İrade Terbiyesi. Jules Payot
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу İrade Terbiyesi - Jules Payot страница 8
![İrade Terbiyesi - Jules Payot İrade Terbiyesi - Jules Payot](/cover_pre1259584.jpg)
Başka örnekler vermemize gerek yok. Geçmiş deneyimlerinize göz atarsanız sizler de vardığımız sonuca varacaksınız. Düşünce kendi başına bir güç değildir. İnsanların bilincinde sadece düşünceler olsaydı tek başına bir güç olabilirdi. Fakat duygularla çatıştığı için, kendisinde olmayan gücü duygulardan ödünç almak zorundadır.
II
Düşünceler tek başına güçsüz olsa da biz onlar üzerinde tam güce sahibiz. Onları bilinçli bir durumla birlikte kullanmayı bilirsek düşünsel anlamda bize tam özgürlük sağlarlar. Bu birlikteliğin kendi kuralları, yeni öğeler dâhil etmemizi ve bağlantılı durum zincirini kırıp onu tekrar bağlamamızı sağlar. Bu kuramsal bilgiyi somut bir örnekle açıklamak isterim. Bir fabrikada ıslık sesi duyulmuştu. Bu ses istemsiz bir şekilde zihnimde takip eden düşünceler zincirini kırıp, bir deniz imajı, Korsika dağlarının görüntüsü ve Bastia kıyılarında görebileceğimiz o muhteşem panoramayı bilincime yerleştirdi. O ıslık sesi, üç yıl boyunca duymaya alışkın olduğum gemi düdüğünün sesine benziyordu. İşte! Düşünsel özgürlük budur. Somut bir durum, temsili bir durumdan daha güçlüdür. Duyulan bir ıslık sesi aklımızdaki düşünce zincirini kırabiliyorsa, bu durumun aynısını bilinçli bir şekilde uygulayarak aynı sonucu elde edebiliriz.
Eğer istersek kendimize somut bir durum üretebiliriz. Düşünce zincirini aniden kıran somut durumlar üreterek düşünsel özgürlüğe ulaşırız. Özellikle uysal ve pratik olan somut bir durum vardır, o da dil yetisini oluşturan hareketlerdir. Örneğin, sözcükleri yüksek sesle telaffuz edebilir veya onları okuyabiliriz. Hatta dindarların kendilerini cezalandırmak için kendilerini kırbaçladığı gibi, biz de kırmak istediğimiz düşünce zincirlerini güçlü bir şekilde “kırbaçlayabilir” ve onları kırabiliriz. Böylece, kalıcı kılmak istediğimiz düşünceyi zorla dayatabiliriz. Her hatıranın aklımıza iyice kazılması için sık ve uzun süreli tekrarlara ihtiyaç vardır. Hatıralar, tabiri caizse canlı ve samimi bir dikkat gerektirir. Bilincimizden uzaklaştırmayı başardığımız düşünce zincirleri zayıflar, silinir ve onlara karşılık gelen düşüncelerin yok olmasını beraberinde getirir. Bu nedenle düşüncelerimizin efendisiyiz: onları istenmeyen bir bitki gibi koparıp atabilir ve kökünden yok edebiliriz.
Tam tersine, var olan düşünceleri saklamak ve onların gelişmesini sağlamak istiyorsak, bize yabancı olan ve bilincimizde ortaya çıkan somut durumları uzaklaştırmaya özen göstermeliyiz. Sessizlik ve sakinliğe ulaşmalı, hatta düşüncelerimiz zayıfsa odaklanmak için gözlerimizi kapatmalıyız. Ayrıca bize hizmet edecek somut durumlardan yardım alabiliriz: yüksek sesle konuşabiliriz, düşüncelerimizi yazabiliriz. Uzun süreli konsantrasyonu sağlamak için, özellikle yazı yazmak benzersiz bir yardım sağlar. Yazı yazmak, elleri ve gözleri de dâhil ederek düşünceyi destekler. Örneğin, mesleğimin vermiş olduğu bir alışkanlık sebebiyle sözcükleri hecelemeden okurum. Sözcükleri duymadan11 hecelemek zor olduğundan dolayı düşünceler üç, hatta dört zincir tarafından desteklenir. Kısacası, kaslarımız üzerinde tam güce sahip olduğumuz için -özellikle de duyu organlarımız veya dil yetisi üzerinde etkisi olan kaslarımız- çağrışımlara bağlı kalmaktan kurtulabiliriz. Elbette, hepimizin farklı bir doğası olduğu için farklılıklar da görülebilir ve hâlihazırda psikolojide, herkesin durumunun aynıymış gibi davranılması yanlıştır.
Her hâlükârda, kendi irade eğitimimiz konusunda bu bölümün sonu oldukça cesaret kırıcıdır. Düşüncelerimiz üzerinde tam güce sahip olabiliriz ancak düşüncelerimiz, tembelliğe ve şehvete karşı neredeyse hiç mücadele edemeyecek kadar güçsüzdür. O hâlde, irade konusunda duyguların bizlere sağladığı imkânlara göz atalım.
İKİNCİ BÖLÜM
Duyguların İrade Üzerindeki Etkisi
I
Duyguların irademiz üzerindeki etkisi yadsınamaz. Ölüm ve acıyla hiç düşünmeden baş etmemizi sağlayabilirler. Duyguların gücünü kabul etmek, evrensel ampirik bir yasanın varlığını kabul etmek demektir. Fakat bu ampirik yasayı daha üst bir yasaya dönüştürebilir ve onu bariz bir şekilde var olan bir gerçekliğin sonucu olarak görebiliriz.
Duyguyu oluşturan ögeleri ayrı ayrı incelediğimizde, duygunun Beethoven’ın yavaş temposuna benzediğini görürüz. Sürekli hareket hâlinde olan temel bir motif vardır ve değişiklikler bazen onu açığa çıkarırken bazen de örtbas eder.
11
Bir sözcüğün hatırası oldukça karmaşıktır ve dört ögeden oluşur. Bunlar; 1. Kabiliyet görüntüsü (telaffuz edilen sözcük), 2. Görsel görüntü (basılı sözcük veya el yazması), 3. Duyulan görüntü (duyulan sözcük), 4. Grafik görüntü (yazılı sözcük). Düşünce, dil yetisi olmadan mümkün olmadığı için her düşünce zincirinde yukarıda bahsettiğimiz görüntülerden biri veya birkaçından oluşan başka zincirler gelişir. Yazı yazdığımızda bu dört görüntü zinciri düşünceyi desteklemeye yarayabilir.