Sylvie ve Bruno. Льюис Кэрролл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sylvie ve Bruno - Льюис Кэрролл страница 8
Leydi oldukça sessiz bir şekilde, “Dilinizi tutun Bayım!” deyip öyle bir bakış attı ki adam bir anda susuverdi. “Sadece şaka olduğunu görmüyor musunuz? Çok zekice bir şakaydı üstelik! Onu herkesten çok sevdiğini göstermek istedi o kadar! Buna sevineceği yerde, o küçük cadı onu bırakıp gitti!”
Muhafız Yardımcısı’nın konuyu değiştirmede üstüne yoktu. Pencerenin kenarına gidip “Şu aşağıda gördüğüm, çiçeklerinizin arasında dolaşan şey, bir domuz mu?” diye sordu.
“Bir domuz!” diye bağırarak kendisi de görebilmek için deli gibi cama doğru koştu Leydi, neredeyse kocasını aşağı düşürecekti! “Kimin bu domuz? Oraya nasıl gelmiş? Şu kaçık Bahçıvan da nereye gitti?”
Tam bu sırada, Bruno tekrar odaya girdi. Bu tür şeylere alışık olduğundan (dikkat çekmek için yüksek sesle zırıl zırıl ağlayan) Uggug’un yanından geçip Sylvie’ye doğru koştu ve ona sıkıca sarıldı. Yüzünde üzgün bir ifadeyle, “Sana hediye olarak verebileceğim bişiy var mı diye oyuncak kutuma baktım ama hiçbişiy bulamadım. Hepsi kırılmış. Hepsi! Hediye almak için de hiç param kalmadığı için, sana bundan başka (‘Bu’ ile kastettiği Sylvie’ye sarılıp öpmekti.) verecek bişiy bulamadım.”
Sylvie “Teşekkür ederim canım. Senin hediyeni bütün hediyelerden daha çok beğendim!” diye karşılık verdi. (Peki öyleyse neden bu kadar çabuk geri verdi?)
Yardımcı Ekselansları, ince, uzun parmaklarıyla iki çocuğun başını şefkatle okşayıp “Haydi artık gidin bakalım! Tartışılacak konular var.” dedi.
Sylvie ve Bruno el ele odadan çıkarlarken, Sylvie tam kapıya vardıklarında geri döndü ve Uggug’un yanına gidip “Yağ olayını umursamıyorum. Ve canını yaktıkları için üzgünüm.” deyip küçük kabadayı ile el sıkışmak istedi ama Uggug’un arkadaş olmaya niyeti yoktu, daha da yüksek sesle ağlayarak Sylvie’den uzaklaştı. Sylvie de iç çekerek odayı terk etti.
Alt-Muhafız ağlayan oğluna sinirli sinirli bakıp yüksek sesle “Çabuk, odadan dışarı çık Bayım Sirrah!” diye bağırdı. Karısı hâlâ pencereden dışarıya bakıyor ve sürekli “Domuzu göremiyorum. Nerede?” diyordu.
“Sağ tarafa doğru gitmişti. Şimdi de sol tarafa gitti.” diye cevap verdi Alt-Muhafız ama arkası pencereye dönüktü, Lord Şansölye’ye bazı hareketler yapıyor, kurnazca başını sallayıp göz kırpıyordu, Uggug’u ve kapıyı işaret ediyordu.
Şansölye, en sonunda işareti fark edip bu ilginç çocuğu kulağından tuttuğu gibi odadan çıkardı. Kapı arkalarından kapanmadan önce odada bir çığlık koptu ve ses annesinin kulaklarında yankılandı.
Kadın ürkek ürkek bakan kocasına dönüp hiddetle “Bu korkunç çığlık da ne?” diye sordu.
“Sırtlan veya ona benzer bir şey…” diye cevap verdi Alt-Muhafız, sanki sırtlanlar genelde orada olurlarmış gibi gözlerini tavana dikip dalgın dalgın baktı. “Çalışmamız için bize izin ver tatlım. İşte Muhafız da geldi!” dedikten sonra yerde duran bir el yazması parçasını aldı, onu elinde buruşturmadan evvel suçlu suçlu bakarak üzerinde yalnızca şu sözleri okuyabildim: “(…) Ondan sonra layıkıyla yapılan Seçim ile adı geçen Sibimet ve karısı Tabikat zevkle İmparatorluk koltuğuna…”
4.BÖLÜM
Kurnazca Bir Komplo
Muhafız içeri girdikten sonra arkasından Lord Şansölye de yüzü kızarmış bir şekilde nefes nefese odaya girdi. Başından aşağı doğru kaymış olan peruğunu eliyle düzeltti.
