Kalkan Denizi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kalkan Denizi - Морган Райс страница 5
Nihayet dağın yamacının en üst noktasına ulaştılar, durup yan yana durdular, Yukarı Adalar'a ikisi birden tepeden bakıyordu. Bu noktadan, sonsuzluğu görebiliyorlardı; adanın okyanusa bağlantısını, üstündeki sisi, aşağıda çarpan dalgaları ve Gwendolyn'in kayalık kıyılarda sıralanmış yüzlerce gemisini izlediler.
Çok uzun süre, el ele tutuşup anın tadına vararak sessizce durdular. Birlikte olmanın, bunca yıldır onları birbirinden ayıran tüm insanlardan ve hayatın getirdiklerinden sonra nihayet birlikte olmanın tadını çıkardılar.
"Sonunda, burada ve bir aradayız– fakat işe bak ki artık neredeyse başka birine bağlısın, düğününe günler var. Öyle görünüyor ki aramıza hep bir engel girmesi kaderin bir cilvesi."
"Fakat yine de bugün buradayım," diye cevapladı Reece. "Belki kader bize bir şey anlatmaya çalışıyordur."
Stara, Reece'in elini sıkıca tuttu, Reece de aynını yaptı. Karşıya bakarlarken Reece'in kalbi çarpıyordu, tüm hayatı boyunca aklının bu kadar karıştığını hissetmemişti. Bunların hepsi kader miydi? Burada Stara'ya rastlaması, düğününden önce onu görmesi, tüm bunlar bir başkasıyla evlenerek hata yapmasını engellemek için miydi? Tüm bu yıllardan sonra kader onları her şeye rağmen bir araya getirmeye mi çalışıyordu?
Reece, böyle olduğunu hissetmekten kendini alıkoyamıyordu. Ona rastlamasının kaderin bir cilvesi olduğunu, belki de düğününden önce ona son bir şans verildiğini hissediyordu.
"Kaderin bir araya getirdiğini, hiç bir insan bozamaz," dedi Stara.
Stara, Reece'in gözlerine bakıp onu hipnotize ederken sözleri Reece'in içine işledi
"Hayatımızda olan biten çok sayıda şey bizi birbirimizden ayrı düşürdü," dedi Stara. "Klanlarımız. Vatanlarımız. Okyanus. Zaman. Fakat hiç bir şey bizi birbirimizden uzak tutmayı başaramadı. Bunca yıl geçmesine rağmen aşkımız aynı güçle yerinde duruyor. Evlenmeden önce bana rastlaman bir tesadüf mü? Kader bize bir şey anlatıyor. Çok geç değil."
Reece ona baktı, kalbi hızla çarpıyordu. Stara ona baktı, yarı saydam gözleri yukarıdaki göğü ve aşağıdaki okyanusu yansıtıyor, ona karşı yoğun bir aşk taşıyordu. Hiç olmadığı kadar aklı karışmıştı, doğru düzgün düşünemiyordu.
"Belki de düğünü iptal etmeliyim," dedi.
"Bunun kararını ben veremem," diye cevapladı. "Kalbinin sesini sen bulmalısın."
"Şu anda," dedi, "kalbim sevdiğimin sen olduğunu söylüyor. Hep sevdiğim kadın sensin."
Reece'e ciddiyetle baktı.
"Başka birini hiç sevmedim," dedi.
Reece kendine engel olamıyordu. Öne eğildi ve dudakları onunkilerle buluştu. Tüm dünyanın etrafında eridiğini, Stara da onu öptüğünde aşka battığını hissetti.
Artık nefes alamayıncaya kadar; Reece, her şeye, içindeki tüm mantığın karşı çıkmasına rağmen, Stara'dan başkasıyla evlenemeyeceğini fark edene kadar öpüşmeye devam ettiler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gwendolyn altın bir köprüde durdu. Tırabzanına sıkı sıkı tutunarak kenardan aşağı baktı ve altında akan hırçın nehri gördü. Akışı öfkeyle kükredi, Gwendolyn bu manzarayı izlerken sular hiç olmadığı kadar yükseldi. Serpintilerini buradan bile hissediyordu.
