Savaş ve Barış I. Cilt. Лев Толстой

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой страница 25

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой

Скачать книгу

girdiler.

      Salonun ortasına gelmişlerdi ve girdiklerinde kendilerine doğru seğirten yaşlı uşağa yol sormak üzerelerdi ki kapılardan birinin bronz sapı döndü ve ev kıyafetiyle, yakasında bir tek madalya bulunan kürk kaplamalı kadife ceketle Prens Vasili belirdi. Yanında esmer, yakışıklı bir adam vardı. Petersburg’un ünlü hekimi Lorrain’di bu.

      “C’est done positif?”152 diye sordu Prens.

      Hekim, “r”leri boğazında yuvarlayarak ve Latince sözcükleri Fransızvari telaffuz ederek cevap verdi:

      “Mon Prince emre humanum est, mais?..”153

      “C’est bien, c’est bien.”154

      Prens Vasili, Anna Mihailovna ile oğlunu görünce hafifçe eğilerek hekimle vedalaştı ve sessizce ama soran bakışlarla ilerledi onlara doğru. Boris, annesinin gözlerinde birdenbire derin bir üzüntünün parıldayıp söndüğünü gördü ve belli belirsiz gülümsedi.

      “Demek bu hazin şartlar içinde yeniden karşılaşmak nasipmiş bize, Prens! Aziz hastamızın sağlık durumu nasıl?”

      Prens Vasili’nin üzerine dikilen soğuk ve küçültücü bakışını görmezlikten gelerek sormuştu bunu Anna Mihailovna.

      Ne yapması gerektiğini tam olarak kestirememiş gibiydi Prens Vasili, kadına bir süre daha baktıktan sonra gözlerini Boris’e çevirdi. Kibarca eğilerek selam verdi delikanlı. Prens Vasili selamı almaksızın Anna Mihailovna’ya döndü yeniden ve Prenses’in sorusuna, hasta için en ufak bir umut dahi taşımadığını gösterir bir şekilde başını eğip dudaklarını büzerek cevap verdi.

      “Hiç olur mu, olabilir mi hiç?” diye haykırdı Anna Mihailovna. “Çok acı bir şey bu! Korkunç bir şey!” Başıyla Boris’i işaret ederek ekledi hemen:

      “Oğlum… Kendisi size şahsen teşekkür etmek istedi.”

      Yeniden kibarca eğildi Boris:

      “Şuna inanınız ki Prens, bir anne kalbi bizim için yapmış olduklarınızı asla unutamaz.”

      “Sizi hoşnut etme fırsatını bulabildiğim için mutluyum, inanın, Anna Mihailovna.”

      Prens Vasili, bunu söylerken eliyle göğüs süsünü düzeltmiş ve gerek hareketleri gerekse ses tonuyla Anna Mihailovna’ya karşı burada, Moskova’da, Petersburg’da; Annette Şerer’in gece toplantısında olduğundan çok daha kurumlu bir tavır takınmıştı. Hemen ardından da Boris’e dönerek oturaklı bir sesle ekledi:

      “Görevinizi gereğince yapmaya ve buna layık olduğunuzu göstermeye gayret ediniz. Sizi tanıdığıma memnun oldum…”

      Ve donuk bir sesle sordu:

      “Burada, izinde misiniz?”

      “Görev yerime gitmek için emir bekliyorum, Ekselans.”

      Prens’in kırıcılığa kaçan ses tonu karşısında hiçbir alınganlığa kapılmaksızın ve konuşmayı sürdürme konusunda en ufak bir isteklilik göstermeksizin cevap vermişti Boris. Ayrıca o kadar rahat ve aynı zamanda saygılı bir tavırla konuşmuştu ki Prens, delikanlıya dikkatle bakmaktan kendisini alamadı.

      “Annenizin yanında mı kalıyorsunuz?”

      “Kontes Rostovalarda kalıyorum.” dedi Boris ve yeniden ekledi “Ekselans.”

      Açıklama gereğini duydu Anna Mihailovna:

      “İlya Rostof’la evlenmiş olan Nathalie155 Şinşina’dan söz ediyor…” dedi.

