Bozkurtun Patikası. Abdıreşit Taşov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov

Скачать книгу

çoğluğu tehdit ederek, Uzkurdu onun elinden kurtarmak istegine kapıldı, bulunduğu yerden kalktı. Ama, kendisinin üç ayaklı olduğu aklına geldi, aynı zamanda da kendisinin buralarda olduğunu anlamamaları için o hayalinden vazgeçti.

      Genç delikanlı, Uzkurdu koltukaltında taşıyarak, yerde açılmış çukura girdi. Oradan çıkıp, kara keçeden yapılmış eve girene kadar Akhal saksavulun altında saklandı, o taraftan hiç gözünü ayırmadan bakadurdu, daha sonra hayal kırıklığına uğrayarak Aladağa doğru gitti.

      Aybörü onu gördüğünde:

      – Ne oldu? Uzkurt nerede? – dedi.

      – O, insanların eline düştü.

      – Onda telaşlanacak bir şey yok. Tuzun tadına bakmaz ise yeter.

      – Tuzun tadına bakmaz. Ben ona iyice tembihlemiştim. Ama, insanlarda merhamet yok. Işte onun için ben üzülüyorum. Ben onların kurtlara nekadar acımasızca davranmakta olduklarını kendi gözlerimle gördüm.

      – Uzkurda acımasız davranmazlar. O henüz küçük.

      – Küçük kurtlara karşı da nasıl davrandıklarını gördüm – diye, Akhal Kulanlı vadisinde henüz iki yaşına bile girmemiş olan iki kurdu nasıl katlettiklerini, Çıpar’ın padalyasını kuma gömerek defnedişi, sürülerinin kanını almak için yola koyulduğunu, sonuçta bir ayağından mahrum olduğunu beyan edip, delil olarak da ön sağ ayağını gözüne sokarcasına ona gösterdi.

      – Bizi zayıflatmakta olan olay, insanlarda sayılamayacak kadar hilenin hem de kurnazlığın olmasıdır.

      – Doğrudur. Ancak Uzkurdun derisini yüzmeye hiç kimsenin eli varmaz, kıyamazlar. O henüz gencecik bir enik. Insanların bile kalbi var. Kalbi olan bir canlı varlık eniğe merhametli davranacaktır. Henüz ben yavruyken aslan beni yiyebilirdi, bırakıp da gidebilirdi. Ama, o böyle yapmadı. Beni kendi eniği gibi emizirdi. Çünkü onun da bir kalbi vardı. İşte, sen onların eline düşseydin, durum tamamen başka görünüm alırdı. Sıra Uzkurt’a gelince, sen rahat ol. O özgürlüğü seven birisi. Özgürlüğü seven kurt ise başka birisinin elinde bağımlı halde yaşayamaz. Eğer onu demir kafeste tutsalar bile, günün birinde, O, kurtulmanın çaresini bulur, mutlaka buraya geri gelir.

      Aybörü, bir dişi kurt, bir anne olarak haklıydı. İnsanların acımasızlığının canlı şahidi olan Akhal için ise, Uzkurt’un kısmetinin akibete uğramasından geriye kalan durumların tamamı belirsizlikler içinde kalacak durumlardır.

      Kelekler ve Uzkurtcuk

      Lapar sofrayı topladıktan sonra, evin duvarının dibinde duran sazını yani dutarınu eline aldı, şarkıya yeni mırıldanmaya başlamıştı.

      “Dağların börüsü, çöllerin kurdu”

      Köpeklerin ortalığı gürültü patırtı ile doldurup, koşarak gitmeleri, onun gönlünü rahatlatan meşguliyetini bir kenara bırakıp, dışarıya çıkmaya mecbur etti. Çıkar çıkmaz da üzeri odun dolu kamyon gelip durdu. Kabinin her iki tarafında ikişer duran köpekler sanki düşmanlarını görmüş gibi tehdit edici tavırla havlamaktaydılar.

      Sürücü kabinin camını çok az açtıktan sonra:

      – Köpeklerinizi defetsenizle! – dedi.

