İrade Terbiyesi. Jules Payot

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İrade Terbiyesi - Jules Payot страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İrade Terbiyesi - Jules Payot

Скачать книгу

olmasaydı sadece soğuk, ölü, tamamen soyut, renksiz ve yararsız psikolojik durumların kalıntısıyla karşı karşıya kalırdık. Bütün duyguların bu tözsel arka planı, içimizdeki durumların neden bu denli güçlü olduğunu anlamamızı sağlar. Gerçekten de eylemlerimiz ve acıyla disipline edilmiş yaşama isteğimiz olan eğilimlerimiz, gelişiminde birçok yönden terk edilmeye zorlandı ve izin verilen yollara yayılarak ya yok olma yasalarına ya da farklı birtakım eğilimlere odaklanılması sağlandı.

      Acıyla yönetilen, birbiriyle bağlantılı bir dizi kas hareketiyle yansıyıp bir eylem veya birbirinden farklı eylemler oluşturan bu hareket, eğilimlerin ilk hâlidir.

      Acının disiplini olmadan hareketler her yere saçılır ve zayıflar. Eğilimlerimize odaklı yapılan araştırmalar bunu uzun süre yalanladı. Bu eğilimler bir nevi merkezî, birincil enerjimizdir. Tıpkı bir lav gibi, edinilmiş düşüncelerin ve dışarıdan gelen ikincil duyguların soyut kabuğundan gün yüzüne çıkar. Bu enerji, gündelik eylemlerle yansıyan ve uygun kaslara doğru giden gücümüzdür. Bu durum eğilimlerin itici gücünü ifade eder ve birtakım hareketler veya temel hareket dizilerinden oluşur. Örneğin öfke, aşk gibi duygular tarafından harekete geçirilen kaslar. Hatta her insanda aynı kaslar harekete geçer. Atalarımızdan bize, kuşaktan kuşağa geçer. Belirli eğilimlerle belirli kas hareketleri arasındaki bu ilişki, insana kalıtsal yollardan geçer ve yüzyıllardır varlığını sürdürür. Bazı düşüncelerin veya kas hareketlerinin arasında bilinçli olarak oluşturulan ilişkilerin, otomatik hâle gelen diğer ilişkilerin yanında hiçbir gücü yoktur. Bu eşitsiz mücadelede ayakta durmaları ve amaçlarına ulaşabilmeleri için kalıtsal eğilimlerle iş birliği yapmalılardır.

      Duygular güçlü etkilere sahiptir. Canlı bir duygu, tıpkı hassas nesnelerin algılanması gibi, duygulardan en bağımsız görünen psikolojik durumları bile etkileyebilir. Temel algılar da dâhil tüm algılar bazı göstergelerin yorumlanmasıdır. Örneğin, bir portakal vardır fakat ben onu görmüyorumdur, sadece bazı göstergeler aracılığıyla onun portakal olduğunu biliyor ve öyle yorumluyorumdur. Fakat anlık ve otomatik alışkanlıklar yüzünden bazen bu yorumlamaları yıkmak zor olur. İşte duygular, gerçek yorumlamalar yapmayı engeller ve bilinçaltında halüsinasyona dayanan bir yorumlamaya yer verir. Örneğin korku, gece absürt sesler duyduğumuza bizi inandırırken, nefret duygusunun da emin olduğumuz gerçekleri görmemizi engellediğini bilmez misiniz? Çocuklarının güzelliği konusunda anneleri veya Moliére’in oyununu12 hatırlayın; aşkın gözleri nasıl kör ettiğiyle dalga geçer:

      Soluk yüzlü kadın yasemin çiçeği kadar beyaz,

      Korkunç derecede siyah olan ise şirin mi şirin bir esmer.

      Fakat duygular sadece algımızı yanıltmazlar. Daha güçlü duygular, daha zayıf olan duygulara saygı duymazlar. Örneğin, birçok insanda oldukça güçlü olan kibir, gerçekten hissedilen duyguları kovalayabilir. Bu durumun önemine daha sonra da değineceğiz. Bu insanlar bilinçaltına tıkılıp kalırlar ve gerçek duyguların üstünü örterler. İşte bu doğamız sebebiyle, öğrenciler yaşlarının vermiş olduğu derin neşeyi, kibrin ve çevrelerinin sebep olduğu mutsuzluğa feda ederler. Dünyevi zevklere sahip olan yüzeysel insanlar da yine aynı şekilde, verimli görünen fakat boş ve sıradan yaşamları boyunca hissettikleri gerçek duyguları, içlerinin derinliklerine inip bulmakta acizlerdir. Çevreye uygun olan duyguları hissediyormuş gibi yaparlar ve gerçek bir duygu hissedebilme olanaklarını içlerinde yok eder. “İnsanlar ne der?” düşüncesinin sebep olduğu uygunluk endişesi yüzünden sevecen, kibar, hiçbir özgün yanı olmayan insanlara dönüşürler. Tıpkı kibar birer mekanik oyuncak gibi, iplerimizi başkasının elinde oynatırlar. En kötü anlarda bile hissettikleri şeyler, uygunluk endişesi taşır. Sağlam ve baskın olan algılarımız ve duygularımız üzerinde oynadığımız takdirde duyguların, hatıralardan oluşan bu hassas psikolojik durumları bozabileceği açıktır. Ögelerin değerlendirmesine dayanan araştırmalar, duyguların büyük sonuçlar yaratacağını gösterir. “Gerçeği sevmek için sevdiğimiz şeyin gerçek olduğundan emin olmalıyız.”13 Seçim yapılacak birçok yol arasından birini seçtiğimizi düşünürüz oysaki kararları biz vermeyiz. Verdiğimiz kararlarda bilinçli irademizin varlığı söz konusu değildir. Eğilimlerimiz, bir yerde aklımızı özgür bırakır; eğilimler aklın üstün olduğunu sanmasını ister fakat gerçekte üstünlük sağlayamaz.

