Köle, Savaşçı, Kraliçe . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Köle, Savaşçı, Kraliçe - Морган Райс страница 4

Köle, Savaşçı, Kraliçe  - Морган Райс Tahtlar ve Zafer

Скачать книгу

satıcıya işaret ederek, “İmparatorluk’a bağlılığını göster, onu kırbaçlarken çocuğu sen tutacaksın,” dedi.

      Satıcının gözleri dondu, alnına ter boşandı. Adamın kıpırdaman durmasına şaşırdı Ceres.

      “Hayır,” diye cevapladı.

      İkinci asker satıcıya doğru tehditkar bir adım atarken eli kılıcının kabzasını kavrıyordu.

      "Dediğimizi yap yoksa kelleni alır dükkanını başına yıkarız," dedi asker.

      Satıcının yuvarlak yüzü düştü ve Ceres adamın pes ettiğini anladı.

      Yavaşça çocuğun yanına gelip önünde diz çökerek kollarını tuttu.

      "Lütfen beni affet," derken gözlerinin kenarından yaşlar boşalıyordu.

      Çocuk hıçkırarak ağlamaya ve ardından kendini adamdan kurtarmaya çalışırken çığlık atmaya başladı.

      Ceres çocuğun titrediğini görebiliyordu. Stada doğru yürümek, buna şahit olmaktan kaçınmak istedi ancak ayakları meydanda mıhlanmış, gözleri önünde cereyan eden bu zalimliğe kilitlenmişti.

      İlk asker çocuğu gömleğini yırtarken ikincisi kafasının üstüne kırbacını indirdi. Olaya şahit olan çoğu insan askerler eziyetlerine devam ederken tezahürat etti, sadece bir kaçı homurdanıp başları önlerinde yürüyüp gittiler.

      Kimse hırsızın arkasında durmadı.

      Açgözlü neredeyse deli eden bir ifadesiyle asker kırbacı çocuğun sırtına indirdi ve darbeleriyle acı içinde çığlık atmasına sebep oldu. Çocuğun yırtılan derisinden kanlar fışkırıyordu. Çocuğun kafası geriye doğru düşüp artık çığlık atamayıncaya kadar asker çocuğu kırbaçlamaya devam etti.

      Ceres öne atılıp çocuğu kurtarmak için içinde büyük bir dürtü hissediyordu ancak bunu yaparsa sonucunun kendi ve sevdiği herkesin ölümü olacağını biliyordu. Omuzlarını düşürdü, çaresiz ve yenilmiş hissediyordu. İçten içe bir gün intikam almaya kararlıydı.

      Sartes'i kendine doğru çekip gözlerini kapattı, çaresizce onu korumayı, masumiyetinin sadece bir kaç sene daha sürmesini istiyordu hoş bu topraklarda masumiyetten eser yoktu. Ani bir harekette bulunmamak için zorladı kendini. Bir erkek olarak bu zalim olayları görmesi gerekiyordu ancak bir gün çıkacak isyanda güçlü bir şekilde yerini almak için aynı zamanda hayatta olmalıydı.

      Askerler çocuğu satıcının elinden alıp cansız bedenini tahta arabanın arkasına fırlattılar. Satıcı elini suratına götürüp hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladı.

      Sadece saniyeler sonra araba ilerledi ve açılan alan sanki hiç bir şey olmamış gibi meydanda dolaşan insanlar tarafından kapatıldı.

      Ceres içinde yükselen mide bulantısı altında eziliyordu. Bu adil değildi. Şu anda, sanatlarını son derece iyi icra ettikleri için İmparatorluk askerlerinin bile gözlerinden kaçan en az yarım düzine kadınlı erkekli cepçi sayabiliyordu. Bu zavallı çocuğun hayatı hırsızlık konusunda usta olmadığı için mahvolmuştu. Eğer şanslı olsaydı hayatı bağışlanırdı ve ömrünün geri kalanını altın madeninde çalışarak geçirirdi. Ceres bu şekilde tutsak edilmektense ölmeyi tercih ederdi.

      Yol boyunca ilerlediler, ruhen çökmüşlerdi, diğerleriyle omuz omuza ilerlerken sıcaklık neredeyse dayanılmaz bir hal almıştı.

