Jo'nun Oğulları. Луиза Мэй Олкотт
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Jo'nun Oğulları - Луиза Мэй Олкотт страница 6
Bu, ebeveynlerin ilk görevidir ve çocuklarına karşı zayıflık göstermeyip her zaman onları dikkatle izlemeli ve gerektiğinde uyarmalıdır. Evin güvenli limanından ayrıldıklarında onlara yön verecek ve rotalarından sapmayacak olan bilgileri ve kendi kendilerini kontrol etme yeteneklerini sağlamak çok önemlidir.
Bay March etrafında birkaç genç erkek ve kadınla içeri girdiğinde Teddy saygısızca “Plato ve müritleri yaklaşmaktadır.” dedi. Aslına bakarsanız, bu yaşlı bilge adam, bütün dünyada çok seviliyor ve gençlerden oluşan topluluğuna mükemmel vaizler veriyordu. Hepsi hayatları boyunca hem kalplerine hem ruhlarına hitap edecek yardımları için ona müteşekkir kalırdı.
Bess onu görür görmez yanına gitti. Marmee öldüğünden beri büyükbabasına özel bir ilgi göstermeyi görev edinmişti. Bakımını büyük bir istekle üstlenmişti ve onun rahat koltuğunu sürükleyerek çıkardığında o sapsarı saçların grileşmiş saçların üzerine düşmesiyle çok sevimli bir görüntü oluşturuyordu.
“Bizde her zaman iyi demlenmiş çay hazır ve nazırdır, efendim. Sade mi yoksa kokulu çay mı istiyorsunuz?” diye sordu Laurie; bir elinde şekerlik, bir elinde bir tabak dolusu pasta ile boş boş gezinirken. Çayları tatlandırmak ve aç insanları doyurmak, en sevdiği işler arasındaydı.
“Hiçbirini almayacağım, teşekkür ederim. Bu çocuk benim her ihtiyacımı karşılıyor.” diyerek Bay March, sandalyesinin kolçaklarının birinde, elinde bir bardak taze süt ile oturan Bess’e dönüp baktı.
“Sizin bakımınızla ilgilenmesi için Tanrı ona uzun ömürler versin ve ben de gençler ve yaşlılar bir arada yaşayamaz adlı şarkının hoş tezatlığına tanık olayım.” diye cevap verdi Laurie, her ikisine gülümseyerek.
“ ‘Anlaşılması güç olan yaşlılık’ konusuna döndük yine babacığım, sanki dünyada en önemli konu buymuş gibi!” dedi Bess alelacele. Şiiri çok severdi ve çok iyi okurdu:
Karların arasında hürmete layık şekilde dikilmiş
Taze güllerin yetiştiğini görmek istemez miyiz?
diye alıntı yaptı Bay March. O sırada Josie gelip diğer kolçağa tünedi, bol dikenli ufak tefek bir gülü andırıyordu o sırada çünkü Ted ile çok ateşli bir tartışmaya girmiş ve her hâliyle alt edildiği gözlerinden okunuyordu.
“Büyükbaba, erkeklerin sadece en güçlü oldukları için mi kadınların onlara itaat etmesi ve en akıllı sizsiniz demesi gerekir?” diye yüksek sesle sordu. O sırada kışkırtıcı bir gülümsemeyle, uzun boylu yapısında hep komik duran, çocuksu yüz ifadesiyle taciz edici bir tavır takınan kuzeni içeri girdiğinde ona öfkeyle baktı.
“Ah, tatlım, o modası geçmiş bir inanış ve onu değiştirmek biraz zaman alacaktır. Ama artık günümüzün kahramanlarının kadınlar olduğuna inanıyorum ve bana öyle geliyor ki artık kadınların da aynı seviyeye eriştiklerini ve amaçlarına ulaşacaklarını biliyorum. Bu nedenle erkekler, onları el üstünde tutmalıdır.” diye cevap verdi Bay March. Orada bulunan genç kadınların aydınlık yüzlerini babacan bir memnuniyetle inceledi. Aslına bakarsanız bu kadınlar, üniversitenin en parlak öğrencileri arasındaydılar.
“Bizim zavallı Atalantaların5 önlerine konulan bütün engeller dikkatlerini dağıtıyor ve zaman kaybettiriyor maalesef. Öyle ya da böyle bu engeller altından yapılmış elmalar da değil. Ama daha iyi koşmayı öğrendiklerinde eşit şartlara sahip olacaklarını düşünüyorum.” diyerek güldü Laurie amca, kızgın bir kedi yavrusu gibi tüyleri diken diken olan Josie’nin hacimli saçlarını okşayarak.
“Varilleri elmalarla doldurup önüme atsalar bile ben yoluma başladığımda beni hiç kimse durduramaz ve ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, bir düzine Ted bile olsa karşımda, bana asla engel olamazlar! Bir kadının, bir erkek kadar iyi olabileceğini hatta daha da iyi olabileceğini göstereceğim ona. Bu daha önce kanıtlandı ve ben yine kanıtlayacağım. Benim beynimin hacmi daha küçük olabilir ama onunki kadar iyi çalışmadığı anlamına gelmez!” diye heyecanla haykırdı genç kız.
