Küçük Prenses. Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Küçük Prenses - Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт страница 6

Küçük Prenses - Фрэнсис Элиза Ходжсон Бёрнетт

Скачать книгу

gölgeledi. Öyle derin bir nefes aldı ki ağzından garip, hüzünlü bir ses çıktı ve sonra bir şey yapmaya veya YAPMAMAYA yeminliymiş gibi dudaklarını sıkıca kapadı. Ermengarde o diğer kızlar gibi olsaydı birden ağlayıp sızlamaya başlardı diye düşündü. Ama ağlamamıştı.

      “Bir… bir yerin mi ağrıyor?” diye sordu Ermengarde.

      “Evet.” diye cevapladı Sara, bir anlık sessizlikten sonra. Ardından titrememesi için uğraştığı sesini kısarak ekledi: “Ama acıyan yerim bedenimde değil. Babanı dünyadaki her şeyden çok seviyor musun?”

      Ermengarde’ın ağzı açık kaldı. Babasını hiçbir zaman sevmediğini ve onun birlikte on dakika kadar bile yalnız kalmamak için her şeyi yapabileceğini söylemenin seçkin bir okulda okuyan bir çocuğa yakışmayacağını biliyordu. Çok utanmıştı.

      “Ben… ben onu pek göremiyorum.” diye kekeledi. “Hep kütüphanesindedir, bir şeyler okuyup durur.”

      “Ben babamı dünyanın on katı kadar seviyorum.” dedi Sara. “Canım bu yüzden yanıyor. Uzaklara gitti.”

      Başını kızın büktüğü küçük dizlerinin üstüne sessizce koydu ve birkaç dakika kıpırdamadan durdu.

      Hıçkıra hıçkıra ağlayacak! diye düşündü Ermengarde endişeyle.

      Fakat ağlamadı. Kısa, siyah lüleleri kulaklarının yanına düştü ve sessizce oturmaya devam etti. Sonra başını kaldırmadan konuştu.

      “Ona dayanacağıma dair söz verdim.” dedi. “Dayanacağım da. İnsanın dayanması gerekir. Askerler nelere dayanıyor! Babam da asker. Savaş olunca oradan oraya koşmaya, susuzluğa ve belki de derin yaralara dayanmak zorunda. Gıkını bile çıkarmaz.”

      Ermengarde ona bakakaldı; ona hayranlık duymaya başladığını hissetti. Harika biriydi ve diğerlerinden çok farklıydı.

      O anda, Sara başını kaldırdı ve tuhaf, küçük bir gülümsemeyle siyah lülelerini arkaya attı.

      “Böyle anlatmaya devam ettikçe…” dedi, “ve sana ‘mış gibi’ yapmaktan bahsedince daha kolay katlanırım gibi geliyor. İnsan unutmaz ama daha kolay katlanır.”

      Ermengarde boğazının düğümlenmesinin ve gözlerinin dolmasının nedenini anlayamadı.

      “Lavinia ve Jessie çok yakın arkadaşlar.” dedi boğuk bir sesle. “Keşke biz de iki yakın arkadaş olabilsek. En yakın arkadaşım olur musun? Sen zeki bir kızsın, ben de okuldaki en aptal kızım, ama ben… ben seni çok sevdim!”

      “Buna çok sevindim.” dedi Sara. “Sevilmek insanı çok hoşnut ediyor. Evet. Arkadaş olabiliriz. Bak sana ne diyeceğim?” Yüzünde bir ışıltı belirdi. “Sana Fransızca derslerinde yardımcı olabilirim.”

      4

      LOTTIE

      Sara daha farklı bir çocuk olsaydı, Bayan Minchin’in kız okulunda geçireceği sonraki birkaç yıl boyunca sürdürdüğü hayat, onun için hiç de iyi geçmezdi. Kendisine küçük bir kız değil de kurumdaki ayrıcalıklı bir misafirmiş gibi davranılıyordu. Dediğim dedik, inatçı bir çocuk olsaydı bu kadar şımartılıp, pohpohlanma sonucunda katlanılamaz biri olup çıkardı. Tembel bir çocuk olsaydı, hiçbir şey öğrenemezdi. Bayan Minchin ondan içten içe hoşlanmıyordu ancak böylesi imrenilen bir öğrencinin okulu terk etmesine neden olacak bir şey yapmayacak veya söylemeyecek kadar paragöz bir kadındı. Sara babasına rahatsız veya mutsuz olduğunu yazsa Yüzbaşı Crewe’un onu derhâl okuldan alacağını gayet iyi biliyordu. Bayan Minchin’e göre bir çocuk sürekli övülür ve canının çektiğini yapmasına izin verilirse elbette böyle muamele gördüğü yeri sevecektir. Bu nedenle, Sara’nın derslerindeki sürati, terbiyesi, arkadaşlarına karşı cana yakınlığı, içi dolu küçük cüzdanından altı kuruş çıkarıp vererek gösterdiği cömertliği övgü görüyordu; yaptığı en ufak şey bile bir erdemmiş gibi takdir ediliyordu. Eğer iyi bir mizaca ve zehir gibi beyne sahip bir çocuk olmasaydı kendini beğenmiş bir genç kız olup çıkardı. Fakat o zehir gibi beyni ona kendisi ve bulunduğu şartlar hakkında bir sürü makul ve doğru şeyler söylüyordu. Sara da bunları arada bir Ermengarde’a anlatıyordu.

