Kalkan Denizi . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalkan Denizi - Морган Райс страница 8

Kalkan Denizi  - Морган Райс Felsefe Yüzüğü

Скачать книгу

yana çekildi, MacGil tedbirle yaklaştıktan sonra ikisi el sıkıştılar.

      Bu esnada, McCloud aniden MacGil'in elini tutarak kendine doğru çekti, kılıcını havaya dikip adamı tam göğsünden bıçakladı.

      "Özür dilerim," diye ekledi, "seni daha önce öldürmediğim için MacGil alçağı!"

      MacGil cansız bedeniyle yere düştü, yere kan dökülüyordu.

      Ölmüştü.

      Godfrey şok içinde donakaldı. Askerlerden bir adam ötedeydi ve tüm bunların kendi suçu olduğunu düşünmeden edemiyordu. MacGil'i savunmasız kalmaya cesaret veren ve anlaşmalarına aracılık eden kendisiydi. Bu McCloud tarafından ihanete uğramış, tüm adamları önünde kandırılmıştı.

      Godfrey düzgün düşünemiyordu, çok içmişti, aniden içinde bir şey oldu.

      Tek bir hareketle, Godfrey eğilerek ölü MacGil'in kılıcını aldı, öne çıkarak, McCloud'u kalbinden şişledi.

      McCloud, gözleri fal taşı gibi açılmış bir halde ona bakıyordu, sonra kılıç hala göğsüne saplıyken yere cansız halde yıkılıverdi.

      Godfrey, kanlı ellerine baktı, az önce ne yapmış olduğuna inanamıyordu. Hayatında ilk defa bir adamı bu kadar yakından öldürmüştü. İçinde böyle bir içgüdünün varlığından habersizdi.

      Godfrey onu öldürmeyi planlamamıştı; bunu detaylı düşünmemişti bile. Sadece derinliklerinden bir tarafı üstün gelmiş ve adaletsizliğe karşı intikam talep etmişti.

      Salonda aniden kargaşa başladı.  Adamlar her taraftan bağırıp birbirlerine öfkeyle saldırıyorlardı. Kılıçlar çekilirken çıkan sesler odayı doldurdu ve Godfrey bir kılıç darbesi kafasına inmek üzereyken Akorth sayesinde aralarından çekildiğini hissetti.

      Bir başka asker – Godfrey kim olduğunu veya nedenini hatırlamıyordu – onu tuttu ve biraların sıralı olduğu masaya fırlattı. Godfrey'in son hatırladığı ahşap masada boydan boya kaydığı, her bir bira maşrapasına kafasını çarparak yere düştüğü oldu. Burası hariç başka her yerde olmak kabulüydü.

      ALTINCI BÖLÜM

      Hizmetliler kapıları açınca Gwendolyn, tekerlekli sandalyede, kollarında Guwayne'i tutarak, kendini hazırladı. Thor onu annesinin hasta yatağına doğru itti. Kraliçe'nin muhafızları içeri girerlerken selama durdular. Gwen karanlık odaya girdiklerinde bebeğini daha sıkı tuttu. Oda sessizdi, boğucu ve havasızdı. Duvarlarda titrek meşale ışıkları vardı. Havadaki ölümü hissediyordu.

      Guwayne diye düşündü. Guwayne, Guwayne.

      Bu ismi zihninin içinde söyledi, kendi kendine tekrar etti, ölüm döşeğindeki annesi dışında her hangi bir şeye odaklanmaya çalışıyordu. Bunu düşünürken isim onu rahatlıyor, sıcaklıkla dolduruyordu. Guwayne. Mucize çocuk. Bu bebeği ifade edebileceğinden çok seviyordu.

      Gwen, annesi ölmeden bebeğini görmesini istedi. Annesinin onunla gurur duymasını, onun hayır duasını almak istedi. Kabul etmeliydi. Sıkıntılı geçmişlerine rağmen, Gwen, annesi ölmeden önce aralarında barış ve uzlaşı istiyordu. Şu an çok hassas bir durumdaydı ve annesiyle kısa süredir daha yakın hissettiği gerçeği aklını daha çok kaybetmesine neden oluyordu.

