İrade Terbiyesi. Jules Payot

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İrade Terbiyesi - Jules Payot страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İrade Terbiyesi - Jules Payot

Скачать книгу

de buna tamamen katılıyoruz. Uzun soluklu bir işi isteksiz şekilde yapmak ve yapmayı amaçladığımız işi sevmeyerek yapmak başarı şansımızı elimizden alır. Başarı elde etmek için görevimize aşkla bağlı olmalıyız. Fakat dediğimiz gibi, öğrencinizde bu istek olabilir de olmayabilir de. Eğer yoksa başarısız olmaya mahkûmdur. Buna katıldığımızı söyledik; eğer istek yoksa özgürlük de yoktur! Özgür irade kuramcılarının kaderin talihsizliği olarak gördükleri bu başarısızlıklar sadece belli insanlarda görülür.

      Yazgı konusunda şanssız olan bu insanlar, ruhsal bozukluklara sahip olanlardır. Eğer herhangi bir ruhsal bozukluğu olmayan birine başarılı bir kariyerle aylaklık arasında tercih yapılması istense, kuşkusuz kariyeri seçer. Bu elbette bizim varsayımımız, fakat bunu yalanlayacak biri var mıdır?

      Ruhun yüceliğine, güzelliğine ve dehasına tamamen kayıtsız kalan biri var mıdır? Böylesine cahil bir insan varsa da itiraf etmeliyim ki beni ilgilendirmiyor. Çoğu insan varsayımımızı doğru bulsa ki doğru, bu bizim için yeterlidir. Çünkü bir insan, Sokrates’in, Regulus’un, Vincent de Paul’un yüceliğini insanlığın en itici örneklerinden olan aylaklığa tercih ediyorsa, ne kadar küçük olursa olsun yaptığı bu tercih yeterlidir. Çünkü tercih etmek sevmektir, arzu etmektir. Bu arzu denildiği gibi geçici bir duygu olsa da kalıcı hâle gelebilir ve güçlendirilebilir. Onu iyi beslerseniz büyür ve güçlü bir isteğe dönüşür. Karıncanın besini olan küçük bir tohum, kasırgalara meydan okuyan güçlü bir meşe ağacına işte böyle dönüşür. Bu sebeple, sadece ruh sağlığı yerinde olmayanları olumsuz, bizi de olumlu etkilediği için yazgı bizi korkutamaz. Bu sebeple ahlakın bu kadar tehlikeli kuramlara ve cesaret kırıcı “Özgür İrade Kuramları”na bağlı olmaması gerekir. Ahlakın sadece özgürlüğe ihtiyacı vardır. Bu özgürlük ise sadece determinizm aracılığıyla mümkündür. Özgürlüğümüzü garantilemek için hayal gücümüzün bir hayat planı gerçekleştirmeye elverişli olması lazım. Psikolojinin kanunları hakkındaki bilgimiz ve uygulamalarımız, gerçekleştireceğimiz planın ortaya çıkmasını ve aklımızdaki fikirlerin özgürleşmesi sağlayacaktır.

      Özgürlük anlayışımız, insanların tembelliğinden dolayı Özgür İrade Kuramı kadar çekici gelmeyebilir. Fakat kuramımız, özgürlük konusunda psikolojik ve ahlaki doğamızın gerçekliğine uygundur ve bizi mutlak özgürlük iddialarıyla kibirli ve çelişkili açıklamalarla karşı karşıya bırakmaz. Özgür İrade Kuramı, önemli araştırmacıları irade konusundaki çalışmalardan uzaklaştırmıştır. Bu geri dönülmez bir kayıptır.

      İradenin doğası konusunda popüler olan kuramlardan arındığımıza göre, artık konumuza derinlemesine girebilir ve irade psikolojisini yakından irdeleyebiliriz.

      İKİNCİ KİTAP

      İRADE PSİKOLOJİSİ

      BİRİNCİ BÖLÜM

      Düşüncelerin Görevi

      Psikolojik yaşamımızın ögeleri basit olsaydı, irade konusundaki tehlikelerini ve kaynaklarını araştırmaktan daha basit bir şey olmazdı. Fakat bu ögeler arasındaki uyum, detaylı bir araştırma yapılmasını zorlaştırır.

      Yine de özel hayatımızın tüm ögelerinin üçe ayrıldığını fark etmek zor değildir: düşüncelerimiz, duygu durumlarımız ve eylemlerimiz.

      I

      Düşünce sözcüğü, içinde farklı ögeler barındırır. Akılla irade arasındaki ilişkilerle ilgilenen psikoloğun düşüncelerimiz arasında yapacağı en derin ayrım, onları merkezcil ve merkezkaç olarak ayırmaktır. Birçok düşünce bize dışarıdan gelir. Montaigne’in dediği gibi “etaminle işlenmiş” gibidir bu düşünceler. Hiçbir değişime uğramadan kalırlar ve hafızamızda depolanırlar. Kafamızda, yaptığımız okumalardan, konuşmalardan hatta gördüğümüz rüyalardan bile gelen düşünceler vardır. Bunlar, zihinsel tembelliğimizden istifade edip içimize yerleşen düşüncelerdir.

