Karşıt Güçler. Aldivan Teixeira Torres

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karşıt Güçler - Aldivan Teixeira Torres страница 6

Karşıt Güçler - Aldivan Teixeira Torres

Скачать книгу

hayalim bunun ötesinde. Kendimi mesleki ve manevi olarak geliştirmek istiyorum. Kısacası, sevdiğim işi yapmak, sorumlu şekilde para kazanmak ve daha iyi bir evren için yeteneğimle katkı sunmak istiyorum. Hayalimden bu kadar kolay vazgeçmiyorum.

      Hayalet cevapladı:

      —Mağarayı ve tuzaklarını biliyor musun? Takip ettiği yoldaki aşırı tehlikelerden haberi olmayan zavallı genç bir adamdan başka bir şey değilsin. Koruyucu seni aldatan bir şarlatandan başka bir şey değil. Seni mahvetmek istiyor.

      Hayaletin ısrarı beni rahatsız etti. Beni tanıyor olabilir miydi? Tanrı, merhametiyle benim başarısız olmama izin vermezdi. Tanrı ve Bakire Meryem her zaman etkili şekilde benim tarafımdaydı. Bunun kanıtı Bakire’nin hayatım boyunca çeşitli şekillerde belirmesiydi. “Bir Medyumun Görüntüsü”nde (henüz yayınlamadığım bir kitap) bir plazada bankta oturduğum, kuşların ve rüzgârın beni rahatsız ettiği ve dünya ile hayat hakkında genel olarak düşüncelere daldığım bir sahne tasvir ediliyor. Aniden, beni sorgularken gören bir kadının figürü belirdi:

      —Tanrı’ya inanıyor musun oğlum?

      Hızla cevapladım:

      —Elbette, tüm varlığımla.

      Bir anda elini başıma koydu ve dua etti:

      —Görkemli Tanrı seni ışığıyla kaplasın ve sana birçok yetenek bahşetsin.

      Bunu söyleyerek uzaklaştı ve bunu anladığımda artık yanımda değildi. Öylece ortadan kayboldu.

      Bu, Bakire’nin hayatımdaki ilk ortaya çıkışıydı. Yine kendisini bir dilenci kılığına sokarak bana gelip bozuk para istedi. Bana bir çiftçi olduğunu ve henüz emekli olmadığını söyledi. Ona cebimdeki bozuklukları seve seve verdim. Parayı alırken bana teşekkür etti ve bunu anladığımda ortadan kaybolmuştu. O an dağda, Tanrı’nın beni sevdiği ve benim tarafımda olduğuna dair en ufak bir şüphem yoktu. Bu yüzden hayalete belirli bir kabalıkla cevap verdim.

      —Tavsiyeni dinlemeyeceğim. Sınırlarımı ve inancımı biliyorum. Git buradan! Git bir eve dadan veya öyle bir şey yap. Beni rahat bırak!

      Işıklar kayboldu ve ayak sesleri kulübeyi terk etti. Hayaletten kurtulmuştum.

      İkinci görevden sonra üç gün geçmişti. Açık, güneşli ve parlak bir Cuma sabahıydı. O sabah, tuhaf kadın yaklaştığında ufku seyrediyordum.

      —Hazır mısın? Ormanda sıra dışı bir olay ara ve ilkelerinle hareket et. Bu senin ikinci sınavın.

      —Pekâlâ, üç gündür bu anı bekliyordum. Sanırım hazırım.

      Aceleyle ormana giden en yakın yola yöneldim. Adımlarım birbirini neredeyse bir müzik ritmi gibi takip ediyordu. Bu ikinci görev aslında neydi? Beni bir endişe sardı ve adımlarım bilinmeyen bir nesne arayışıyla hızlandı. Hemen önümdeki yolun ayrılıp birbirinden uzaklaştığı yerde bir açıklık ortaya çıktı. Ama oraya vardığımda, beni şaşırtan bir şekilde iki ayrı kol yok olmuştu ve onun yerine önümdeki sahneyi görüyordum: bir yetişkin tarafından çekiştirilip sesli şekilde ağlayan bir çocuk. Bu adaletsizlik karşısında duygularım kontrolü ele geçirdi ve böylece haykırdım:

      —Bırak çocuğu gitsin! O senden ufak ve kendisini savunamaz.

      —Bırakmayacağım! Ona böyle davranıyorum çünkü çalışmak istemiyor.

      —Seni canavar! Küçük çocukların çalışması gerekmez. Okumalı ve iyi bir eğitim almalılar. Bırak onu!

      —Kim bırakmamı sağlayacak, sen mi?

      Şiddete tamamen karşıyım ama o anda kalbim benden bu pislikten önce harekete geçmemi istedi. Çocuğun serbest kalması gerekiyordu.

