Entelektüelin kutsal kitabı. David S. Kidder

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Entelektüelin kutsal kitabı - David S. Kidder

Скачать книгу

Bina, bugüne kadar gelebilenler arasında en iyi korunmuş Yunan tapınaklarından biridir.

      Antik Yunanlı yazar Plutarch’a göre Parthenon mimar Ictinus ile Callicrates tarafından yapıldı. İçerideki on bir buçuk metre uzunluğundaki heykel, yapının dış bölümündeki birçok heykelin yapılışını da denetleyen klasik dönem heykeltıraşı Phidias tarafından yaratılmıştır.

      Antik Yunan tapınakları genelde dikdörtgendir ve yapıya dört tarafından merdivenlerle erişilebilir. Parthenon’da olduğu gibi birçoğunun etrafı sütunlarla çevrilidir. Yunanlılar tapınak inşa ederken Dor, İyon veya Korint olmak üzere üç mimari üsluptan birine bağlı kalıyorlardı. Bu üsluplar değişen oranları ve oymalı başlıklarıyla kolayca ayırt edilebiliyorlardı. Belirli bir üslubun kurallarınca inşa edilen çoğu Yunan tapınağının aksine Parthenon iki üslubu, Dor ve İyon üsluplarını bir araya getirir. Mimarları aynı zamanda optik düzeltmelerden de faydalanmıştır; yani, yapının görünüşünü daha güzel bir hale getirmek için biçimini hafifçe bozmuşlardır. Örneğin, binanın zemini ve tavan hattına yukarı doğru yumuşak bir kavis verilmiştir, çünkü bu kısımlar dümdüz olsalardı çıplak gözle bakıldığında çökük gibi görüneceklerdi. Benzer şekilde, sütunların da alt kısımları üste nazaran kalın tutulmuş, böylelikle aşağıdan bakanların sütunları daha uzun olarak algılaması sağlanmıştır.

      Başlangıçta Parthenon’un ahşap bir tavanıyla kiremit örtülü bir çatısı vardı ve parlak renklerle boyanmıştı. Sütunların üzerinde tapınağı baştanbaşa saran kare rölyefler veya metoplarda Yunanlıların Perslere karşı kazandıkları zaferlerin metaforları olan mitolojik savaş sahneleri betimlenmişti. Sütunların ardında ve binanın dört duvarı üzerinde, her yıl Athena Parthenos’un şerefine düzenlenen festivalleri tasvir eden aralıksız bir friz görülmekteydi.

      Parthenon, Atina şehrinin düşmesinden sonra yüzyıllar boyu bir tapınak olarak kullanıldı. Altıncı yüzyılda bir kiliseye, ardından 1458 yılında Yunanistan’ı işgal eden Türkler tarafından camiye dönüştürülmüştür. Türklerin tapınakta muhafaza ettiği bir barut fıçısına savaş sırasında bir Venedik topunun isabet etmesiyle 1687’de binanın çoğu yıkılmıştır.

      İstanbul’da görev yapan İngiliz elçisi Lord Elgin, Parthenon’un en iyi durumdaki heykellerini gemiyle İngiltere’ye götürmek için Osmanlı Devleti’nden izin almıştır. Sonunda Lord bu heykelleri İngiliz hükümetine satmıştır. Yunanlıların bu eserlerin iade edilmesi yönündeki çabalarına rağmen heykeller halen British Museum’da sergilenmektedir. Tapınaksa 1832’de Yunanlıların Atina’yı tekrar ele geçirmelerinden bu yana sayısız turist tarafından ziyaret edilmiştir.

      Güneş Sistemi

      İlkokulda bize güneş sisteminin Güneş, dokuz gezegen ve onların uydularından oluştuğu öğretilmiştir. Ama aslında bu kadar basit değil.

      Hiç kimse gerçekte kaç tane gezegen olduğunu bilmiyor çünkü bir gezegenin ne olduğuna dair kesin bir bilimsel tanım yok. Tüm astronomlar, dört kayasal gezegenle, yani Merkür, Venüs, Dünya ve Mars ile gaz devleri Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün bu sınıfa sokulmasında hemfikirdirler. Buz ve kayalardan oluşan Plüton’sa büyük bir tartışma konusudur. 2006’da astronomlar Plüton’u “cüce gezegen” olarak tekrar sınıflandırmışlardır.

      Plüton, Ay’ın üçte ikisi kadardır ve Güneş’in etrafında dönüşü iki yüz kırk sekiz yıl sürer. Bu küçük buz kütlesi, diğer sekiz gezegenden başka bir düzlemde ve tuhaf bir eliptik yörüngede yol alır. Soğukluğu, diğer gezegenlere olan mesafesi ve Güneş etrafında izlediği eğri yörünge, birçok bilim insanına Plüton’un aslında güneş sisteminin etrafını saran bölgede, irili ufaklı donmuş cisimlerin yığıldığı Kuiper Kuşağı’nda bir kuyrukluyıldız olduğunu düşündürmektedir.

