Ölüler Yaşıyor mu?. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölüler Yaşıyor mu? - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ölüler Yaşıyor mu? - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

ruhlar vardır. Habis ruhlar vardır. İnsanlar da böyle değil mi? Fenaların şerlerinden daima kendimizi korumalıyız.”

      “Madam, affedersiniz, size önemli bir şey soracağım. Lütfen cevap verir misiniz?”

      “Eğer anlayabileceğim ve anlatabileceğim bir şeyse niçin cevap vermeyeyim?”

      “Ruhlara inanıyor musunuz?”

      “Şüphesiz… Bütün dinler ve bütün dindarlar gibi.”

      “İnanamayanları inandırmak için bir bilim ve mantık gücünüz var mı?”

      “İnanma için bilimden, mantıktan daha önemli bir şey gerekir.”

      “Ne gibi madam?”

      “Ruh sağlamlığı.”

      Dayı bey bu sözlerden sağlam bir anlam çıkaramadığını anlatır bir gülümseme ile tekrarladı:

      “Ruh sağlamlığı…”

      “Evet efendim, ruh sağlamlığı… Yani ruhça uyanıklık…”

      “Benim ruhum uykuda olmalı ki böyle düşsel şeyleri aklım bir türlü kavrayamıyor.”

      “Affedersiniz ama öyle olmalı.”

      “Öğrencilerinizi aydınlatmış olduğunuz gibi benim ruhumu da bu ağır uykudan uyandıramaz mısınız?”

      “Bunun için istidat gerekir. Her isteyen şair, ressam, müzikçi, dâhi olabilir mi?”

      “Madam ruhlarla konuşmayı ve hayalet, fantom görmeyi, bundan on yıl önce ölmüş birinin nasıl bir yüz ve kılıkla karşıma çıkacağını çok merak etmekteyim.”

      “İnanmadığınız bir şeyi nasıl görebilirsiniz?”

      “Görmediğim bir şeye nasıl inanabilirim?”

      “Görmek bizim görme organımızla ilgili bir olaydır. Bizim gözlerimiz çok kuvvetsizdir. Uzak cisimleri göremedikleri için dürbünler icat etmişler. Küçük şeyleri seçemedikleri için mikroskoplar yapmışlar. Oysa ne kadar alet yaratsak hâlâ en uzağı ve en küçüğü göremiyoruz. Doğanın bize müsaade ettiklerini görürüz. Göstermek istemediklerini tabiatıyla göremeyiz. Bundan dolayı bizim göremediğimiz şeylerin var olmamaları gerekmez.”

      “O hâlde madam, doğanın bize göstermek istemediği şeylere biz de körü körüne iman edemezsek bundan dolayı bizi kim sorumlu tutabilir?”

      “Siz göremiyorsanız görenler var.”

      “Demek doğa bazılarımıza müsaade ediyor?

      “Evet… Yalnız görmek değil, hissetmek, büyük ve bilinmeyen kuvvetten aydınlanma ve esin almak… Fantomu herkes görebilir. Hatta hayvanlar bile ondan ürkerek kaçarlar. Doğanın fantomdan başka göremediğimiz gizlilikleri çoktur. Bu sırlardan bazıları uyanıklara açık olur.”

      “Siz fantom gördünüz mü, madam?”

      “Gördüm ama size anlatsam inanmayacaksınız. İnançsızlığınızın hamlığı üzerinizden biraz gitsin, sonra anlatırım.”

      “Fantom nedir madam, rica ederim. Bana ilkin bunu anlatınız.”

      “Fantoma siz Türkçenizde hayalet diyorsunuz.”

      “Evet hayalet… Aslı olmayan şey demektir.”

      “Rica ederim efendim, aslı olan şey ile olmayanı birbirinden ayıralım. Yani gerçekle düşü… Gerçek nedir?”

      “Gerçek, benim bildiğime göre, kendimizin dışında olan objectif şeylerdir. Yalnız kendi iç duygularımızda subjectif olarak bulunanların hepsi gerçek değildir.”

