Gora. Rabindranath Tagore

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gora - Rabindranath Tagore страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gora - Rabindranath Tagore

Скачать книгу

yemek için geldiğimi mi sanıyorsunuz?” diye haykırdı Binoy. “Benim de bir Brahman aşçımın olduğunu unuttunuz mu? Ben sizin yemeğinizi paylaşmak istiyorum anne. Laçmi, bana bir bardak su verir misin?”

      Binoy suyunu bir dikişte içti, onun için bir tabak daha alan Anandamoyi, büyük bir özenle kendi tabağındaki yemeğin yarısını ona koydu. Delikanlı kıtlıktan çıkmış gibi hepsini silip süpürdü.

      Büyük bir üzüntü kaynağından kurtulan Anandamoyi’nin yüzü gülüyordu, onu mutlu gören Binoy da rahatladığını hissetti.

      Yemekten sonra Anandamoyi işinin başına geçti. Keya çiçeklerinin kokusu odayı dolduruyordu. Onun ayaklarının dibine oturan Binoy başını koluna dayadı ve bütün dünyayı unutarak eski günlerdeki gibi onunla sohbete daldı.

      8

      Bu son engeli yıktıktan sonra Binoy’un içinde yeni bir isyan dalgası yükseldi. Evden çıkarken mutluluktan havaya uçuyordu, ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Karşısına çıkan herkese, uzun zamandır onun her hareketini kısıtlayan bağlardan kurtulduğunu duyurmak istiyordu.

      78 numaranın önünden geçerken, Pareş Babu’nun karşıdan geldiğini gördü.

      “İçeri gelin.” dedi Pareş Babu. “Sizi gördüğüme çok sevindim Binoy Babu.” Onu sokağa bakan oturma odasına götürdü. Odadaki küçük masanın bir tarafında arkalıklı ahşap bir bank, öbür tarafında da kamıştan yapılmış iki sandalye vardı. Duvarların birinde İsa’nın renkli bir resmi, diğerinde Keşub Çandra Sen’in fotoğrafı asılıydı. Özenle katlanmış gazeteler, dağılmamaları için kurşun bir ağırlıkla masanın üzerine koyulmuştu. Köşedeki küçük kitaplığın üst rafında Theodore Parker’ın alfabetik sıraya göre dizilen eserleri duruyordu. Kitaplığın üzerinde üstü örtülü bir küre vardı.

      Binoy oturdu, arkasındaki kapıdan görmeyi ümit ettiği kişinin girebileceğini düşündükçe kalbi delice çarpıyordu.

      Ama Pareş Babu: “Suçarita evde yok.” dedi. “Her pazartesi kızına ders vermek için bir arkadaşımın evine gider. Satiş ile aynı yaşta bir oğulları olduğu için o da ablasıyla birlikte gitti. Onları arkadaşımın evine ben götürdüm, orada oyalansaydım sizinle karşılaşamayacaktık.”

      Bu haber Binoy’u hem rahatlattı, hem de hayal kırıklığına uğrattı.

      Pareş Babu ile konuşmak insanı sıkmıyordu, Binoy kısa sürede ona bütün yaşam öyküsünü anlattı. Öksüz olduğunu; amcasının, karısıyla birlikte köyde yaşadığını, orada tarımla uğraştığını; iki kuzeniyle birlikte eğitim gördüğünü, sonra büyüğünün bölge mahkemesinin davalarına bakan bir avukat olduğunu, küçüğünün de koleradan öldüğünü söyledi. Amcası Binoy’un yargıç olmasını istemişti ama o yaşam tarzından hoşlanmayan Binoy, günlerini fazla kazanç getirmeyen işler yaparak geçirmeyi yeğlemişti.

      Konuşmaları yaklaşık bir saat sürdü. Geçerli bir neden olmadan orada daha fazla kalmasının kabalık olacağını düşünen Binoy ayağa kalkarak: “Küçük dostum Satiş’i göremediğim için üzgünüm.” dedi. “Ona benim geldiğimi söyleyin.”

      “Biraz daha beklerseniz onları görebilirsiniz.” diye karşılık verdi Pareş Babu. “Az sonra burada olurlar.”

      Öylesine yapılan bu öneriyi kötüye kullanmak Binoy için utanç verici bir şeydi. Pareş Babu biraz üstelese kalabilirdi ama o olgun bir adamdı ve insanlara ısrarla, istemedikleri bir şey yaptırmayı sevmezdi, onun için yaşlı adamla vedalaşmak zorunda kaldı. Ayrılırlarken, Pareş Babu yalnızca: “Tekrar gelirseniz sizi görmekten mutluluk duyacağım.” demekle yetindi.

