Bozkurtun Patikası. Abdıreşit Taşov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov

Скачать книгу

bu eniğin annesi beni kaçırabilecek durumda olamaz?

      – Çeşit çeşit insanın olduğu gibi, kurtlar da çeşit çeşittir. Her ne olursa olsun tetikte olmamız gerekir.

      – Köpeklerin canı sağ olsun, kurtlar konaklama yerimize yaklaşamazlar. Yoksa da, o zamanlar çoban köpekleri yok muydu?

      Vardı. Berdi dayının oğlunu kurt kaçırdığı zamanda sürüler yaylalara sürülürdü. Çoğluk köpekleri de kendisi ile beraber götürmüştü.

      – Tamamdır, Lapar dayı. Birden bire beni de büyük kurt kayıplara karıştırır ise, o zaman işbu eniği serbest bırakıver.

      Onlar kendi aralarında anlaştılar.

      O günün ertesi, çoban fişekliğini beline bağlayıp, çiftesini omzuna attıktan sonra, genç atına binerek, Börüsaya’ya doğru gitti. Tokar ise çoban konaklama yerinde kaldı. O, Alakancığa yal vermeye gittiğinde, onun yanında, henüz gözleri dahi açılmamış, birisi benekli, diğeri ise siyah olan enikleri gördüğünde, sanki şansı yaver gitmiş kul gibi sevindi. Çobanın kelek enikler diye bu iki eniğide diri diri toprağa gömmemiş olduğundan dolayı ihtiyatlı davranma adına, Alakancığı iki eniği ile birlikte toprakta açılmış olan çukura taşıdı. Ana köpek uyuduğu zaman Uzkurdu ona götürüp emizirmek istedi. Kancık, Uzkurdun kokusunu alır almaz: “Benim yanıma neleri getiriyorsun sen!” diyercesine “hav hav” ederek, biraç kez havlamış gibi yaptı da, onun da henüz yavrucak olduğunu gördükten sonra, birşey yapmadan uzanıp yattı.

      Öyle olmasına bakmaksızın, Tokar kaftana sarılmış Uzkurdu korumak amacı ile onun üzerine eğilerek, emizirmeye çalıştı. eniklerin her ikisi de neşeli bir şekilde, annelerini emiyorlardı. Uzkurt onlara bakarak, anne kancığın sütünün kokusu gelmekte olan memesini kokladıktan sonra, somağını geri çekti. O, ilk başta anne kancığı, sonra ise henüz gözleri dahi açılmamış enikleri boydan başa hayretler içinde izledi. Baksana, bu köpekler nasıl bir yaratıklarmiş. Tüylerinin renkleri bile değişik hem de havladıklarında “hav haylıyor” demez isen, kurtlara da benzemiyorlar değil. Bunlar da dört ayakları üzerinde duruyor, yürüyorlar. Lokmayı da aynen bizimki gibi ağızlarıyla yiyorlar. Suyu da dilleri yardımıyla içiyorlar. Hayır. Hayır. Köpeklerin kulakları bile kısa ya sonuçta. Ama, nedendir ki, bunların eniklerinin uzunca kuyrukları da, bir de güzlel kulakları da var?!”

      O anda, Uzkurdun aklında, Akhalın köpeklerle ilgili söylemiş oldukları canlanmaya başladı.

      “Kurtlar ile köpeklerin kökeni birdir. Kadim dönemlerde, Bozkurt bir köpek ile bir de kancığı insanlara peşkeş çekmiş. İşte, o ikisinin neslinden de köpekler ortaya çıkmış. Onlar insanlara atlar kadar vefali dost olmuşlar. Ancak, insanlar, köpekleri kendilerine hizmet etmeleri için kullanmışlar. Böylece, köpekler hizmet etmeye başlamış oldukları günden itibaren özgürlüklerini kaybetmişlerdir. O günden beri de onlar özgürlüğün ne olduğunu bile bilmiyorlar. Kurtlar için ise özgürlük demek – bu hayatlarının anlamının ta kendisi demektir.”

      – Hayır, ben bunlar gibi hizmetçilik yapan bir köpeğe dönüşebilmem ki – dedikten sonra, Uzkurt kesin bir karara vardı. Ancak, o çok sıkı bir şekilde gözetim altında tutulmaktaydı. Sonrasında Uzkurt eniklerlede, Alakancık ile de alıştı. Eniklerin gözleri açıldıktan sonra, ortam daha da şenlendi.