Dördü birden, hesap defterleri, evrak yığınları ve kanun tasarısına ayrılmış küçük masada yerlerini aldıktan sonra, Leydim “İyi de benim kıymetli oğlum nerede?” diye sordu.
Alt-Muhafız, “Az önce Lord Şansölye ile birlikte dışarı çıktılar.” diye cevap verdi.
Leydim, Alt-Muhafız’a gülümseyerek “Öyle mi? Lord çocuklarla ne kadar iyi anlaşıyor. Uggug kimsenin yanında böyle kulak kesilmemiştir.” dedi. Böyle aptal bir kadına göre, bilinçsizce konuşmuş olsa da Leydim’in bu sözleri oldukça anlamlıydı.
Şansölye başıyla selamlayıp yanlarına geldi. Fakat içeride gergin bir atmosfer vardı. Konuyu değiştirmek için, “Sanırım Muhafız konuşmak üzereydi.” dedi.
Fakat Leydim coşkuyla konuşmaya devam etti: “Çok akıllı bir çocuktur. Fakat sizin gibi birinin onu yetiştirmesi gerekiyor.”
Şansölye dudağını ısırdı ve bir ses çıkarmadı. Ne denli aptal görünürse görünsün, bu kadının bu kez ne söylediğinin farkında olduğundan ve kendisiyle alay edilmesinden korktuğu belliydi. Aslında korkusu yersizdi: Söyledikleri tesadüfen ne anlama gelirse gelsin, kendisi hiçbir şey demek istememişti.
Ön hazırlıklarla daha fazla vakit harcamak istemeyen Muhafız “Her şey hazır!” diye duyurdu. “Alt-Muhafızlık kaldırıldı. Ben olmadığım zamanlarda, kardeşim benim yerime Yardımcı Muhafızlık’a atandı. Ben bir süreliğine yurt dışına çıkıyorum. O da bir an evvel işinin başına geçecek.”
Leydim, “Gerçekten bir Yardımcı Muhafız atanacak mı yani şimdi?” diye sorunca Muhafız “Umarım!” diyerek gülümsedi.
Leydim bu durumdan oldukça hoşnut görünüyordu. Ellerini çırpmaya çalıştı ama sanki iki tane kuş tüyü yastık birbirine çarpmış gibi çok az ses geldi. “Kocam Yardımcılık’a atandığında sanki yüz tane Yardımcı’mız varmış gibi olacak!” dedi.
Alt-Muhafız “Dinleyin! Dinleyin!” diye bağırdı.
Leydim büyük bir ciddiyetle “Karının gerçeklerden bahsediyor olmasını çok dikkate almış görünüyorsun!” deyince kocası endişeyle “Hayır, pek de dikkate değer bulmadım!” dedi. “Söylediklerinizin hiçbiri fevkalade şeyler değil tatlım!”
Leydim bu fikri onaylarcasına gülümseyerek “O hâlde ben de Yardımcı’nın Hanımı mı oluyorum?” diye sordu.
Muhafız “Eğer kendiniz için bu unvanı uygun görüyorsanız neden olmasın? Ama bence ‘Ekselansları’ daha uygun. Ve inanıyorum ki hem ‘Ekselans’ hem de ‘Ekselansiye’ hazırladığım Anlaşma’ya göre daha uygun oluyor. Benim en çok endişe duyduğum madde ise…” deyip kocaman bir kâğıt tomarını çıkardı ve yüksek sesle okumaya başladı: “ ‘Yoksula Karşı İnsaniyetli Olma Maddesi’. Şansölye beni uyardı…” diye ekledi göz ucuyla yüksek memura bakarken. “Sanırım bu ‘madde’ kelimesinin biraz derinlerde aslında yasal bir anlamı var.”
Şansölye, dudaklarının arasında tuttuğu kalemden anlaşıldığı kadarıyla “Şüphesiz!” diye karşılık verdi. Endişeyle, Muhafız’ın ona uzattığı kâğıt tomarına