      Plüton’un Kuiper Kuşağı’nda yakın tarihlerde keşfedilmiş bir rakibi vardır: Resmi olarak 2003 UB313 ve gayri resmi adıyla da Xena, yani Zeyna olarak bilinen, donmuş, iri bir kaya kütlesi. Bu cisim Güneş’e Plüton’dan üç kat daha uzaktadır. Ayrıca, Plüton’unkinden daha bile tuhaf, tamamlanması 560 yıl süren bir yörüngede ve diğer gezegenlerinkine göre 45 derece eğik bir yörüngesel düzlemde yol alır. Diğer taraftan 2003 UB313, Plüton’dan daha büyüktür ve pek çok bilim insanı, Plüton bir gezegen olmayı hak ediyorsa bu cisme de gezegen denilmesi gerektiğini düşünmektedir.

EK BİLGİLER:

      1. Kuiper Kuşağı’ndaki diğer iki büyük donmuş cisim, yani Quaoar ve Sedna da neredeyse Plüton kadar büyüktür.

      2. 2003 UB313’ü Astronom Michael E. Brown keşfetti ve ona, Lucy Lawless’in Yunanlı bir savaşçı prensesi canlandırdığı TV programından yola çıkarak Zeyna lakabını taktı. Brown, bu cismin resmi isminin Zeyna olmasını umuyordu. 3

      3. Güneş sisteminde bilinen 153 uydu vardır ama bu sayı oldukça tartışmalıdır.

      4. Güneş sistemindeki yedi uydu Plüton’dan daha büyüktür. Jüpiter’in bir atmosfere ve aktif volkanlara sahip olan uydusu Io da buna dahildir.

      Armoni

      Müzik bir melodi ile başlayabilir ama ona rengini veren armonidir. Armoni iki veya daha fazla notanın aynı anda çalınmasına denir, fakat teknik açıdan geniş ve karmaşık bir konudur. Pek çok teorisyen kariyerinin önemli bir bölümünü bunu inceleyerek geçirirler.

      İki nota arasındaki mesafeye aralık denir ve aralıklar sayılarla ifade edilir. Örneğin La ile Mi arasındaki mesafeye beşli aralık denir. İlk çoksesli müzik ortaçağda ortaya çıktı ve bu noktada besteciler dörtlü (örneğin, Do’dan Fa’ya veya Re’den Sol’a) ve beşli aralıkları tercih ettiler. Dolayısıyla, paralel bir armonik dizi, bir dörtlü veya beşli aşağıdan melodileri takip ediyordu.

      Ancak Rönesans’a gelindiğinde triadlar armoninin başlıca birimi olmuş, yüzyıllarca da böyle kalmıştır ki bugün hâlâ pek çok müzik türü için öyledir. Triadlar, üçlü aralığa dayanan (örneğin, Mi’den Sol’a veya Si’den Re’ye) akorlar, yani ard arda ya da aynı anda işitilen üç veya daha fazla notanın oluşturduğu üçlü aralığa dayanan kombinasyonlardır. Akorlara majör (kulağa neşeli, iç açıcı gelen) veya minör (kulağa hüzünlü gelen) değerleri veren, tam olarak onları meydana getiren aralıklardır. Bir triadı oluşturan notalar yeniden düzenlenip, armoniyi çeşitlendirmek için kullanılan diğer bir araç olan çevrim (inversion) de ortaya çıkarılabilir.

      Armoninin pek çok işlevi vardır: bir müzik parçasına “kıyafet giydirmek,” müziğe derinlik katmak, bir melodiyi yankılamak, tamamlamak veya ona alttan alta sağlam bir destek vermek. Dinleyiciye keyif veren, kulağa dengeli ve sakin gelen armoniye ses uyumu (consonance) denirken; kulak tırmalayıcı, tuhaf veya dengesiz gelene de ses uyumsuzluğu (dissonance) denir. Tonal müzik, ses uyumsuzluğunun istikrarsızlığı olmasa sıkıcı olur, ses uyumunun istikrarlılığı olmasa yeterince tatmin edici olmazdı. Kulağımıza neyin uyumlu veya hoş geldiğinin yanıtı müzik tarihinin seyrinde değişkenlik göstermiştir. Ses uyumunun esas olup olmadığı bile artık tartışma konusudur.

EK BİLGİLER:

      1.

Скачать книгу


<p>3</p>

Ancak nihayetinde bu cüce gezegen resmi ismini bir antik Yunan tanrıçası olan Eris’ten almıştır. (Ç. N.)