Karşıt Güçler. Aldivan Teixeira Torres
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Karşıt Güçler - Aldivan Teixeira Torres страница 10
Üç seçenek var: sağda, solda ve ortada birer kapı. Her biri bir seçenek sunuyor: Mutluluk, başarısızlık ve korku. Doğru seçimi yapmalıyım. Zamanla korkularımın üstesinden gelmeyi öğrendim: karanlık korkusu, yalnızlık korkusu ve bilinmeyene karşı korku. Başarıdan veya gelecekten de korkmuyorum. Korku sağdaki kapıyı temsil ediyor olmalı. Başarısızlık zayıf bir plânlamanın sonucu. Birkaç defa başarısız oldum ama bu hedeflerimden vazgeçmeme neden olmadı. Başarısızlık, daha sonra gelecek zafere ders niteliğinde olmalı. Başarısızlık soldaki kapıyı temsil ediyor olmalı. Nihayetinde ortadaki kapı mutluluğu temsil etmeli çünkü doğru olan ne sağa ne de sola döner. Doğruluk her zaman mutludur. Gücümü toplayıp ortadaki kapıyı seçiyorum. Açılmasıyla büyük girişli bir salona giriyorum ve çatıda mutluluk yazıyor. Ortasında başka bir kapıyı açan bir anahtar var. Gerçekten de haklıydım. İlk adımı tamamladım. Bu bana iki tane daha sunuyor. Anahtarı alıp kapıda deniyorum. Mükemmel şekilde uyuyor. Kapıyı açıyorum. Bu beni yeni bir dehlize sokuyor. İlerlemeye başlıyorum. Zihnimden birçok düşünce geçiyor: yüzleşmem gereken yeni tuzaklar ne olacak? Bu tünel beni ne tür bir senaryoya götürecek? Cevaplanmamış bir sürü soru var. Yürümeye devam ediyorum ve zar zor nefes almaya başlıyorum çünkü hava giderek azalıyor. Şimdiden onda bir mil gittim ve dikkatli olmaya devam etmeliyim. Bir ses duyup kendimi korumak için zemine çöküyorum. Bu etrafımda uçuşan küçük yarasaların sesi. Kanımı emecekler mi? Etobur mular? Şanslıyım ki tünelin genişliğinde kayboluyorlar. Bir yüz görüyorum ve bedenim titriyor. Bu bir hayalet mi? Hayır. Et ve kandan oluşuyor ve dövüşmeye hazır şekilde bana doğru geliyor. Bu, mağaranın keşiş Ninjalarından biri. Dövüş başlıyor. Çok hızlı ve hayati bir yerime vurmaya çalışıyor. Saldırılarından kaçmayı deniyorum. Filmlerden öğrendiğim bazı hamlelerle karşılık veriyorum. Stratejim işe yarıyor. Bu onu korkutuyor ve biraz geri çekiliyor. Dövüşçülüğüyle tekrar vuruyor ama buna hazırım. Mağaradan aldığım bir kayayla kafasına vuruyorum. Bilincini kaybedip yere düşüyor. Şiddete tamamen karşıyım ama bu durumda kesinlikle gerekliydi. İkinci senaryoya gidip mağaranın sırlarını keşfetmek istiyorum. Tekrar yürümeye başlıyorum ve dikkatimi muhafaza ederek kendimi yeni tuzaklara karşı koruyorum. Nemin azalmasıyla bir rüzgâr esmeye başlıyor ve daha rahat hissediyorum. Koruyucunun gönderdiği olumlu düşünce akımlarını hissediyorum. Mağara daha da karararak kendisini dönüştürüyor. Hemen ilerde sanal bir labirent kendisini gösteriyor. Mağaranın tuzaklarından bir başkası. Labirentin girişi mükemmel şekilde görünür halde. Ama çıkışı nerede? İçeri girip kaybolmamayı nasıl başaracağım? Yalnızca bir seçeneğim var: labirenti geçip risk almak. Cesaretimi toplayıp labirent girişine doğru ilk adımları atmaya