      Altın bir araba yanlarından geçerken herkesi yoldan çekilmeye zorluyor ve insanları evlerin yanına doğru itiyordu. Sert bir şekilde itilen Ceres kafasını kaldırınca renkli ipek elbiseleri içindeki üç genç kızın kahkahalar atarak sokağa altın fırlattıklarını gördü. Bir avuç insan elleri ve dizleri üstünde çökerek ailelerini bir ay boyunca besleyecek bu metal parçası için kavgaya tutuştular.

      Ceres asla böyle verilen bir şey için el açmayacaktı. Bu tipler gibilerinden sadaka almaktansa ölmeyi yeğlerdi.

      Genç bir adamın altını yakaladığını ve yaşlı bir adamın onu yere yatırıp sertçe elini boynuna sardığını gördü. Adam diğer eliyle genç adamın avucundaki parayı zorla ondan almaya çalışıyordu.

      Genç kızlar arabaları kalabalığı yarmadan önce adamları işaret ederek bu sahne karşısında gülüştüler.

      Ceres'in midesi bulanmıştı.

      "Yakın bir zamanda eşitsizlik sonsuza kadar yok olacak," dedi Rexus. "Bunu göreceğim."

      Onu dinlerken Ceres'in kalbi ağırlaşıyordu. Bir gün onunla ve kardeşleriyle yan yana isyanda dövüşecekti.

      Stada yakınlaşırken sokaklar genişledi ve Ceres ancak o zaman biraz nefes alabildiğini hissetti. Ortam güzeldi, heyecandan ikiye bölünecekmiş gibi hissediyordu.

      Kemerli onlarca girişten bir tanesi boyunca yürüyüp yukarı baktı.

      On binlerce köylü bu muhteşem Stadın içerisine tıkışmıştı. Kuzey tarafın üstündeki oval yapı çökmüştü ve kırmızı güneşliklerin çoğu yıprandığından bunaltıcı sıcağa karşı çok az koruma sağlıyordu. Demir kapılar ve tuzaklı kapıların ardında vahşi hayvanlar hırlıyordu, kapıların arkasında hazır bekleyen savaşçı efendileri görebiliyordu.

      Ceres tüm gördüklerini hayretle özümseyerek nefesini tuttu.

      Bir an sonra yukarı baktı ve Rexus ile kardeşlerinin arkada kaldıklarını fark etti. Onlara yetişmek için öne atıldığı sırada dört tane iri yarı adam etrafını sardı. Alkol, çürük balık ve çok yakınına kadar dadanan vücut kokularını duyunca döndü, çürümüş dişleri ve çirkin sırıtışlarıyla ona baktıklarını gördü.

      Hepsi önünü kapatacak şekilde stratejik olarak hareket ederken, "Bizimle geliyorsun, güzel kız," dedi içlerinden biri.

      Ceres'in kalbi heyecanla çarpmaya başladı. Önde kalan diğerlerine baktı fakat artan kalabalık içinde şimdiden görünürden kayboluyorlardı.

      Ceres en cesur ifadesini takınarak adamlara baktı.

      "Beni bırakın yoksa…"

      Adamlar kahkaha attılar.

      "Yoksa ne?" diye dalga geçti biri. "Senin gibi ufak bir kız dördümüze karşı mı gelecek?"

      "Debelenip çığlık atsan bile seni buradan çıkarırız, kimse de bir bok diyemez," diye ekledi bir diğeri.

      Haklıydı da. Göz ucuyla insanların acele içinde hareket ettiklerini, bu adamların Ceres'i tehdit ettiğini görmemiş gibi yaptıklarını fark etti.

      Aniden, liderin yüzü ciddileşti ve tek bir hızlı hareketle kollarını yakalayıp kendine doğru çekti. Bir daha hiç bulunmamak üzere onu kaçıracaklarını biliyordu ve bu düşünce Ceres'i her şeyden çok ürkütüyordu.

      Hızla atan kalbini görmezden gelmeye uğraşan Ceres etrafında döndü ve adamın kollarından kendini sıyırmaya

Скачать книгу