      “Biliyorum, evet biliyorum…” dedi Prens Vasili monoton sesiyle. “Je n’ai jamais pu concevoir comment Nathalie s’est décidée à épouser cet ours mal léché! Un personnage complètement stupide et ridicule. Et joueur à ce qu’on dit.”156

      “Mais très brave homme, mon Prince.”157

      Sevecen bir tavırla gülümseyerek konuşmuştu Anna Mihailovna. Kont Rostof’un, bu nitelendirmeyi fazlasıyla hak ettiğini bildiği hâlde, esirgenmesi gerektiğini belirtmek ister gibiydi. Kısa bir sessizlikten sonra sordu:

      “Hekimler ne diyor?”

      Gözyaşlarının izini taşıyan yüzünde yine o derin üzüntü dalgalanmıştı. Prens’in cevabı kısa ve kesindi:

      “Pek az umut var.”

      “Vah ki nasıl vah! Bilseniz, ben de gerek bana ve gerekse Boris’e yaptığı iyiliklerden dolayı amcama son bir kez daha teşekkür etmeyi ne kadar ama ne kadar çok istiyordum! C’est son filleul…”158

      Prens Vasili’yi son derece sevindirecek bir haber verir gibi eklemişti bu son açıklamayı…

      Birden düşünceye daldı Prens ve kaşlarını çattı.

      Anna Mihailovna, Prens’in onda, Kont Bezuhof’un yeni bir mirasçısını görüp korktuğunu anlamıştı hemen ve Prens Vasili’ye, bu konuda hiçbir kişisel iddiası olmadığına dair güvence vermeye girişti:

      “Amcama beslediğim candan sevgi ve derin bağlılık olmamış olsa inanın, katiyen gelmezdim.” diye başladı.

      “Amcam” sözcüğünü ancak söylediğinden emin olanlara özgü bir rahatlıkla önemsemeksizin telaffuz etmişti. Şöyle sürdürdü konuşmasını:

      “Onun ne kadar soylu ve dürüst bir karaktere sahip olduğunu bilmez değilim. Ama şu sırada yanında, kendisine yardım etmek üzere, prenseslerden başka hiç kimse yok. Onlar da henüz o kadar genç ve tecrübesizler ki! Hele bu gibi durumlarda…”

      Sonra başını Prens’e doğru uzatıp fısıltı hâlinde sordu:

      “Son görevlerini yerine getirdi mi acaba? İnsanın hayattaki şu son anları, dinî ödevlerimiz bakımından ne kadar değerlidir bilemezsiniz! Hiçbir şey bu derece önemli olamaz, Prens. Eğer dediğiniz gibi çok düşkün bir hâldeyse kendisini mutlaka hazırlamak gerekir…”

      Tatlı bir gülümseyişle şöyle tamamladı sözlerini:

      “Biz kadınlar; böyle zamanlarda gerekli sözleri söylemesini iyi beceririz, Prens. Mutlaka görmeliyim onu. Gerçi bu beni perişan edecektir ama varsın öyle olsun! Acı çekmeye alışkınım ben, anlıyorsunuz değil mi?..”

      Görüldüğü kadarıyla, çok iyi anlamıştı Prens. Anna Mihailovna’dan kurtulmak hemen hemen imkânsızdı. Tıpkı Annette Şerer’in gece toplantısında olduğu gibi…

      “Bu görüşmenin ona acı vermesinden korkarım, chére159 Anna Mihailovna…” dedi. “Bu akşam geçsin

Скачать книгу


<p>152</p>

“Yani olumlu, diyorsunuz?”

<p>153</p>

“Errare humanum est (Beşer şaşar.), Prensim. Ama?..”

<p>154</p>

“Anlaşıldı, evet. Anlaşıldı.”

<p>155</p>

Natalya.

<p>156</p>

“Natalya’nın nasıl olup da o hödükle evlendiğine bir türlü akıl erdiremedim gitti! Alabildiğine ahmak ve gülünç bir adam. Denildiğine göre, kumarbazmış da.”

<p>157</p>

“Ama çok mert bir insan, Prensim.”

<p>158</p>

“Boris vaftiz oğludur da…”

<p>159</p>

Sevgili.