Antik mısır. Frank Henry Brooksbank

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Antik mısır - Frank Henry Brooksbank страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Antik mısır - Frank Henry Brooksbank

Скачать книгу

aşılamıştı. Bu onun için kolay bir işti. Çünkü kendi yaptığı işler o kadar mucizeviydi ki bu işlere şahit olanlar, bahsettiği tanrının aslında kendisi olduğunu düşünmeye bile dünden hazırlardı.

      Bir toplantı gününde saray mensupları kraliyet bahçesinde toplanmışlardı, Osiris burada genç bir adam gördü; genç adam diğerlerinden ayrı duruyordu, sessizdi, yüzüne bir keder hâkimdi. Bu genç, Osiris’in sevip saydığı genç bir savaşçıydı. Korkusuz mizacı, şövalyelere yaraşır tutumu ve keyif veren samimiyeti sayesinde onun sevgisini kazanmıştı. Besbelli ki bir şeyler ters gidiyordu, Osiris hemen onun olduğu yere doğru yürüdü.

      “Hotep, canını sıkan şey nedir?” diye sordu. “Neden dostlarınla eğlenmek yerine burada bir başına dikiliyorsun?”

      “Benimle sohbet edecek ya da bunu göze alacak kimse yok ki,” dedi genç adam, buruk bir tonla konuşuyordu. “Eğer firavun seni benimle görse, bu durumdan memnun olmadığını söylemek için seni yanına çağırır, bunu bilmez misin?”

      Osiris o sırada saray mensuplarının kendi aralarında fısıldaştığını ve özellikle genç adamı sürekli süzdüklerini fark etti. “Bir kabahat mi işledin?” diye sordu.

      “Tüm bunlar, makam sahiplerine dalkavukluk etmediğim, yanlış bir şey görünce dilimi tutmadığım için,” diye cevap verdi Hotep. “Kendime bir sürü düşman edindim, öyle ki bu kişiler, hükümdarı öldürme amacıyla komplo kurduğumu öne sürerek beni suçladılar. Bugün bu suçlamaya cevap vermek üzere çağrıldım.”

      “Ah!” diye iç çekti Osiris. “Demek korkusuzluğunu ve doğruluğunu kıskanan kişiler var!” Bunu söyledikten sonra tapınak rahibiyle konuşmak için yavaşça oradan ayrıldı, başını eğmiş düşünüyordu.

      O sırada hükümdar geldi, toplanmış kişilerin tüm dikkati onun bildirdiklerine çevrildi. Nihayetinde konuşması bitti, ama her zaman yaptığı gibi aralarından ayrılmak yerine tahtına oturdu.

      “Hizmetkârımız Hotep burada mı?” diye sordu bir süre sonra.

      “Buradayım yüce efendim,” dedi genç adam. Öne çıktı ve saygıyla başını eğdi.

      “Sadakatsizliğin hakkında bazı suçlamalar var, duyduk ki saltanata karşı komplo kurmuşsun. Bu suçlamalara karşı verecek bir cevabın var mıdır?”

      “Efendim, yalvarırım, izin verirseniz bu suçlamaları detaylıca duymak isterim,” diye cevap verdi Hotep.

      Hükümdarın çehresi asıldı. Bir tebaanın, firavunun sözünden şüphe ettiğini belirtmesi olağan bir durum değildi, ama bir süre sonra saray nazırı çağrıldı. “Suçlamaları oku,” dedi.

      Görevli elindeki parşömeni okumaya başladı: “Kraliyet ordusunda yüzbaşı görevi yapan hizmetkârınız Hotep, hükümdar ve saltanat mensuplarına karşı komplo kurmakla, bu kötü emellerine yardımcı olması için başkalarını da kışkırtmakla suçlanıyor. Dahası, söylenene göre Güney Orduları Yüzbaşısı olarak elinde tuttuğu yetkiyi kullanarak ordu birliklerinde itaatsizlik çıkarmak ve askerleri kendi kötü işleri için kullanmak istemiştir.”

      Görevli okumayı bitirince, “Bu suçlamalara ne diyorsun?” diye sordu firavun.

      “Bana bu suçu atanlar kimler?” diye usulca sordu Hotep.

      Hükümdarın kaşları yine çatıldı. “Fark etmez,” diye çıkıştı sinirle. “Suçlamaları duydun. Verecek cevabın var mı?”