      Gerçekten de akıl, duyguların şiddetine boyun eğer ve irade üzerinde tatmin edici bir etkisi yoktur. Akıl, iradeden aldığı emirleri yerine getirmeyi sevmez; onu tetikleyen duygular ve tutkular olması lazım. Araştırmalar, yukarıda da bahsettiğimiz gibi yardım etmek için arabasından inip çarptığı kadına doğru koşan o kişinin aslında iradesiz bir kişi olduğunu gösteriyor. Fakat burada onu harekete geçiren özel bir irade söz konusudur.

      Kalıcı ve dirayetli bir irade aynı şekilde güçlü, daimî ve sıkça harekete geçen duygularla desteklenir. Mill’e göre “Yoğun bir duygu, kendi üzerinde güçlü bir hâkimiyet oluşturmanın şartı ve aracıdır. Fakat bunun için işlenmiş olması gerekir. İşlendiğinde, kişiyi hem harekete geçirir hem de iradeli olmasını sağlar. Geçmiş deneyimler, işlerini tutkuyla yapan insanların görevlerinde istikrar ve ciddiyet gösterdiklerini kanıtlar.” Kendinizi dikkatli bir şekilde gözlemlediğinizde otomatikleşen hareketleriniz dışında, her iradenin önünde bir duygu dalgası, gerçekleştirilecek eylemin duygusal bir algısı bulunduğunu göreceksiniz. Az önce de gördüğümüz gibi, çalışma fikri bazen yetersiz kalır ve işimizi yapmak yerine kendimizi yatağa atarız. Bazen de yatakta yakalanma korkusu öyle bir utanç duygusuna sebep olur ki aceleyle kalkıp hazırlanmamıza yeterlidir. Bazen de bize mal olacak olsa bile, bir haksızlık karşısında sessiz kalmayıp ona karşı geliriz, vb.

      Günümüzde çocuklara verilen ve pek rasyonel olmayan eğitim, gerçeğin belli belirsiz algısı üzerine kuruludur. Kompozisyon yazdırma, ödül ve ceza sistemi, iradeyi harekete geçiren tek şeyin duygular olduğu konusunda karmaşık inanışlara dayanır. Peki, duyarlılık seviyesi çok düşük olan çocukların irade ve diğer konularda terbiye edilmesi mümkün değil midir? “Eğitim konusunda en zor şey duyarlılık seviyesi düşük çocukları eğitmektir. Tüm düşünceleri dağınıktır… Her şeyi dinlerler fakat hiçbir şey hissetmezler.”14

      Toplumları ve iradelerini toplu bir şekilde ele alırsak düşüncelerin, dünyayı sadece dolaylı yoldan ve duygulara dayanarak yönlendirdiğini açıkça görürüz. “Düşüncelerin ortaya çıkışı, onların kesin bir gelişimine işaret değildir. Ancak duyguların yoğunluğuyla ortaya çıkar ve gelişirler.15 Spencer de duyguların “dünyayı yönettiği”16 düşüncesini destekler. Stuart Mill ise ona karşı gelerek “Dünya’nın hareketi, insanın tutkuları ve duyguları sayesinde keşfedilmedi.”17 der. Tabii ki hayır! Fakat bu keşif, insan davranışı üzerinde hiçbir etkisi olmayacak güçlü duygulardan kaynaklandı. Pascal ve Spinoza gibi insanlardan çıktı bu düşünce. Özellikle de Spinoza’dan; Evrendeki Dünya’mızın anlamsızlığı, ardından da kendimizi bir hiç gibi hissetmemiz öyle bir derinlik kazandı ki hiç kimse yaptığı işi duygularından bağımsız yapamaz. Buluşlar sadece duyarlı düşünürlerde pratik etkiler yarattı. Çünkü bu buluşlar sadece o düşünürlerde derin duygular uyandırdı. Bir ulusun ya da belli bir siyasi grubun iradesi, bir duygu durumunun (amaçlar, ortak endişeler, ortak sempati, vs.) sonucudur ve düşünceler

Скачать книгу


<p>12</p>

Molière’in, İnsandan Kaçan isimli oyunu.

<p>13</p>

Nicole, De la connaissance de soi, I, VI. (y.n.)

<p>14</p>

Fenelon, Kızların Eğitimi, IV. Bölüm (y.n.)

<p>15</p>

Michelet, Fransız Devrimi’nde Kadınlar, 1854, s. 321. (y.n.)

<p>16</p>

Spencer, Pourquoi je me sépare d’Aug. Comte. (y.n.)

<p>17</p>

Aug. Comte et le Positivisme, 100 sqq. Fr. Çev. Clémenceau. Alcan. (y.n.)