“Eğer öyle şiddetle kafanı sallamaya devam edersen geriye kalmış beyin hücrelerini iyice sersemleteceksin ve ben senin yerinde olsam onlara da iyi bakarım.” diye alaylı alaylı konuşmasını sürdürdü Ted.
“Bu iç savaşı kim başlattı?” diye sordu büyükbaba, kullandığı kelimelere hafif vurgu yaparak. Bu da yiğitlerin hararetini söndürmeye yetti.
“Vallahi biz gece gündüz demeden İlyada destanını çalışıyorduk ve Zeus’un, Juno’ya6 planları hakkında soru sormamasını yoksa onu kırbaçlayacağını anlatan bölüme gelmiştik. Juno’nun süklüm püklüm susması üzerine Jo çok sinirlendi. Ben de ona bunun çok normal olduğunu, Zeus’a katıldığımı, kadınların pek fazla bilgili olmadıklarını ve erkeklere itaat etmeleri gerektiğini söyledim.” diye açıklamada bulundu Ted, bu sözleri dinleyicilerin eğlence kaynağı olmuştu.
“Tanrıçalar ne isterlerse yapabilirler ama kendi savaşlarında bile doğru dürüst dövüşemeyen ve yenilgiye uğramak üzereyken Pallas7, Venüs8 ve Juno tarafından apar topar başka yerlere götürülmek zorunda kalan o erkekleri önemseyen Yunan ve Truvalı kadınlara sadece korkak diyebiliriz. Düşünsenize bir çift kahraman birbirlerine taş atarken diğer iki ordu durup oturuyor ve bekliyor bitmesini! Sizin Homeros hakkında çok iyi şeyler düşünmüyorum. Benim kahramanlarım Nopolyon ya da Grant diyebiliriz.”
Josie’nin bu tepeden bakma tavrı bir sinek kuşunun bir deve kuşunu azarlaması kadar komikti, ölümsüz şairi küçümsemesi ve tanrıları tenkit etmesi karşısında herkes kahkahalara boğuldu.
“Napolyon Juno’suyla çok iyi zaman geçirdi, öyle mi? İşte kızlar hep olayların bu yönüyle tartışmaya bayılırlar. Önce bir tarafı tutarlar sonra da diğer tarafı.” diye dalga geçti Ted.
“Johnson’ın hanım arkadaşı gibi. Asla kesin karar veremez ve onun yerine daldan dala konardı.” diye ekledi Laurie amca, bu sözlü düellodan büyük keyif alarak.
“Ben sadece onların askerî yönlerinden söz ediyordum. Ama kadınların gözünden bakarsak Grant nazik bir koca ve Bayan Grant de mutlu bir kadın değil miydi? Herhangi bir soru sorduğunda onu kırbaçlamakla tehditler savurmadı ve eğer Napolyon, Josephine’e karşı hatalar yaptıysa da en azından savaşmayı biliyordu. Minerva’nın9 gelip üzerinde titremesi beklentisi içinde hiç değildi. Züppe görünümlü Paris’ten10 gemilerinde sürekli somurtan Achilles’e11 kadar hepsi aptal bir takımdı. Ayrıca Yunanistan’daki bütün Hektorlar ve Agamemnonlar12 için asla fikirlerimden vazgeçmeyeceğim.” dedi Josie, hâlâ yenilgiyi kabul etmeyerek.
“Bir Truvalı gibi savaşabiliyorsun, bu belli. Sen Ted ile savaşırken biz de iki itaatkâr ordu gibi oturup sizi izleyeceğiz.” diye söze başladı Laurie amca,
5
Atalanta, Atalanta Bergamo İtalyan futbol kulübüdür. Mavi siyah renklere sahiptir ve 1907 yılında kurulmuştur. (ç.n.)
6
Juno, Roma mitolojisinde baştanrı Jüpiter’in kız kardeşi ve eşi. Aile ve doğum başta olmak üzere birçok alanda tezahürü ve ilgisi bulunan eski ve güçlü bir tanrıçaydı. (ç.n.)
7
Pallas, Yunan mitolojisinde Zeus’un kızıdır. (ç.n.)
8
Venüs, Roma mitolojisinde aşkın ve güzelliğin koruyucusu olan tanrıçadır. (ç.n.)
9
Minerva, hikmet, akıl, savaş, sanat, okul ve ticaret tanrıçasıydı. (ç.n.)
10
Paris, bugün Çanakkale sınırlarında yer alan antik Troya Kralı Priamos ve Hekabe’nin oğludur. (ç.n.)
11
Achilles (Akhilleus), dünyanın en büyük savaşçısı kabul edilir. Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir. (ç.n.)
12
Agamemnon, Truva savaşında ordunun başına geçer ve askerleri yönetir. (ç.n.)