Zalimane Bir İdam Hükmü. Ebubekir Hâzim Tepeyran

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Zalimane Bir İdam Hükmü - Ebubekir Hâzim Tepeyran страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Zalimane Bir İdam Hükmü - Ebubekir Hâzim Tepeyran

Скачать книгу

şiddetli aceleye göre ya Veliaht Mecit Efendi’yi Anadolu’ya kaçırmaya teşebbüsüm yahut akrabamdan muhacir müdürü Maruf Bey’i Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere Ankara’ya gönderdiğim haber alındığını zannederek, hayli korkmuştum13.

      İKİNCİ MUHAKEME

30 Haziran 1335

      Divanıharpte gösterilen iskemleye oturur oturmaz: “Gelemeyecek bir hâlde bulunduğum hekim raporlarıyla da tasdik edildiği hâlde zorla getirildim. Rahatsızlığımın derecesi hâlimden ve simamdan da anlaşılır.” dedim.

      Reis, bu sözlerimi hiç işitmemiş gibi bulunarak suallere başladı:

      Soru: “Miralay Cevat Bey Yıldız Komisyonunda ne sıfatla bulunuyordu?”

      Cevap: “Vaz-ı Yed Komisyonuna Harbiye Nezaretinden memur edilen zabitlerden biri idi.”

      Soru: “Yıldız’daki kasalar kime açtırıldı? Yani kırdırıldı ve içlerinden ne çıktı?”

      Cevap: “Askerî görevlilerden Yusuf Efendi namında bir yüzbaşı ile adını bilmediğim Hristiyan bir çilingire açtırıldı. Bunlar açılırken bütün heyetle ben de hazır bulundum. İçlerinden bazı defter ve evraktan başka bir şey çıkmadı.”

      Soru: “Mücevherat ve nakit para kime teslim edildi.”

      Cevap: “Evvelce tafsilatıyla söylediğim gibi Komisyon heyetçe askerî subaylar ve Mahmut Şevket Paşa’nın karşılarında ve bütün hazır bulunanlar tarafından imzalı makbuz zabıtnamesi mukabilinde ve konuldukları sandık ve çantalar mühürlü oldukları hâlde Harbiye Nezareti veznedarına teslim edildi.”

      Soru: “Yıldız Komisyonunda bulunan Ali Cenani, Halep Mebusu Ali Cenani midir?”

      Cevap: “Evet.”

      Soru: “Sultan Abdülhamid Selanik’e gönderilirken Sirkeci Tren İstasyonu’nda bir çanta meselesi var. Bundan malumatınız var mı?”

      Cevap: “Komisyon, Abdülhamid Selanik’e gönderildikten bir gün sonra teşkil edilmiştir. Daha evvel teşekkül etmiş olsa bile vazifesini, Yıldız Sarayı’nda ifa eden komisyonun, gece Sirkeci Garı’nda cereyan eden hadiseden tabii haberi olmaz.”

      Soru: “Şehzade Abid Efendi hazretlerine ait bir çantayı niçin aldınız?”

      Cevap: “Bu çantanın, Selanik’e gitmek üzere geç vakit saraydan çıkarılmakta olan bir cariyenin yatağı arasında gizlice görülmekte olduğu anlaşılmış ve evvelce haber verilmeyip de görülünce Abid Efendi’ye ait olduğunun söylenmesi, Komisyonca şüpheyi mucip olmuştur.

      Diğer şehzadelerin dairelerinden Komisyonca hiçbir şey alınmamakla beraber, kendileri orada hazır bulunduklarından dolayı bir şey kaybolmak ihtimalini izale için bu dairelerin kapıları mühürlenmiş ve bu muamele Selim ve Burhaneddin Efendiler tarafından takdir olunarak Komisyona memnuniyetleri tebliğ olunmuştur. Abid Efendi’ye ait olduğu söylenen çanta, sonra iyice tetkik edilmek üzere komisyon heyeti tarafından imzalı bir makbuz mukabilinde alınmış ve diğer çanta ve sandıklarla beraber mühürlü olarak Harbiye mahzenine teslim olunmuştur. Bu keyfiyet makbuz zabıtnamesinde açıklanmıştır.”

      Soru: “Bu çantada bulunan para ve şirket senetlerini niçin sayıp tespit etmediniz?”

      Cevap: “Saymaya ve tespite vakit müsait değildi. Yalnız bu çanta değil diğer çanta, valiz ve sandıkların muhteviyatını da orada saymaya ve tespite imkân bulunmamıştır.

      Bununla birlikte bunlar, sayılıp yazılmamakla beraber denize dökülmeyip, devletin en ziyade emin ve yalnız böyle, ne olsa kıymetleri belirli nakit para ve mücevherat değil hayati, mali, ırz ve namusu ile beraber bütün millet ve memleketi muhafaza etmek vazifesiyle mükellef bir nezaretin veznesine makbuz tutanakları mukabilinde ve mülki, askerî bir heyet karşısında mühürlü olarak teslim edilmiştir.”

      Soru: “Her gün büyük bir çanta sizinle beraber Saray’a gider, gelirmiş diyorlar.”

      Cevap: “Komisyon evrakına mahsus adi bir çantadan başka çanta yoktur. Bu da daima Saray’da kalıp harice çıkarılmamıştır.” .