      Çocuğu nazikçe bu canavardan uzaklaştırıp adama vurmaya başladım. Piç karşılık verdi ve bana birkaç darbe savurdu. Bir tanesi boşluğuma geldi. Dünyam döndü ve güçlü içe işleyen bir rüzgâr tüm bedenimi doldurdu: Zihnimi, uçuşan kuşlarla beraber beyaz ve mavi bulutlar işgal etti. Bir an içinde tüm bedenim gökyüzünde süzülüyormuş gibi görünüyordu. Uzaklardan zayıf bir ses beni çağırdı. Bir an sonra engelleri aşar gibi bir kapının ardından diğerinden geçiyor gibiydim. Kapılar iyice kilitlenmişti ve onları açmak dikkate değer bir çaba gerektiriyordu. Her kapı sıra ile bir salona veya tapınağa açılıyordu. İlk salonda ortasında açık bir İncil bulunan bir masanın etrafında oturan beyaz giyimli insanlar buldum. Bunlar gelecekteki dünyada hüküm sürmeleri için seçilen bakirelerdi. Bir güç beni odadan çıkardı ve ikinci kapıyı açtığımda kendimi ilk tapınakta buldum. Sunağın kenarında Brezilya’nın fakirlerinin isteğiyle tütsü çubukları yanıyordu. Sağ elin olduğu tarafta bir rahip yüksek sesle dua ediyordu ve bir anda tekrarlamaya başladı: Kâhin! Kâhin! Kâhin! Yanında beyaz gömlekli iki kadın vardı. Üzerlerinde şu yazılıydı: Mümkün hayal. Her şey kararmaya başladı ve duruşumu toparladığımda başımı döndüren bir hızla şiddetli bir şekilde dışarı çekildim. Üçüncü kapıyı açtım ve bu defa toplantı yapan bir grup insanla karşılaştım: bir papaz, bir rahip, bir Budist, bir Müslüman, bir spiritüalist, bir Yahudi ve Afrika dinlerini temsile den birisiyle karşılaştım. Bir halka oluşturmuşlardı ve ortasında alevleriyle “Tanrı’ya giden halkların ve yolların birliği” yazan bir ateş yanıyordu. En sonunda sarılıp beni de gruba çağırdılar. Ateş ortadan uzaklaştı ve elime yerleşip “çıraklık” kelimesini yazdı. Ateş saf bir ışıktı ve yakmıyordu. Grup dağıldı, ateş söndü ve tekrar odadan dışarı, dördüncü kapıyı açtığım yere çekilmiştim. İkinci tapınak tamamen boştu ve sunağa yaklaştım. Kutsal varlığın önünde eğildim, yerdeki bir kâğıdı aldım ve isteğimi yazdım. Kâğıdı katladım ve resmin ayaklarına koydum. Uzaktan gelen ses giderek netleşip keskinleşti. Tapınaktan ayrıldım, kapıyı açtım ve nihayet uyandım. Yanımda dağın koruyucusu vardı.

      —Demek uyandın. Tebrikler! Görevi kazandın. İkinci görev kendinin ve hareketinin kapasitesini keşfetmeyi hedefliyordu. “Karşıt Güçler”i temsil eden iki yol tek olmuştu ve bu sol tarafta karşılaşacağını bildiğin şeyleri unutmadan doğru tarafa gitmen gerektiği anlamına geliyordu. Davranışın, buna ihtiyacı olmadığı gerçeğine rağmen çocuğu kurtardı. Tüm o sahne seni değerlendirmek için benim zihinsel olarak yaptığım kurguydu. Doğru yaklaşımı seçtin. İnsanların çoğu adaletsiz sahnelerle karşılaştığında karışmamayı tercih eder. İhmal ciddi bir günahtır ve kişi saldırganın suç ortağı olur. Sen İsa Mesih’in bizim için yaptığı gibi kendini sundun. Bu tüm hayatın boyunca seninle olacak bir ders.

      —Beni tebrik ettiğin için teşekkür ederim. Her zaman ihmal edilenlerin iyiliği için hareket ederdim. Kafamı karıştıran şey daha önce tecrübe ettiğim manevi deneyim. Bu ne demek? Bana açıklayabilir misin, lütfen?

      —Hepimiz düşünce yoluyla diğer dünyalara geçebilme yeteneğine sahibiz. Buna astral seyahat deniyor. Bu konuyla ilgilenen bazı uzmanlar var. Gördüğün şey senin veya bir başkasının geleceğiyle alakalı olmalı, asla bilemezsin.

      —Anlıyorum. Dağa tırmandım, ilk iki görevi tamamladım

Скачать книгу