      “İnsanların başına tesadüfler gelir.” derdi. “Benim başıma da bir sürü tesadüf geldi. Dersleri ve kitapları sevmem, öğrendiğim şeyleri hatırlamam hep tesadüf. Yakışıklı, iyi kalpli, zeki ve bana istediğim her şeyi verebilen bir babaya sahip olmam da tesadüf. Belki gerçekten iyi huylu biri değilimdir ama istediğin her şey yapılınca ve herkes sana iyi davranınca iyi olmayacaksın da başka ne olacaksın? Bilemiyorum…” Ciddi gözlerle baktı. “iyi bir çocuk muyum yoksa baş belasının teki miyim bilemiyorum. Belki de GUDUBET bir çocuğumdur ve hiç sıkıntı yaşamadığım için bunu kimse bilmiyordur.”

      “Lavinia hayatında hiç sıkıntı yaşamamıştır.” dedi Ermengarde duyarsızca. “Ve yeterince gudubet.”

      Sara küçük burnunun ucunu dalgın bir şekilde, sanki konuyu düşünür gibi kaşıdı.

      “Şey…” dedi sonunda. “Belki… belki de Lavinia BÜYÜDÜĞÜ içindir.” Sara Bayan Amelia’nın, Lavinia’nın çok hızlı büyüdüğünü ve bunun sağlığını ve mizacını etkilediğini düşündüğünü söylediğini duyduğu için bu sonuca varmıştı.

      Aslında, Lavinia kinci bir kızdı. Sara’yı müthiş kıskanıyordu. Yeni öğrenci gelene kadar, kendini okulun lideri olarak görüyordu. Diğer öğrenciler onun dediğini yapmadıklarında son derece çekilmez olabildiği için liderlik yapıyordu. Kendisinden küçük çocuklara baskı uyguluyor ve arkadaşı olabilecek büyüklere ise hava atıyordu. Oldukça güzel bir kızdı ve seçkin genç kız okulunda ikili sıralar hâlinde tören alayı düzenlendiğinde en şık o olurdu; ta ki devekuşu tüyleri sarkan kadife mantosu ve samur manşonu ile Sara sahneye çıkana ve Bayan Minchin onu sıranın başına koyana kadar! Başlarda bu yeterince can sıkıcı bir durumdu. Fakat zaman geçtikçe Sara’nın da lider olduğu ortaya çıktı ve bunun huysuzlandığı için değil, asla huysuzlanmadığı için olduğu anlaşıldı.

      “Sara Crewe’da bir şey var.” dedi Jessie samimiyetle “en yakın” arkadaşını çileden çıkararak. “Azıcık bile büyüklük taslamıyor, biliyorsun Lavvie, istese gayet yapabilir. Benim o kadar güzel şeyim olsa ve üzerime titrense -birazcık da olsa- havalara girerdim. Aileler geldiğinde Bayan Minchin’in onunla gösteriş yapması çok iğrenç.”

      “Sevgili Sara konuk odasına gelip, Bayan Musgrave’e Hindistan’ı anlatsın!” diye taklit etti Lavinia, Bayan Minchin’i abartılı bir şekilde. “Sevgili Sara Leydi Pitkin ile Fransızca konuşsun. Harika bir aksanı var. Fransızcayı okulda öğrenmedi ki. Fransızcayı zeki olduğu için bilmiyor. Kendisi diyor o dili öğrenmediğini. Babasından duya duya kapmış. Babasına gelince; Hindistan’da subay olmanın ahım şahım bir yanı yok.”

      “Eh!” dedi Jessie, ağır ağır. “Kaplan öldürmüş. Sara’nın odasında postu olan kaplanı da o öldürmüş. Bu yüzden o posta bayılıyor. Onun üstüne uzanıp başını okşuyor ve sanki bir kediymiş gibi onunla konuşuyor.”

      “Saçma

Скачать книгу