      Tembelliğimiz ve şehvete düşkünlüğümüz hem iyilik hem kötülük barındıran zihnimizde gerekçeler arayacaktır. Bu duyguları hem hizaya getirebilir hem de isteğimize göre geliştirebiliriz. Düşüncelerimiz üzerinde üstünlük kurabilsek de onlar bizim üzerimizde üstünlük kuramaz. Düşüncelerimizin çoğu sözcüktür. Tembellik ve şehvete karşı sözcüklerin mücadelesi, toprak kabın demir tencereyle mücadelesine benzer. Fouillée, temel düşünceler konusunda hatalı bir tez savunmuştur. Çünkü güçlü düşüncelerin duygularla ilişkili olduğunu görememiştir. Akıl, şehvetin gücüne karşı dışarıdan gelen bir destek olmaksızın, tek başına mücadele ettiğinde yenilmeye mahkûmdur. Sağlıklı olduğunda aklın izole olması mümkün değildir. Fakat hastalık durumunda azmettirici tüm eylemlerin gücü hassasiyetten kaynaklanır. Aklın kendi başına bir gücü olmadığını iddia etmiyoruz, ancak hayvansal içgüdüleri bastırmak konusunda güçsüz kaldığı kesin. Ribot şaşırtıcı örneklerle, yapılan eylemin sonucunda mutluluk yoksa insanların parmağını dahi oynatmadığını kanıtlar. Hareketli bir geceden kalmaysak ve uykumuzu alamadıysak parmağımızı dahi oynatacak hâlimizin olmayacağı gibi. Ne yapmamız gerektiğini bilsek de üzerimize bir ağırlık çöktüğünde, düşüncelerimizin bile güçsüz kaldığını görürüz. Ribot’un değindiği durumlar, düşüncelerle duyguların arasındaki karşıtlığı görmemizi sağlar. Ribot, aklı yerinde olup kendi iradesiyle hiçbir eylemde bulunmak istemeyen bir hastanın, yolda bir kadına çarptığında ilk arabadan inip yola koşan kendisinin olacağını söyler. Maalesef, patolojik durumların istisnai durumlardan olduğunu sanırız oysaki onlar gerçeğin kendisidir. Cimri bir kimse, Molière’in Cimri isimli oyununda paragöz bir karakteri oynayan Harpagon’un saçmalıklarını her zaman komik bulur. Cimri olan bu insan, Harpagon’la benzerliği olduğunu asla görmez ve kabul etmez. Tıpkı zihinsel bir hastalığımız olduğunda bunu kabul etmediğimiz gibi. Örneğin, alkolikler sarhoşluğun etkilerini bilirler fakat onu ancak felç geçirdikten sonra anlarlar, yani iş işten geçtikten sonra. “Ah, keşke bilseydim!” derler. Alkolün olumsuz etkilerini zaten biliyorlardı fakat irade için önemli olan o duyguyu tatmamışlardı. Düşüncelerin yüzey katmanının altında, gelip geçici duygulardan yararlanabilecek düşünceler bulunur. Örneğin, tüm günü yarı tembel hâlde geçirdiğimizi varsayalım. Kitap okuyoruz fakat kendimize verdiğimiz sebeplere rağmen, sarf etmemiz gereken çabayı tam olarak sarf etmiyoruz. Bir anda bize, bir arkadaşımızın başarısının haberi gelir, rekabet duygusuna kapılırız ve kendimize verdiğimiz sebeplerin bile uyandıramadığı ufak bir duygu uyanır içimizde. Yapmak istediğimiz şey ile duygumuz arasında farklılık vardır. Örneğin bir gün, şafak sökmeden, ucu karanlıkta kaybolan dik bir buzul üzerinde yürüyüp aşağıya kayıyordum. Aklım başımdaydı. Tehlikenin ve durumumun kritik olduğunun farkındaydım. Öleceğimi düşünerek yavaşlamıştım ve yüz metre daha aşağıda yürüyüşümü bitirdim. Oldukça sakin bir şekilde, Alpenstock’umdan yararlanarak buzul karı geçiyordum. Tamamen güvende olduğum kayalıklara ulaştığımda, (belki sarf ettiğim çabanın sonucu bende oluşan bitkinlikten dolayı) şiddetli bir şekilde titremeye başladım. Kalbim ağzımda atıyordu, sırtımdan soğuk terler boşalıyordu ve ancak o zaman inanılmaz bir korku hissetmeye başladım. Bir anda tehlikeyle karşı karşıya kalmak, tehlikede olduğumu hissetmemi sağlamıştı.

      Dışarıdan gelen düşüncelerden etkilenerek hissedilen geçici duygu durumlarından daha derin düşünceler vardır. Bunlar da dışarıdan gelen düşünceler olmakla

Скачать книгу