      Kapılar arkasından kapanırken kalbinin sıkıştığını hissetti. Odaya baktı ve annesinin yanında duran onlarca hizmetliyi gördü. Eski muhafızlardan hatırladığı, eskiden babasının emrinde olan insanlardı. Oda insan kaynıyordu. Bu bir ölüm seyriydi. Annesinin yanı başında elbette, sonuna kadar vefakar hizmetlisi Hafold duruyor, hayatı boyunca yaptığı gibi kimseyi yanına yaklaştırmadan onu koruyordu.

      Thor, Gwendolyn'i annesinin yanına doğru iterken, Gwen kalkıp annesine eğilerek onu kucaklamak istedi. Fakat vücudu hala ağrıyordu, bu haliyle kıpırdayamıyordu.

      Bunun yerine, tek eliyle uzandı ve annesinin bileğini tuttu. Teni soğuktu.

      Orada baygın yatan annesi o sırada tek gözünü yavaşça açtı. Şaşırmış ve Gwen'i gördüğü için memnun olmuştu. Gayret ederek iki gözünü birden araladı ve konuşmak için ağzını açtı.

      Kelimeleri sıralamaya çalıştı ama sadece bir nefes gibi çıktılar. Gwen onu anlayamadı.

      Annesi boğazını temizledi ve Hafold'a eliyle işaret etti.

      Hafold hemen eğildi ve kulağını Kraliçe'nin ağzına götürdü.

      "Evet, leydim?" diye sordu Hafold.

      “"Herkesi dışarı çıkart. Kızımla ve Thorgrin'le yalnız kalmak istiyorum."

      Hafold, Gwen'e kısa bir bakış attı, içerleyerek cevap verdi, "Nasıl isterseniz, leydim." dedi.

      Hafold herkesi hemen toparladı ve kapıya kadar geçirdi, sonra geri gelip Kraliçe'nin yanındaki  yerini aldı.

      "Yalnız," diye tekrarladı Kraliçe, Hafold'un bildiği bir bakışla.

      Hafold yatağa baktı, şaşırmıştı sonra Gwen'e kıskanan gözlerle bakıp odadan bir hışımla çıktı ve arkadan kapıyı sıkıca kapadı.

      Gwen Thor'la beraber oturuyor, herkes çıktığı için rahatlamış hissediyordu. Ölüm havada kalın bir battaniye gibi asılı duruyordu, annesi onunla daha fazla kalamayacaktı.

      Annesi, Gwen'in ellerini tuttu, Gwen de onlarınkini sıktı. Annesi gülümsedi, yanağından bir gözyaşı döküldü.

      "Seni gördüğüme sevindim," dedi annesi. Sözler bir fısıltı gibi çıkmıştı, zar zor duyuluyordu.

      Gwen yeniden ağlamaklı hissetti, güçlü olmak, annesinin hatırına gözyaşlarına hakim olmak için elinden geleni yaptı. Fakat kendine hakim olamıyordu, gözyaşları aniden boşaldı, hiç durmadan ağlamaya başladı.

      "Anne," dedi. "Üzgünüm. Çok üzgünüm. Her şey için."

      Gwen, hayatı boyunca daha yakın olamadıkları için üzüntü seline kapılmıştı. İkisi birbirlerini hiç bir zaman gerçekten anlayamamıştı. Kişilikleri hep çatışmıştı, olayları hiç aynı yerden görememişlerdi. Gwen ilişkileri için üzgündü, bunun sorumlusu kendisi olmasa bile. Geriye dönüp baktığında her şeyi daha farklı yapmak için söyleyebileceği veya yapabileceği bir şeyler olmasını diledi. Fakat hayatlarıyla ilgili her şeyde iki ayrı uçta yer alıyorlardı. Görünüşe göre ikisinin de sarf edeceği her hangi bir çaba bunu değiştirmeyecek gibiydi. Aynı aileye mensup, anne-kız ilişkisiyle hapsolmuş birbirlerinden çok farklı iki insandı onlar. Gwen asla onun istediği kızı olamadı, Kraliçe de Gwen'in arzuladığı anne değildi. Gwen kaderlerinin neden bir yazıldığını  merak etti.

      Kraliçe kafasını salladı, Gwen anladığını görebiliyordu.

      "Ben de üzgünüm," diye cevapladı. "Sen sıra dışı bir kız çocuğuydun. Sıra dışı bir Kraliçesin. Benim olduğumdan daha büyük bir Kraliçe ve babanın olabildiğinden çok daha iyi bir hükümdarsın.

Скачать книгу