Antik mısır. Frank Henry Brooksbank

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Antik mısır - Frank Henry Brooksbank страница 10

Жанр:
Серия:
Издательство:
Antik mısır - Frank Henry Brooksbank

Скачать книгу

Osiris, bu ısrarlara boyun eğdi.

      Uzun yıllar boyunca ülkeyi eşi İsis’le birlikte yönetti, halkın arasına ilk karıştığı günden itibaren insanlara çok büyük yardımlarda bulundu. Yavaş yavaş hükümdarlığını Mısır hudutlarının çok ötesine yaydı; halkları silah zoruyla değil, tatlı sözlerin yanı sıra, o zamana dek varlığı dahi bilinmeyen tarım ve barış sanatına dair bilgisiyle kendi tarafına çekiyordu. Bu tür seyahatleri çok sık gerçekleştiriyor, aylarca ülkeden uzak kaldığı oluyordu; bu zamanlarda toprakları İsis yönetiyordu. İsis’in yalnız başına kaldığı sıralarda yönetim konusunda gösterdiği yetenek ve bilgelik, zarafeti ve nezaketine karşı hissedilen sevgi ve saygıyla birleşiyor, bu sayede neredeyse Osiris’e gösterilene denk bir hürmetle anılıyordu.

      Günlerden bir gün Thebes kentinin kapılarına bir yabancı vardı, silahlı adamlardan oluşan bir grupla birlikte gelmişti. Uzun ve güçlü biriydi, kapı muhafızının o zamana dek gördüğü en çirkin herifti. Gevşekçe yana saldığı uzun kolları, kısa ve kalın boynunun üstündeki devasa kafası, çatık kaşları, güdük ve kalınca burnu, son olarak da yüzüne her daim kötücül bir alay ifadesi konduran kesik üst dudağıyla birlikte, cesur kapı muhafızının bile gözünü korkutan bir adamdı bu.

      “Kimsin ve burada ne arıyorsun?” diye sordu asker, adam devasa kapılara vurunca.

      “Osiris’in sarayı burası mı?” diye sordu yabancı.

      “Evet. Niye soruyorsun?”

      “Ona gidip erkek kardeşi Tifon’un geldiğini söyle, akrabamı görmek için sabırsızlandığımı bildir,” diye cevap verdi dev adam.

      “Sen onun kardeşi misin!” diye haykırdı muhafız, bir kahkaha patlattı. Tanrılara benzer hükümdarının böylesi bir canavarla kardeş olabileceğine ihtimal dahi vermiyordu.

      Yabancı öfkelendi. “He, kardeşiyim,” diye böğürdü. “Çabuk mesajımı ilet, yoksa önce bu kapıları kafana çalar, sonra da seni mızrağıma geçiririm.” Bunu der demez büyük, kıllı ellerinden birini öne doğru uzatıp kapının parmaklıklarından birini yakalayarak parmaklığı yerinden sökecekmiş gibi sallamaya başladı.

      Muhafız, onun suyuna gitmenin en iyisi olacağına karar verdi. “Mesajını biriyle göndereceğim,” dedi. Sonra dönüp dostlarından birine haberi saraya iletmesini söyledi. Gönderilen adam geri döndü, kapıdaki muhafız çok şaşırmıştı, zira kapıya gelen yabancıların içeri alınması ve onlara huzura kadar eşlik edilmesi için emir verilmişti.

      Osiris giriş basamaklarının ucunda dikilmişti, kardeşini bekliyordu. Onu kente buyur etti, kendisiyle birlikte sarayda kalmasını istedi, odalar çoktan hazırlanmıştı bile. Gelin görün ki etraftaki birçok kişi, Firavun Osiris’in karşılamasında, o kendine has samimiyetinden bir şeylerin eksik olduğunu fark etmişti; Tifon’un yüzündeki kötücül bakışları ise görmeyen kalmamıştı.

      Bu zamandan sonra Osiris’in hükümdarlığının damgası olan huzur ve mutluluk gitgide azalıyor gibi görünüyordu. Tarlalarda ve kentte bir tedirginlik havası kol geziyordu. Bunun nasıl veya neden olduğunu hiç kimse bilmiyordu. İnsanlar kavga etmeye ya da kaderleri hakkında yakınmaya her zamankinden daha fazla meyilliydi, fakat bu hoşnutsuzluklarının sebebini sorsak hiçbiri cevap veremezdi. Yine de belli belirsiz bir biçimde, Osiris’in kardeşinin kapılara dayandığı günlerin öncesine dönmeyi arzu ediyorlardı.