      Binoy’un evde yapacak önemli bir işi yoktu. Gazeteler için yazı yazıyordu ve hepsi onun İngilizcesini çok beğeniyordu. Ama son günlerde kendini işine veremiyordu, masasının başına oturduğunda aklı başka yerlere gidiyordu. Amaçsızca ters yöne doğru yürümeye başladı.

      Daha birkaç adım atmıştı ki, “Binoy Babu! Binoy Babu!” diye bağıran bir oğlan çocuğunun tiz sesini duydu ve o yöne baktığında kiralık bir arabadan kendisine el sallayan Satiş’i gördü. Hemen ardından bir sari ile beyaz bir bluzun koluna gözü ilişince arabadaki diğer yolcunun kim olduğunu tahmin etmekte güçlük çekmedi.

      Bengal görgü kurallarına göre bir erkeğin arabadan içeri bakması yakışık almazdı. Zaten buna gerek kalmadan Satiş aşağıya atladı ve Binoy’un elini tutarak: “İçeri gelin Binoy Babu.” dedi.

      “Şimdi sizden geliyorum.” dedi Binoy.

      “Ama ben evde değildim, tekrar gelmelisiniz.” diye üsteledi Satiş.

      Binoy onun ısrarına karşı koyamadı, tutsağıyla içeri giren Satiş: “Baba!” diye seslendi, “Binoy Babu’yu geri getirdim!”

      Gülümseyerek odasından çıkan yaşlı adam: “Çetin cevize rastladınız Binoy Babu.” dedi. “Bu kez kolay kolay kaçamayacaksınız. Satiş, içeri git ve ablanı çağır.”

      Binoy odaya girdi, kalbi delice atıyordu. Bunu gözünden kaçırmayan Pareş Babu: “Bakıyorum soluk soluğa kalmışsınız.” dedi. “Bizim Satiş bir canavardır!”

      Satiş ablasıyla birlikte odaya girince Binoy’un algıladığı ilk şey tatlı bir parfüm kokusu oldu. Sonra Pareş Babu’nun: “Radha, Binoy Babu geldi. Onunla tanışmıştın.” dediğini duydu.

      Binoy, utangaçça başını kaldırdığında Suçarita’nın onu selamladığını ve karşısındaki sandalyeye oturduğunu gördü, bu kez onun selamına karşılık vermeyi unutmadı.

      “Evet.” dedi Suçarita. “Binoy Babu yanımızdan geçiyordu, Satiş onu görür görmez arabadan aşağıya atladı ve onu tutsak aldı. Binoy Babu, belki bir işiniz vardır, umarım sizi işinizden alıkoymuyoruzdur.”

      Suçarita’nın kendisiyle konuşmasını beklemeyen Binoy hazırlıksız yakalanmıştı, telaşla ona karşılık verdi: “Hayır, yapacak bir işim yok, beni hiçbir şeyden alıkoymuyorsunuz.”

      Satiş ablasının eteğine yapışarak: “Didi.” dedi. “Lütfen bana anahtarı ver. Binoy Babu’ya müzik kutumu göstermek istiyorum.”

      Suçarita gülerek: “Ne!” dedi. “Daha şimdiden başladın mı? Bay Geveze’nin arkadaşları asla huzur bulamazlar. Kendi dertlerini söylemeye fırsat bulamadan müzik kutusunu dinlemek zorunda kalırlar. Binoy Babu, sizi uyarıyorum, bu küçük yaramazın istekleri hiç bitmez. Ona dayanabileceğinizden kuşkuluyum.”

      Binoy ne kadar çabalarsa çabalasın, kıza aynı doğallıkla karşılık veremeyeceğini biliyordu. Çekingenliğini ona göstermeyeceğine yemin etmişti ama bölük pörçük bir şeyler kekelemekten başka bir şey yapamadı: “Hayır, hayır… Önemli değil… Lütfen huzursuz olmayın… Bu çok hoşuma gider.”

      Satiş, ablasından anahtarı aldı ve müzik kutusunu getirdi. Camdan yapılmış olan kutunun içinde ipek dalgaların üzerinde yüzen bir gemi maketi vardı. Kurulduğunda, gemi çalan müziğin ritmine uyarak sallanıyordu. Satiş’in bakışları gemiyle

Скачать книгу