Antik mısır. Frank Henry Brooksbank

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Antik mısır - Frank Henry Brooksbank страница 11

Жанр:
Серия:
Издательство:
Antik mısır - Frank Henry Brooksbank

Скачать книгу

bekleyin,” dedi Tifon. Kolunun altındaki kumaş rulosuyla, kulübeye doğru yürüdü. İşin hallolması uzun sürdü, üstelik eğer yakınlarda biri olsaydı verilen talimatların sürekli tekrar edilmesine hayret eder, verilen talimatların kendilerini ise çok daha büyük bir şaşkınlıkla karşılardı. Oyma, kaplama ve kaydırma sözcüklerinin kaftan dikimiyle hiçbir ilgisi yoktu, fakat konuşmaların asıl kısmını bu türden sözcükler oluşturuyordu. Dahası, Tifon kulübeden tekrar çıktığında kumaş hâlâ yanındaydı.

      Grup tekrar yola koyuldu, gecenin çoğunu at sırtında geçirdiler. İki gün sonra başka bir ıssız kulübeye vardılar, gerekli talimatlar verildikten sonra kumaş işte buraya bırakıldı. Bir kez daha yola koyuldular, on yedi gün sonra da Etiyopya’nın başkentine geldiler.

      Tifon, kente varır varmaz doğrudan saraya giderek giriş izni istedi. Hiç vakit kaybetmeden içeri alınıp esmer kraliçenin huzuruna çıkarıldı.

      “Ee, başarılı oldun mu?” diye sordu bu Kraliçe Aso.

      “Henüz değil,” diye cevap verdi Tifon. “Sürekli gözetliyorlar. Kraliçe İsis’in şüphelendiğinden korkuyorum, kim bilir, belki de planlarımla ilgili bir şeyler biliyordur.”

      “Henüz değilmiş…” diye tekrarladı Aso, adamın son kelimelerinin hepsini duymazdan gelmişti. “Hep aynı hikâyeyle geliyorsun. Geçen sefer de başaracağından emin konuşuyordun.”

      “Sevgili Aso,” dedi Tifon. “Hiç kimse benim kadarını yapamazdı. Evvela güce değil, hileye başvurmalıyız. Gücü sonrasında da pekâlâ kullanabiliriz.”

      “Yani?” diye kısaca sordu kadın, Tifon duraksayınca.

      “Bir planım var,” dedi Tifon. “Buraya bu yüzden geldim. Osiris’i tedbiri elden bırakmayan eşinden uzağa çekebilirsek, bu plan mutlaka işe yarayacaktır. Birliklerin bana yardım etmeye hazır mı?”

      “Sözüm hâlâ geçerli,” diye cevap verdi Aso.

      “Öyleyse yarın yola koyuluruz, bu kez zafer benim olacak.”

      Ertesi gün geri dönüş yolculuğu başladı. Artık yanında yetmiş iki yoldaşına ek büyük bir asker birliği de vardı. Yedinci günde yanına bir düzine adam alarak önden gitmeye başladı, arkada kalanlara olanca hızlarıyla devam etmelerini söyledi.

      Gece gündüz at sürdüler, öğle ve gece yarısı vakitleri yalnızca birkaç saat dinleniyorlardı. Kumaşın bırakıldığı kulübeye varınca Tifon durdu ve içerideki adamı kapıya çağırdı.

      “Bitirdin mi?” diye sordu.

      “Hazır,” diye cevap verdi adam. “Efendi hazretleri kaftanı görmek ister mi?”

      “Gerek yok, eminim güzel olmuştur,” diye cevap verdi dev. “Hadi ver de yoluma gideyim.”

      Tekrar yola koyuldular. Bataklığın yanındaki kulübeye vardıklarında, güneş tanrısı gökyüzünde iki tur atmıştı. Tifon, içeri yine tek başına girdi ve münzevi bir yaşam süren işçiyle yalnız kaldı. Ardından kapıya çıkıp dostlarını yanına çağırdı.

      “Yolun bundan sonrasına nehirden devam edeceğiz,” dedi. “Bunu alın ve bataklığın girişinde saklı halde bulacağınız kayığın içine koyun.”

      İşaret ettiği nesne, papirüs kullanılarak özenle yapılmış bir örtünün altına gizlenmişti. Uzun bir sandığı, grup içindeki adamlardan birinin deyimiyle bir tabutu andırıyordu. Efendileri herhangi bir açıklama yapmadı, onlar da soru sormamaları gerektiğini biliyorlardı. Böylece hiç vakit kaybetmeden söyleneni yaptılar. Sonrasında dar kanal vasıtasıyla orta nehre geçtiler, akıntıyla beraber hızla yol aldılar.

      Kayık ertesi gece Thebes kentine vardı, sarayda Tifon’un konuk edildiği bölmenin yakınına çekildi. Gizemli nesne kayıktan alınıp sessizce içeri taşındı.

      Ertesi sabah Tifon, Osiris’i beklemeye koyuldu; sözünü verdiği kaftanı yanına almıştı. Kardeşler birbirini selamladılar, Tifon da kıyafeti hediye etti.

      “Efendimiz bir denemek isterler mi?” diye sordu Tifon.

      “Tabii ki kardeşim,” diye cevap verdi Osiris. “İzin ver hemen giyip geleyim.”

      Kaftan tam uydu, omuzlarından sarkarken gün ışığında parlıyor, Osiris’in krallara yaraşır görüntüsüne daha bir itibar katıyordu.

      “Gerçekten de şahane bir hediye,” dedi Osiris. “Teşekkür ederim. Acaba karşılığında sana ne verebilirim?”

      “Bu gece salonumdaki ziyafete bu kaftanı giyerek katılır ve bana eşlik ederseniz memnuniyet duyarım,” diye gülümseyerek karşılık verdi alçak düzenbaz. “Varlığınızla masamı öyle nadiren şereflendiriyorsunuz ki, bir ziyaretle bile bu hediye için çektiğim küçük dertlerin karşılığını fazlasıyla vermiş olursunuz.”

      Osiris aslında kardeşinin düzenlediği ziyafetlerden hoşlanmıyordu, çünkü biliyordu ki bu ziyafetler her defasında çılgın sarhoş cümbüşlerine dönüşüyordu; oysa o, bu tür eğlencelerden iğreniyordu. Yine de kaba görünmek istemiyordu, üstelik iyi bir halle, dürtülerinin onu bu edepsiz meşgalelere itmesinin tümüyle kardeşinin suçu olmadığını düşünüyordu.

      Tifon oradan ayrılınca Osiris, Kraliçe’nin yanına giderek aldığı güzel armağanı ona gösterdi. O akşam kardeşiyle yemek yiyeceğine söz verdiğini de belirtti.

      İsis telaşlandı. “Ama bir daha oraya asla gitmeyeceğini söylemiştin,” dedi.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Bu eser bundan yaklaşık olarak bir asır önce yazılmış, dolayısıyla zaman konusunda bir farklılık mevcut. Bahsi geçen Rosetta Taşı, Napolyon’un 1798 senesindeki Mısır Seferi sırasında bulunmuştur. Taş üzerindeki yazıların ise MÖ 196 yılında yazıldığı düşünülmektedir. (ç.n.)

      2

Скачать книгу