başlıyorum. Dua et okuyucu, çıkışı bulabilmem için dua et. Kafamda hiçbir strateji yok. Galiba bu karmaşadan çıkabilmek için bilgimi kullanmalıyım. Cesaret ve inançla labirenti altüst ediyorum. İçeride, dışarıda olduğundan daha kafa karıştırıcı görünüyor. Duvarları geniş ve zikzaklara dönüyor. Kendimi bir labirentteymiş gibi kaybolmuş bulduğum anlarımı hatırlamaya başlıyorum. Babamın ölümü, çok gençtim, hayatımda gerçek bir darbeydi. İşsiz geçirdiğim bu süre ve aynı zamanda okula gitmemek de kendimi bir labirentte gibi kaybolmuş hissetmeme neden olmuştu. Şimdi de aynı durumdaydım. Yürümeye devam ediyorum ve labirentin sonu yokmuş gibi duruyor. Hiç umutsuz hissettiniz mi? Hissettiğim şey buydu, tamamen umutsuz. Bu yüzden adı umutsuzluk mağarası. Son kalan gücümü de toplayıp ayağa kalkıyorum. Neye mal olursa olsun çıkışı bulmam gerekiyor. Son bir düşünceyle çarpılıyorum; tavana bakıp birçok yarasa görüyorum. Onlardan birini takip edeceğim. Ona “büyücü” diyeceğim. Bir büyücü labirentten çıkmayı başarabilir. İhtiyacım olan şey bu. Yarasa çok hızlı uçuyor ve ona yetişmem lâzım. Fiziksel olarak neredeyse bir atlet gibi fit olmam iyi. Tünelin sonunda, hatta daha da iyisi, labirentin sonunda ışığı görüyorum. Kurtuldum.
Labirentin sonu beni mağaradaki tünelde tuhaf bir sahneye götürdü. Aynalardan yapılmış bir oda. Bir şeyleri kırarım korkusuyla dikkatlice yürüyorum. Aynadaki yansımamı görüyorum. Ben artık kimim? Kaderini keşfetmek üzere olan zavallı, genç bir hayalperest. Belirli bir endişeye sahip görünüyorum. Bütün bunlar ne anlama geliyor? Duvarlar, tavan, her şey camdan oluşuyor. Bir aynanın yüzeyine dokunuyorum. Malzemesi çok kırılgan ama kişinin kendi görünüşünü dürüstçe yansıtıyor. Bir anda aynaların üçünde farklı görüntüler beliriyor, bir çocuk, tabut taşıyan genç bir kişi ve yaşlı bir adam. Hepsi de benim. Bu bir imge mi? Gerçekten de saflık, masumiyet ve insanlara inanmak gibi çocuksu yanlarım var. Bu özelliklerden kurtulmak istediğimi sanmıyorum. On beşindeki genç hayatımın acı dolu bir evresini temsil ediyor: Babamın kaybı. Sert ve mesafeli tarzına rağmen babamdı. Onu hâlâ özlemle hatırlıyorum. Yaşlı adam geleceğimi temsil ediyor. Nasıl olacak? Başarılı olacak mıyım? Evli, bekâr, hatta dul mu? Nefret edilen veya canı yanmış yaşlı bir adam olmak istemiyorum. Bu kadar görüntü yeter. Ben şimdiki zamandayım. Yirmi altı yaşında genç bir adamım, matematik diplomam var ve bir yazarım. Artık ne bir çocuğum, ne de babasını kaybetmiş on beş yaşında bir genç. Yaşlı bir adam da değilim. Geleceğim önümde duruyor ve mutlu olmak istiyorum. Bu üç görüntüden biri değilim. Ben kendimim. Bir vuruşla insanların göründüğü üç ayna kırılıyor ve bir kapı ortaya çıkıyor. Bu benim üçüncü ve son senaryoya girişim.
Yeni bir tünele giriş sağlayan kapıyı açıyorum. Üçüncü senaryoda beni ne bekliyor? Hadi birlikte devam edelim okuyucu. Yürümeye başlıyorum ve hâlâ ilk sahnedeymişim gibi kalbim hızla çarpıyor. Birçok görev ve görünmez tehlikenin üstesinden