      Tifon yönetimde rol almıyordu. Doğrusu Osiris, kardeşini, ona herhangi bir şeyi emanet edemeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyordu. Tifon, kendi meskeninde dostlarıyla alem yapmadığı zamanlarda uzun süreli avlara çıkıyor ve bazen aylarca geri dönmüyordu. Onun yokluğunda Thebes halkı tekrar huzura kavuşuyordu. Birçok insan, bu devin kendi kardeşine karşı bir komplo kurduğunu ve bu sözde av aşkını da aslında kötü planlarını saklayacak bir kılıf olarak kullandığını düşünüyordu.

      Osiris uzaklardayken İsis o kadar ihtiyatlıydı ki, Tifon kötülük edecek fırsat bulamıyordu. Osiris’e kıyasla çok daha dikkatli davranan İsis, tüm yaptıklarını izlemesi ve kendisine bildirmesi için güvenilir bir hizmetkârını adamın peşine takmadan, düzenbaz herifin şehri terk etmesine katiyen izin vermiyordu.

      Yıllar bu şekilde gelip geçti. İsis ve Osiris, tebaalarının yazgısını daha iyi bir hale getirmek ve huzurunu artırmak için didiniyorlardı. Tifon ise bu hoş toprakları kendi eline geçirmek için bekliyor ve fırsat kolluyordu, kardeşine karşı kalbinde hissettiği nefret gitgide büyüyordu.

      V – Osiris’in Katli

      Hükümdar’ın kardeşi, günler boyunca odasından çıkmadı. Kapısına gelen herkese kaba bir üslupla yalnız kalmak istediğini söylüyordu, yakın arkadaşlarını bile yanına sokmuyordu. Bu adamlar, zamanlarını hırgür çıkarmak için harcayan adamlardı; bir gün muhafız yüzbaşı, bunlardan bir düzinesini yakalayarak zindana attı. O günden sonra, her ne kadar o edepsiz eğlenceleri kontrol edilmese dahi, bu eğlenceleri çok daha gizli bir biçimde düzenlemeye başladılar. Tifon ise içine kapanıktı. Bazen servis edilen yemeğe dokunmuyordu bile; hizmetliler böylesi günlerde onun zalim öfkesinden kaçınmanın en doğrusu olacağını öğrenmişti. Bir gün oturduğu yerden hızla ayağa fırladı. “Bunu yapabilirim, yapacağım da…” dedi.

      Ahşaptan yapılma ağır bir sandığın yanına gitti ve sandığın içinden uzun bir kumaş rulosu çıkardı. Bu kumaş, Mısırlıların kullandığı kumaşlara pek benzemiyordu. Daha hoş ve daha yumuşaktı, güneş ışığında tıpkı gökkuşağı gibi parlıyordu. Düzenbaz Tifon bu ruloyu yanına alıp Osiris’i bulmaya gitti.

      Şans o ya, Osiris yalnızdı. “Nasılsın kardeşim?” diye nazikçe sordu. “Umarım hastalığını atlatmışsındır.”

      “Epey iyileştim,” diye cevap verdi Tifon; sanki bambaşka biri gibiydi, sesi ve tavrı işte o kadar nazik, o kadar uysaldı. “Epey iyileştim, kardeşçe ilgin için teşekkür ederim. Bu teşekkürümün bir nişanesi olarak sana küçük bir hediye hazırlamak isterim. Bu kumaş hakkında ne düşünüyorsun?” dedi ve kumaş topunu Hükümdar’a uzattı.

      “Gerçekten de çok güzel,” diye cevap verdi Osiris. “Bu topraklarda böylesi yok.”

      “İşte bu yüzden bu kumaş bir hükümdar için kullanılmalı,” dedi Tifon. “Eğer kardeşim kabul ederse, bu kumaşla onun krallara yaraşır bedeni için bir kaftan dikmek isterim.”

      “Cömertliğin için teşekkür ederim,” diye cevap verdi Osiris, hiçbir şeyden şüphelenmemişti. “Eğer sen öyle arzuluyorsan, kumaşı kabul edeceğim, ama sana daha fazla dert olmasın. Saray terzilerine bırakabilirsin. İlgilenmeleri için emir veririm.”

      “Bunu yapmak, kumaşın güzelliğinin yarısını bozmak olur ama,” dedi Tifon. “Ben çok becerikli bir zanaatkâr tanıyorum. İşini öylesine iyi yapıyor ki, onunla saray terzilerini kıyaslamak, bu kumaşla şu giydiğin çaputları kıyaslamak gibi olur. İzin ver gerekli ölçüleri alayım, hem kaftanını diktirmek benim için bir zevk olur.”

      “Pekâlâ, eğer öyle diyorsan, öyle olsun,” diyerek kabul etti Hükümdar. Ayağa dikildi, Tifon da kumaşı kullanarak başından topuklarına kadar ölçü aldı.

      Firavun

Скачать книгу