      Soru: “Yıldız’dan çıkan cariyelerin her tarafı aranarak her ne bulunmuşsa alınmış öyle mi?”

      Cevap: “Babıali’ye verdiğim takrir üzerine Şeyhülislam’ın tasvibiyle, hepsi birden azat edilen ve kendi arzuları ve yanlarına gitmek istedikleri zatların reyleri sorularak verdikleri muvafakat cevabı üzerine, şehzade ve sultanlardan bazılarının saraylarına gönderilen cariyelerin üzerleri arattırılmamıştır. İstanbul’da gidecek yerleri olmayan; taşrada anası, babası veya akrabası bulunup da, onların yanlarına gitmek isteyenlerin bir heyet marifetiyle tetkik ettirilerek hasıl olacak neticelere göre muamele olunmak üzere Topkapı Sarayı’na nakilleri Babıali’ce tensip ve adı geçen sarayda ayrıca bir komisyon teşkil edilmişti.

      Bu cariyelerin üzerinde mücevherat vesaire bulunduğu Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa’ya ihbar edilmiş olduğundan Yıldız’dan çıkarken aramaya lüzum görülmüş ve iki kadın vasıtasıyla kapı yanındaki bir odada muayene edilmişse de hiçbirinden bir şey alınmamıştır.

      Hakikaten üzerlerinde öyle bir şey yok muydu? Yoksa mevcut olduğu hâlde muayene eden kadınlar birkaç kuruşla kandırılarak ‘Yok.’ mu dediler? Burası bizce o zaman da ve hâlen de meçhuldür. Çünkü muayenede komisyondan kimse bulunamamıştır.

      Yalnız bir cariyeden muayene odasına girer veya çıkarken yere düşünce görülen, 500 liralık Osmanlı Bankası banknotları dikkati çekerek Komisyona haber verilmişti. Bu cariyenin yirmi beş seneden beri sarayda bulunduğu anlaşılarak, ‘Bu kadar uzun müddet sarayda hizmet eden bir cariye için bu para pek azdır.’ diyerek kendisine iade edilmişti.”

      Soru: “Bu cariyenin ismi nedir?”

      Cevap: “Üç yüz bu kadar cariyeden birinin ismi on iki sene sonra hatırlanamaz. Siz tahkik edebilirsiniz.”

      Soru: “Dokuz sene evvel Halep vilayetinden istifanız ile ilgili Beyrut’tan Kâmil Paşa Kabinesine bir telgraf çektiniz miydi?”

      Cevap: “Halep Valiliğinden istifa değil, usule, devlet ve memleketin menfaatine aykırı bir surette memuriyetimin Halep Valiliğine tahvil olunmasını protesto etmiştim. Fakat Kâmil Paşa Kabinesine değil, Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kabinesinde Dâhiliye Nazırı olan Arnavut Daniş Bey’e çekmiştim.”

      Soru: “Geçen sene Bursa’dan Dâhiliye Nazırı Cemal Bey’e yazdığınız telgrafı niçin yazdınız ve bunu gazetelere siz mi verdiniz?”

      Cevap: “Bursa’dan o telgrafı hükûmeti ikaz maksadıyla çekmiştim, fakat gazetelere ben vermedim. Her ne suretle ise Hadisat gazetesi suretini elde ederek, sansürün müsaadesiyle derç ve Tasvir-i Efkâr gazetesi ondan nakletmişti.

      Dokuz sene önce Beyrut’tan Daniş Bey’e ve geçen sene de Bursa’dan Cemal Bey’e çektiğim telgraflar

Скачать книгу


<p>13</p>

Dâhiliye Nezareti’ne memuriyetimden evvel Anadolu vilayetlerinden bazılarına tayin olunan valiler Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul olunamayarak geri gelmiş olduklarından hem badema bu türlü muamelelere mahal kalmamak hem de diğer bazı hususlar bilmüzakere kararlaştırılmak üzere sıhri akrabamdan Muhacirin İskân Şubesi Müdürü Maruf Bey’i bir mektupla Ankara’ya göndermiştim.

Mumaileyh İstanbul’dan Afyonkarahisar’da iskân işlerini teftiş etmeye gidiyor gibi hareket etmişti.

Mustafa Kemal Paşa bu teşebbüsümden pek memnun olarak Maruf’u iltifatla kabul ve maruzatımı dinlemekle beraber, bana taltifkarâne bir cevap yazmış ve bundan sonra cereyan edecek muhaberelerimizde istimal olunmak üzere bir de şifre miftahı göndermişti.

Bundan böyle benim intihap edeceğim valileri müşarünileyh kabul edeceği gibi, idare mesleğinden yetişmiş olmak şartıyla Anadolu’daki memurlardan kendisinin intihap ve işar edecekleri kaymakam, mutasarrıf ve valilerin tayinlerine de ben delalet edecektim.

Nezarette bulunduğum esnada yazılan açık ve şifre telgrafların müsveddeleri divanıharp tarafından istenmesi üzerine “Kalem-i Mahsus” müdürü Methi Bey:

“Hâzim Bey bütün şifreleri akrabasından Maruf Bey’e yazdırdığı için Kuvayımilliye’ye dair nezarette açık ve şifre telgraf müsveddesi yoktur.” demiş olduğundan Maruf Bey hemen divanıharbe celp olunarak reis tarafından yazdığı şifreler hakkında malumat vermesi için hayli tazyik ve tehdit edilmiştir.