’ı koruyormuş gibi yaptı. Bu adamın elinden gelen, verebileceği bütün karşılık buydu. Kunanbay bunu sezdi ve kazanmak için son darbeyi vurmak üzere gelişmeleri ileri sürdü:

      – Soruşturacaksan, Kodar zalimini efsane yapıp herkese yayan halkı soruştur. Halk bir yana, dünkü toplantıda meseleyi “küt” diye yüzümüze vuran, lafını sakınmadan konuşan düşmanı soruştur. Bunu da yaptılar işte! Git de “yalan” diye onları ikna etsene, halkın ağzına kapak ol da gelsene. Fakat elinden gelmez bu… Öyleyse; ya erkek gibi akla ya da inan da cezalandırsana! Gözümün nuru! Sadece, çiğliğini gösterme, kararsızlığını ve tutarsızlığını uzak tut meclisimizden de, dedi. Süyindik ses çıkaramadı.

      DemindenberiKunanbay’arenkvermeyen,soğukkanlılıkla oturup bakan Baysal biraz tereddüt ettikten sonra:

      – “İbret olsun” diye cezalandırıldığı gün, bunun cezası ne olacak, deyiverdi. Kunanbay:

      – Cezası, şeriat yolu! Şeriat ne buyurmuşsa o olacak. Böyle zalimlik karşısında Kazakların gösterdiği yol yok. Esasında, önceki atalarımız bizden bahtlı imiş. Böyle bir laneti kendi yakınlarında görmemiş. Hükmünü de vermemiş, dedi.

      Kunanbay bu aşamaya kadar kızgınlık ve öfkeyle gelmişti. Artık bu vakitte bezginlik hâli göstererek toplantıya katılanların belini kırmak istiyordu.

      Hepsi de aynı noktaya gelmişti. Aynen deliksiz at burnu gibi gürültüsüz bir odaya girmişçesine kimse ses vermedi, sözünden dönmedi.

      Böjey biraz düşündü. İçinden “okumuşu çok şeriat bu dedikodulara doğru düzgün bakar herhâlde, başı yok, gözü yok, yularını vermez rast gelenin eline” der gibiydi.

      Fakat bu düşüncesini yüksek sesle söylese Kunanbay meseleye tekrar dalar, uzattıkça uzatırdı. Bu yüzden ses çıkarmadı. Çabuk davranan Karatay:

      – Ya şeriat! Şeriat bu terbiyesiz Kodar’a ne buyurur ki, diye sordu.

      Kunanbay deminden beri omuzları çökmüş gibi oturan yorga Cumabay’ı yeni hatırlamışçasına dönüp ona baktı:

      – Bu Cumabay şehre gitti, Ahmet Riyza hazretten fetva aldı da geldi. “Cezası darağacına asılmak” demiş.

      – Darağacına, diye ürken Karatay kala kaldı.

      Bunu duyan Böjey’in içi paramparça olmuştu. Kunanbay’a tiksinerek bakıyordu. Ona kızgınlığı açıkça belliydi:

      – Bütün karar bu mu? İt de olsa, kardeşimiz değil mi, deyince kırılan Kunanbay:

      – Ona kardeş diyenin karnı yarılsın! Şeriatla çatışacak mısınız? Kodar değil, isterse nimetim olsun, dönmem de, dinmem de, dedi. Artık boynuna takılan kemendi koparıp götürecek kadar dizgini tutulmaz bir noktaya gelmişti.

      Böjey içi buz kesmiş vaziyette oturarak:

      – Gözün kesiyorsa! Keyfin bilir, dedi ve aklındakileri yine söylemedi, içine gömdü.

      Baysal

Скачать книгу


<p>11</p>

Kozı Körpeş ile Bayan Sulu: Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı destanlarına benzer bir aşk destanı.