      Madam Sermin yaşından umulmayacak çevik bir hareketle yerinden fırladı. Beylerin kitaplığından çekip getirdiği kitabın bazı sayfalarını karıştırarak: “Dayı bey, affedersiniz. Siz inatçı bir incrédule, imansızsınız. Sizi kendi kendime inandıramayacağım. Büyük yardımcılara ihtiyacın var. Bakınız, bu konuda Flammarion ne diyor:”

      “Gerçeğin böyle objectif, subjectif biçiminde ele alınması çok tartışmalara yol açan bir sorundur. Zira içten gelen bir duygumuz gerçekle uyuşabilir. Özellikle ruhsal olaylarda… Örneğin bir dostunuz uzak bir yerde ölür. Rüyanızda veya başka bir surette gelip size görünerek ölümünü haber verir. Suda boğulduğunu, bir tren altında ezildiğini veya öldürüldüğünü anlatır. O hâlde ki onu, üzerinden zırıl zırıl suları akarak veya ölümüne göre kan revan içinde görürsünüz. Yani tıpkı öldüğü şekilde size görünür. Bu gördüğünüz, olmuş olayın gerçek suretidir. İşte bu duygunuz subjectif’tir. Ama gerçekle bir aradadır. Bu soy pek çok örnek gösterebiliriz. Meselenin ikinci kısmı da tartışma ihtiyacından uzak değildir. Kendimizin dışında yani objectif bulunan şeyin gerçek olduğu savunuluyor. Pekâlâ, ama bir ebemkuşağını görürsünüz. Ölçersiniz, incelersiniz, onun fotoğrafını da alırsınız. Bunun gerçekliği neresindedir? Bu görme ile ilgili bir olaydır. Komşunuz da başka bir ebemkuşağı görür. Sol gözünüz, sağ gözünüzün gördüğünün aynını görmez. Önünüzde atmosferin yarattığı bir serap peyzajı görürsünüz. Bu bir gerçek midir? Suya daldırdığınız bastonunuz kırılma olayıyla kırılmış görünür. Bu doğru mudur? Görmenizin bu tanıklığına inanır mısınız? Sözün kısası, objectivement7 gördüğünüz her şey gerçek olabilir mi? Özellikle gerçeğin ne olduğunu tespit edemediğimiz hâlde… Görünmeleri bakımından fantomlar birer gerçektir. Ama bu gerçeklikleri neden ibarettir?”

      Talat Bey mürebbiyenin okumasını keserek: “Pardon Madam. Siz, üstadınız Flammarion’la birlikte düşü gerçek, gerçeği düş yapıyorsunuz…”

      “Mösyö, bu ikisi o kadar birbirine karışıktır ki… Bir ölünün fantomu tıpkı onun sağlığındaki şekliyle görünüyor. Bu konuda delilli, ispatlı yüzlerce olay vardır. Flammarion’dan aktararak bir tanesini anlatayım.”8

      VI

      ÖLÜMÜNDEN DOKUZ YIL SONRA GÖRÜNEN BİR KIZ

      İhtiyar mürebbiye devam etti:

      “Bu harikulade olaylar vardır ama her ölüde ortaya çıkan bir bollukta değildir. Doğrudur, nadirdir. Dinleyiniz. Olayı anlatan diyor ki:

      Çok sevdiğim, on yedi yaşında bir kız kardeşim vardı. 1867 yılı Saint-Louis şehrinde koleradan öldü. 1876 yılı yani kız kardeşimin ölümünden dokuz yıl sonra Amerika Birleşik Devletlerinde bulunuyordum. Bir gün odamda öğleye doğru yazı yazar ve bir cigara içerken sol tarafımda kolunu masaya dayayarak birinin oturduğunu hisseder gibi oldum. Ve hemen o yana dönerek baktım. Bir de ne göreyim, yanı başımda merhum kız kardeşim oturmuyor mu! Ölümüne son derece üzüldüğüm sevgili kardeşçiğimi böyle odamda diri görünce

Скачать книгу


<p>7</p>

Objectivement: Objektif olarak, nesnel, tarafsız. (e.n.)

<p>8</p>

Olayın doğruluğunu incelemek için başvurulan: Proceeding of the s.p.r. vol. VI. P. 17 et Annales psychiques 1909, p. 325. (y.n.)