      Lapar Börüsay’dan suratı asık, yorğun bir halde döndü. Avlamış olduğu tavşanları Tokara uztarak: – Al, şunları bir temizleyiver – dedi. Bir tavşanı göstererek: – Bunu, dönüşte yolda gelirken avladım. Henüz sıcaktır, derisini yüzer yüzmez, derisini bana getir dedi. Ayağıma bağlaya-cam. Bunun etini de yavru kurduna ver! – dedi.

      Tokar, söylenmiş olanları hemen yerine getirdi. Çöl tavşanının derisini de çobanın ayağına bağladı da çay ve yemek hazırlamaya başladı.

      Çay içmekte oldukları sırada, Lapar neden kafesin boş olduğunu sordu. Tokar hiç birşeyi saklamadan, her şeyi olduğu gibi anlattı, diri toprağa verilmekten sağ salim kurtulmuş olan iki kelek eniklerin ise kendisine verilmesini çobandan rica etti.

      Lapar, ne olumlu, ne olumsuz, hçbir şey demedi. Tokar, çobanın suskunluğunu, onun kabul etmiş olduğu anlamına geldiğini düşündü.

      Özgür mü olmak iyi, evcil olmak mı?…

      “Kız-ada, köpek-yabancı yalına yutkunur” demişler, eskiler boşuna söylememişler bu sözleri. Siyah enik, benekli enik ile aynı günde, aynı anneden doğuş olsa bile, onun yanında uzak durmaz idi. O, Uzkurt ile o kadar alışmıştı ki, eve girebilse, her zaman kafesin yanına varır, kafesin orada yatar idi.

      Tokar bir gece, siyah eniği, yavaşca, kafesin içine bıraktı. İlk başta, Uzkurt onu param parça eder diye korku sarmış olsa da, onların davranışlarını gördükten sonra, rahatlamıştı. Her zaman, kafesin içinde bir oraya bir buraya durmadan çırpınan Uzkurt siyah enik ile koklaşmaya başladı. Oynadı. Birazdan sonra ise biri birlerine sokularak yattılar.

      Benekli köpek ise bu duruma sinirleniyordu. Anlaşılan o ki, benekli köpek ile Uzkurt arasında bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Ama, eniğin güçsüz olmasından dolayı olmalı ki, havlayarak, onu korkutmaya çalışmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.

      İlkbahar geldi. Havalar ısındı. Günlerin birinde, Uz-kurt bir olaya şahit oldu. Çoban her iki köpeginin de, hem kulalarını, hem de kuyruklarını kesti, sonra yagda kızartarak, kendilerine yedirdi.

      Ama, enikler, kesilmiş olan kulakları ve kuyruklarının acısına dayanamayıp, iki üc günü çıglıklar atarak geçirdiler. Alakancık, onların yaralarını yalayarak iyileşmesini sağladı.

      O günler, Uzkurt hem kulağından hem de kuyruğundan mahrum olma ile ilgili korku dolu günler geçiriyordu.

      O olaydan sonra benekli enik önceki günlerdekiden daha sinirli bir hal almıştı, siyah enik ise şefkat dolu bir köpek oldu. Uzkurt için bu durum oldukça ilginç idi. Hem kuyrukları hem de kulakları kesilip kısaltıldıkdan sonra enikler albenisiz görünmeye başladılar.

      – Neden sizin kulaklarınızı ve kuyruklarınızı kesiyorlar? – diye, Uzkurt siyah enikten sordu.

      – Köpeklerin kulakları düşük durursa, büyüdüğünde iyi duyamazmış hem de tembel olurmuş.

      – Eee, o zaman kuyruğunuzu neden kesiyorlar?

      – Köpegin kuyruğu uzun olursa, iyi dövüşemiyor muş.

      – İlginç.

      – Nesi?

      – İşte, benim kulağımı keserler ise, kesilmemiş kulağım ile duyacağımı, yarım kulağım ile nasıl iyi duyabilirim ki ben.

      – Mümkündür.

      – Mümkün olamaz, doğru. Kuyruğum arka kısmımı kapatmam ve korumam için lazım.

      – Ee, insanlara bunları anlatmak mümkünmüdür? Onlar kendi bildiklerini yapıyorlar. Biz ise onların eline kalmış bir köpeğiz.

      Kulaklarımızı da kesseler, kuyruklarımızı da kesseler, dövseler

Скачать книгу