Sylvie ve Bruno. Льюис Кэрролл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sylvie ve Bruno - Льюис Кэрролл страница 6
Leydim neşeyle gülerek “Korkarım ki bazı kitaplar boş kâğıtlara indirgenmiş olurdu!” dedi.
“Öyle. Çoğu kütüphanedeki kitap sayısı gitgide azalacak. Ama şöyle düşünün, en azından nitelikleri ne kadar yükselecek!”
Merakla “Ne zaman olur bu? Eğer bizim zamanımızda olursa okumayı bırakıp onları beklemeye başlarım.” dedi.
“Belki önümüzdeki bin yıl içinde…”
“O hâlde beklemenin bir anlamı yok. Haydi oturalım! Uggug, gel tatlım, yanıma otur!” dedi Leydi.
“Benim yanıma oturmasın da nereye oturursa otursun!” dedi Alt-Muhafız. “Zavallıcık daima kahvesini dökmenin bir yolunu buluyor!”
Tek seferde (eğer tıpkı benim gibi sonuca varmada yetenekliyse okuyucunun da tahmin edeceği gibi) Leydi’nin, Alt-Muhafız’ın eşi ve Uggug’un da (şişman gudubet bir oğlan, Sylvie ile aynı yaşta ve ödüllü bir domuzun yüz ifadesine sahip) oğulları olduğunu tahmin ettim. Lord Şansölye, Sylvie ve Bruno ile birlikte hepsi yedi kişilik bir grup oluşturuyorlardı.
Görünüşe göre Profesör ile sohbetini sürdüren Alt-Muhafız, “Siz gerçekten her sabah küvette banyo mu yapıyorsunuz? Yol kenarında durakladığınız küçük hanlarda bile mi?” diye sordu.
Profesör, neşeli yüzüyle gülümseyerek “Elbette.” diye karşılık verdi. “Size açıklayayım. Bu, hidrodinamik (Bu, su ve kuvvetin birleşimi anlamına geliyor.) içerisinde çok basit bir problemdir aslında. Eğer bir küvet ve bu küvete dalmak üzere olan benim gibi çok kuvvetli bir adamı ele alırsak bu durum bilimin kusursuz bir örneği olacaktır.” Profesör daha alçak bir ses tonuyla ve bakışlarını yere doğru indirerek konuşmaya devam etti: “İtiraf etmeliyim ki olağanüstü derecede kuvvetli bir erkeğe ihtiyacımız var. Öyle ki yerden kendi boyunun iki katı yüksekliğe kadar zıplayabilmeli ve yükselirken kafa üstü aşağı gelecek şekilde yavaşça dönebilmeli.”
Alt-Muhafız, “Öyleyse bir adama değil de bir pireye ihtiyacınız var!” deyince Profesör “Efendim? Ama bu tür bir banyo pireler için tasarlanmamıştır.” diye karşılık verip peçetesine çiçek şekli vererek konuşmaya devam etti: “Bunun belki de çağımızın en zaruri ihtiyacı olan, Aktif Gezgin’in Portatif Banyosu’nu temsil ettiğini varsayalım.” Bakışlarını Şansölye’ye çevirdi. “Eğer isterseniz onu kısaca A.G.P.B. harfleriyle de tanımlayabilirsiniz.”
Herkesin ona baktığını gören Şansölye’nin biraz keyfi kaçmıştı. Çekingen bir edayla fısıldayarak “Aynen öyle!” diye karşılık verdi.
Profesör konuşmaya devam etti: “Bu küvet banyosunun en büyük avantajı da sadece yarım galon7 suya ihtiyaç olmasıdır…”
“Aktif Gezgin’iniz tamamen içine girmediği müddetçe ben buna küvet banyosu diyemem!” diye belirtti Yardımcı Ekselansları. “İyi ama tamamen içine giriyor.” dedi yaşlı adam nazikçe. “A.G., P.B.’yi kaldırıp bir çengele asar. Sonra su kabını içine boşaltır, boş su kabını küvetin altına koyar, sonra havaya sıçrar ve önce kafası girecek şekilde küvetin içine iniş yapar, su adamın çevresinde yükselerek küvetin ağzına kadar çıkar. İşte oldu bile!” diyerek zaferle neticelendirdi konuşmasını ve ekledi: “A.G., Atlantik’te bir iki mil yüzmüşçesine suyun altında kaldı!”