"Gwendolyn, aşkım."
Gwen, belki yirmi adım ötedeki karşı kıyıdan Thorgrin'in gülümseyerek elini ona uzattığını gördü.
"Bana gel," diye yalvardı. "Nehri geç."
Onu görünce rahatlayan Gwen, ona doğru yürümeye başladı- ta ki onu yolundan döndüren bir başka ses duyana kadar.
"Anne," dedi yumuşak bir ses.
Gwen aksi kıyıda duran bir çocuk gördü. On yaşlarında, uzun, gururlu, geniş omuzlu, asil bir ağıza, güçlü bir çeneye ve parıldayan gri gözlere sahipti. Babası gibi. Tanıyamadığı bir materyalden yapılma güzel ve parlak bir zırh giymişti, belinde ise bir savaşçının silahları vardı. Gücünü buradan bile hissediyordu. Durdurulamaz bir güçtü.
"Anne, sana ihtiyacım var," dedi.
Çocuk elini uzattı ve Gwen ona doğru yürümeye başladı.
Sonra durdu, bir Thor'a bir oğluna bakıyordu. İkisi de ellerini ona doğru uzatmışken bölünmüş hissediyordu. Hangi yöne gideceğini bilmiyordu.
Orada kararsız dururken altındaki köprü aniden çöktü.
Gwendolyn aşağıda hızla akan sulara doğru düştüğünü hissederken çığlık attı.
Gwen buzlu suya düştüğünde donduğunu hissetti, hırçın sularda yuvarlandı ve debelendi. İne çıka, nefes almaya çalışarak dönüp karşılıklı iki kıyıda duran oğluna ve kocasına baktı. İkisi de ona doğru ellerini uzatmıştı ve ikisinin de ona ihtiyacı vardı..
"Thorgrin!" diye bağırdı. Sonra: "Oğlum!" dedi.
Gwen her ikisine doğru bağırarak uzandı ama kısa süre sonra bir şelalenin kenarından aşağı düşer halde buldu kendini.
Kocasını ve oğlunu gözden kaybettiğinde korkunç bir çığlık attı ve aşağıdaki keskin kayalara doğru metrelerce düştü.
Gwendolyn bağırarak uyandı.
Etrafına bakındı, soğuk terler dökmüştü, aklı karışıktı, nerede olduğunu anlamaya çalıştı.
Loş bir şato odasında, duvarlardaki meşalelerin titrek ışıkları altında bir yatakta uzandığını fark etti. Nefes nefese neler olduğunu anlamak için gözlerini çok defa kırptı. Hepsinin bir rüya, korkunç bir kabus olduğunu yavaşça anladı.
Gwen gözlerini kıstı ve odadaki çok sayıda hizmetliyi fark etti. Illepra ve Selese iki yanında durup kollarına ve bacaklarına soğuk bası uyguluyorlardı. Selese alnını nazikçe sildi.
"Şşş," dedi Selese onu rahatlatarak. "Bu sadece bir rüyaydı, leydim."
Gwendolyn, ellerini birinin sıktığını hissettiğinde döndü ve Thorgrin'i gördüğü için kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Thor, yatağının başında çömelmiş, uyandığını gördüğü için parlayan gözlerle Gwen'in ellerini tutuyordu.
"Aşkım," dedi. "İyisin."
Gwendolyn gözlerini kırptı nerede olduğunu , neden yatakta olduğunu ve tüm bu insanların burada ne aradıklarını anlamaya çalıştı.Sonra aniden hareket etmeye çalışınca karnında korkunç bir ağrı hissetti – ve hatırladı.
"Bebeğim!" diye bağırdı aklını kaybetmiş gibi aniden. "Nerede o? Bebeğim