Rio’ya Yeniden Kavusma: Diriliş 1968. Parvana Saba
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Rio’ya Yeniden Kavusma: Diriliş 1968 - Parvana Saba страница 4

Kimseye söylemedi.
Kendisinde bir sorun olduğunu zaten anlamıştı.
Solmayan anılar
Beş yaşına geldiğinde Maria gerçeği anladı.
O Maria değildi.
Daha doğrusu o Maria’ydı.
Ama o başka biriydi.
Bazen yansımasına baktığında tuhaf bir yetersizlik duygusuna kapılıyordu.
Sanki bedenin içindeki ruh olması gerektiği gibi değildi.
Bir keresinde annesi onun için beyaz bir fiyonk bağladığında Maria aniden şöyle dedi:
– «Bana yakışmıyor. Ben bir erkeğim.»
Annesi güldü:
– «Ne diyorsun aptal? Elbette sen bir kızsın.»
Ama Maria biliyordu.
Ve bu onu ölesiye korkuttu.
Farklı olma korkusu
Çocuklar çocukken duygularıyla yaşarlar. Analiz etmiyorlar ama hissediyorlar.
Maria neden bazen başka biri hakkında «ben» demek istediğini açıklayamıyordu.
Neden hiç tanımadığı isimler ve yüzler ona tanıdık geliyordu?
Neden biri sokakta gitar çaldığında kalbi ağrımaya başlıyordu.
Kendini anlayamıyordu.
Ama hissettim.
Ve bir gün bir karar verdim:
Hiç kimse öğrenmemeli.
Her ne ise, gitmeli.
Normal olacak.
Kendisinden beklenen olacak.
Umarım bu düşünceler bir daha geri gelmez.
Unutulmaya giden yol
Maria tuhaf rüyalar hakkında konuşmayı bıraktı.
Tek kelime Portekizce konuşmuyordu.
Sıradan bir Sovyet kızının yaşaması gerektiği gibi yaşamayı öğrendi.
Ama tamamen unutamadım.
Çünkü Marcus hâlâ onun içindeydi.
Ve bekledim.
Bölüm 3: Geçmişin Hayaletleri
Hiçbir zaman sıradan olmayan sıradan bir hayat
Sovyetler Birliği, 1970’ler.
Dışarıdan her şey normaldi.
Tipik bir şehir, ülkenin her yerinde binlercesi var. Dar gri sokaklar, beş katlı eski binalar, kutudaki kibritler gibi birbirinin aynısı. Avlularda pastan sıyrılmış salıncaklar, akşamları sarhoş adamların futbol tartıştığı garajlar ve en yakın bakkaldan gelen sıcak ekmek kokusu var.
Mary’nin evi herkesinkiyle aynıydı. Dikkat çekici bir şey yok.
Annem katı ama şefkatlidir. Muhasebeci olarak çalışıyordu ve saçmalıklara ve hayallere inanmıyordu.
Babası sessiz ve yorgun bir adamdır. Eve geç gelen ve plan, sigara ve sonsuz Sovyet stresi kokan bir mühendis.
Maria sıradan bir kızdı.
En azından etraftaki herkes böyle düşünüyordu.
Ama onun içinde başka bir hikaye daha vardı.
Ruhu uyandıran müzik
Maria yedi yaşına geldiğinde okula gönderildi. Okulda bir müzik öğretmeni belirdi – hüzünlü gözleri ve sanki bir zamanlar operada şarkı söylemiş gibi sesi olan garip bir adam olan Igor Vasilyevich, ama şimdi kimsenin buna ihtiyacı yok.
Eski bir gramofon getirip plak taktı.
Hoparlörden Brezilya ritimleri çalmaya başladı.
Maria dondu.
Kalbim aniden battı ve daha hızlı atmaya başladı.
Resimler kafamda patlıyor gibiydi:
Rio’nun parlak ışıkları. Sıcak hava. Portekizce sesler. Samba sokaklardan akıyor.
Maria’nın elleri titriyordu.
Bu müziği biliyordu.
Bunu vücudunun her hücresinde hissediyordu.
Bacaklarının altında nasıl hareket ettiğini biliyordu. Cilt nasıl ısınır? İnsanlar nasıl gülüyor.
Ama nereden?
Öğretmen sordu:
– «Maria, neden bu kadar solgunsun?»
Gerçeği söyleyemedi.
Sadece fısıldadı:
– «Bu müziği seviyorum…»
Akşam eve döndü ve uzun zamandır için için yanan soruyu ilk kez annesine sordu:
– «Anne, hiç başka bir ülkeye gittik mi?»
Kadın başını çorba tenceresinden kaldırmadı bile.
– «Bu saçmalık, elbette hayır.»
– «Ya Brezilya’da?»
Annem ona sert bir şekilde baktı:
– «Bunu sana düşündüren ne? Sana kim söyledi?»
Maria omuz silkti.
– «Sadece düşünüyordum.»
Anne endişeyle kızına baktı.
– «Okulu düşün, aptalca şeyleri değil.»
Maria uyarıyı anladı.
Bu konuda konuşamazsınız.
Ancak müzik zaten işini yaptı.
Marcus uyandı.
Unutamayacağın bir rüya
O gece