“Ve boğuldu, diyebiliriz, yaklaşık dört dakika içerisinde…”
Profesör gururlu bir gülümsemeyle cevap verdi: “Öyle değil! Bir dakika sonra o, P.B.’nin altındaki musluğu açar, böylece bütün su tekrar su kabının içine akar, işte böyle!”
“Peki o küvetten nasıl dışarı çıkacak?”
“İcadın en güzel kısmı da bu!” dedi Profesör. “P.B.’nin içinde başparmaklar için boylu boyunca halkalar bulunuyor. Yani bu, merdiven tırmanmak gibi bir şey, sadece biraz daha rahatsız ve A.G. küvetten çıktığı sırada – kafası hariç her yeri tabii – yana doğru yıkılacaktır, yer çekimi sayesinde böyle olacak. Ve işte! Kendini tekrar yerde bulacak!”
“Belki biraz berelenmiş olur, öyle değil mi?”
“Belki biraz berelenir ama küvet banyosunu yapmış olur en azından. Bu her şeye değer!”
Alt-Muhafız, “Harika, neredeyse inanılmaz!” diye mırıldandı. Profesör bunu bir iltifat olarak kabul etti, yüzünde mutmain bir gülümsemeyle başını eğerek selam verdi.
“Gerçekten, inanılmaz!” diye ekledi Leydim, şüphesiz iltifat ediyordu. Profesör tekrar başını eğdi ama bu sefer gülümsemedi.
“Sizi temin ederim ki…” dedi ciddiyetle, “eğer bu banyo yapılmış olsaydı onu her sabah kullanırdım. Kesinlikle sipariş ettim, bundan eminim ancak yapımının tamamlandığı hususunda şüphelerim var. Bunca yıl sonra bunu hatırlamak epey güç…”
Tam o esnada kapı gıcırtıyla yavaşça açılmaya başladı ve Sylvie ile Bruno çok iyi tanıdıkları ayak seslerinin sahibini karşılamak için yerlerinden fırladılar.
3.BÖLÜM
Doğum Günü Hediyeleri
Alt-Muhafız, “O benim kardeşim!” diye fısıldadı heyecanla. “Konuş ve çabuk ol!”
Belli ki bu karşı çıkış, küçük bir çocuğun alfabeyi tekrarlayan sesi gibi, acı ve tiz bir tonda hemen cevap veren Lord Şansölye’ye yapılmıştı. “İfade ettiğim gibi, Yardımcı Ekselansları, bu kötü hareket…”
Diğeri araya girip, heyecanını belli etmemeye çalışarak “Çok erken başladın. Seni duymuş olabileceğini sanmıyorum. Baştan başla!” dedi.
“İfade ettiğim gibi…” diye tekrarlayıp durdu uysal Lord, “bu kötü hareket neredeyse bir devrim boyutunda!”
“Peki, bir Devrim’in boyutları nedir?”
Ses olgun ve yumuşaktı, bir eliyle Sylvie’nin elinden tutarken omuzlarının üzerinde zaferle oturan Bruno olduğu hâlde odaya giren uzun boylu ve ağırbaşlı adamın yüzü, masum birini bile korkutmaya yetecek kadar asil ve zarifti; fakat Lord Şansölye’nin bir anda beti benzi atmıştı. Zar zor konuşarak “Boyutlar… Siz… Siz Yüksek Ekselansları… Ben… Ben pek anlayamadım!..” diye lafı geveledi.
“Öyleyse uzunluk, genişlik ve kalınlık diyeyim; eğer daha iyi anlayacaksan…” Sonra yaşlı adam yarı küçümser bir hâlde gülümsedi.
Lord Şansölye büyük bir çabayla kendini toparlayıp açık olan pencereyi gösterdi. “Eğer Yüksek Ekselansları bir dakikalığına öfkeli kitlenin haykırışını dinlerse…” (“Öfkeli kitle” diye daha yüksek sesle tekrarladı Muhafız, Lord Şansölye’nin sesi son derece korkmuş bir vaziyette neredeyse
7
Yaklaşık 2,5 litre (e.n.)