      “Efendim, tüm bunların düşmanlarım tarafından uydurulmuş adi yalanlar olduğunu söylemekten başka diyeceğim bir şey yok,” dedi korkusuz genç. “Ey efendim, hizmetlerimi nasıl bir sadakatle gerçekleştirdiğimi biliyorsunuz, sizin kararınızı kabul ediyorum, faziletinize güveniyorum.”

      Firavun bir anlığına afallamıştı. Çok geçmeden öfkesi geri döndü.

      “Günahının cezası ölümdür,” diye çıkıştı. “Suçlu olduğun kanıtlandı.” Arkasındaki muhafızlara döndü. “Götürün şunu.”

      Savaşçı hızla etrafına bakındı. Henüz gençti, yaşam tatlıydı. Ancak çevresindeki kalabalığın içinde bakışlarına karşılık veren yüzler göremedi. Artık kafasından geçen düşünce her neyse, bu düşüncenin umutsuz olduğunu fark etmişti. Acı bir gülümsemeyle, kendisini götürmek için gelen muhafızlara teslim oldu.

      “Hükümdar, insanları dinlemeden mi yargılıyor?” dedi Osiris, ifadesiz bir yüzle tahtın olduğu yöne doğru yürüdü. “İyi bir hizmetkârı ölüme göndermek, senin onuruna ve refahına katkı mı sağlıyor?”

      Herkes büyük bir hayretle soluk soluğa söyleniyordu, fısıldaşmalar etrafta bir rüzgâr gibi uğulduyordu. Daha önce hiç kimse bir firavunun arzusunu bu şekilde sorgulamamıştı. Firavunun kendisi bile öylesine afallamıştı ki, bir süreliğine konuşamadı.

      Nihayetinde kelimeleri seçebilecek hale geldiğinde “Sana gösterdiğim iyi niyetin sınırlarını aşıyorsun,” dedi. “Diyeceğimi dedim. Eğer kapılarımızı açtığımız bir yabancı olmasaydın, bu patavatsızlığın yüzünden koruduğun kişiyle aynı sonu paylaşırdın. Kenara çekil ve bir daha da bu işe karışma, yoksa senin için kötü olur.”

      “Öyle veya böyle, sizden o adama adaletli davranmanızı istiyorum,” dedi Osiris, sakin bir tavırla. “Yoksa bunu…”

      “Benimle böyle konuşmaya nasıl cüret edersin?” Öfkeyle kükredi firavun. “Bu aptalı da götürün,” diye haykırdı muhafızlara, “yoksa onu dikildiği yerde öldürüp bırakacağım.” Uzun mızrağını elinde kıpırdatmaya başlamıştı.

      “Hizmetkârınız Hotep için adaleti sağlamadığınız sürece tek bir adım atmayacağım,” diye cevap verdi Osiris. Tıpkı öncesinde olduğu gibi sakin ve rahattı.

      “Deli adam, aptallığının cezasını çek öyleyse!” diye haykırdı firavun. İleri doğru atıldı, mızrağı fırlatmak için hazırdı.

      “Dur,” dedi Osiris. Sesi, tepelerde yankılanan bir gök gürültüsü gibi her yeri sarmıştı.

      Bu söz üzerine donakalan hükümdar durdu, elindeki mızrak bir patırtıyla mermer zemine düştü. Saray mensupları mutlak bir dehşetle olanları izliyor, sonradan yaşanacakların alameti niteliğindeki bu olaya hayret ediyorlardı. Osiris gerçekten de bir tanrı gibi görünüyordu, orada küçük çocukların oluşturduğu bir kalabalığın ortasındaki heybetli bir adam gibi dikiliyordu. Kolunu ileri doğru uzatmıştı, gözlerinde şimşekler çakıyordu.

      Kolunu yavaşça indirdi, bu sırada firavun da bilincini tekrardan kazanmaya başlamıştı, korkudan zangır zangır titriyordu, tekrardan tahtına çöktü.

      “Eğer bir adım daha atsaydın,” dedi Osiris, “aşağıdaki gölgeler diyarına doğru yola çıkmış olurdun. Seni ve etrafındakileri yok edecek güce sahibim, bunu bil. Şimdi yalancıların suçladığı hizmetkârın Hotep’i salacaksın ve onun ölümünü planlayan kişileri cezalandıracaksın. Beni bir daha öfkelendirme, bunu asla unutma, bunun

Скачать книгу