      Değişik bir durumun ortaya çıktığını anlayan çoban, köpeklerini uzaklaştırdı. Kaftanını kucağında sıkı bir şekilde tutarak kabinden inen Tokar koşarak kara keçeden yapılmış eve girdi. Köpekler onun peşinden saldırdılar. Ancak, yetişemediler. Kapının yanına vardıklarından sonra, kara keçeden yapılmış evin etrafından dolaşıp havlamaya başladılar. Birazdan boşu boşuna havlamayı ehemmiyetsiz saydıılar ya da yoruldular, sonuçta, hırlayarak rahatladılar.

      Çoban iki misafiri öne geçirip, evin içine girdi de: – Ne oldu, bir gün gittiniz diye köpekler seni tanımadılar mı? – diye, çoğluğu ile şakalaştı.

      – Özlemiş olmasınlar – diye, Tokar şakaya şaka ile cevap verdi.

      – Neden kaftanına sarılmış oturuyorsun, ne oldu, Börüsay’da altın mı buldun?

      – Altından bile değerli olan birşey buldum – dedikten sonra, Tokar kaftanın bir kenarını açtı. Kaftanın içinden insanlara, evde bulunan eşyalara merakla bakan, şirin mi şirin bir kurt yavrusunun kafası çok sevimli bir şekilde gözükmekteydi. O, Uzkurt idi.

      – İşte, köpeklerin tanıyamadıkları, ortalığı gürültü patırtı ile doldurup karşılama yaptıkları bu küçük yaramaz.

      – Dikkatli ol! Elini, kolunu ısarabilir.

      – O bana, çoktan alışmış gibi.

      – İnsan görmemiş hayvan, en yırtıcı hayvandır.

      – O geçen geceden beri, tüm bir geceyi benimle geçirdi – diye, Tokar Uzkurdu odunların arasından nasıl bulduklarını, gece kamyonun farlarının ışıklarına gözünü kamaştırarak nasıl yakaladıklarını anlattı.

      Çobanların konaklama yerinde, yabanı hayvanların enikleri yakalandığında onların tutulması için telden örülmüş ızgara şeklinde, sandık büyüklüğünde kafes bulunmaktaydı. Tokar, Uzkurdu, o kafesin içine yerleştirdi.

      Oduncuları yolladıktan sonra, Lapar ona bakarak: – Kurdun eniğini neyine yaratacaksın? – dedi.

      – Besleyeceğim. Evcil yapacağım.

      – “Kurt yavrusu evcil olmaz” diye hiç duymamışmıdın?

      – Duymuştum. İtiraz etmez isen, ben denemeyi düşünüyorum.

      Çoban sesini çıkarmadan başını salladı da:

      – Kurtlar üç yılda bir kere enik yapmaktadırlar. – dedi. – Onlar da köpekler gibi çok sayıda yavruyu dünyaya getiriyorlar. Bu kurtdun tek olma olasılığı yok.

      – Vallahi, biz bunun haricinde ne büyük ne de küçük bir kurda rastlamadık. Ayak izlerini de görmedik. Belki de, kurtlar oralardan başka bir yerlere taşınmışlardır, bu küçük yavrucuk da yolunu kaybetmiş, ürkmüş sürüden kalmıştır?!

      – Olabilir… – dedikten sonra, Lapar düşünmeye başladı. O, kendi kendine, Börüsay’a gidip gelme, eğer kurtların izine rastlar ise, tetikte olmak için gereken önlemlerin alınması ile ilgili uygulanacak tedbirler konusunda düşünmeye başladı.

      – Onun bir şeyler üzerinde düşünmekte olduğunu anlayan Tokar:

      – Alakancık yavruladı mı? – diye sordu.

      – Ben onun eniklerini topraga gömüp geldim.

      – Niçin?

      – Kancıkların ilk kez yapmış oldukları enikleri kelek (düwünji) olurlar. Kelek enikleri ise toprağa gömülür, çobanlarda adet böyledir.

      – Vah,

Скачать книгу