Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат страница 55

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

“Nasıl Ali Bey?”

      Michelet: “Güya bilmez gibi söylüyorsunuz. Ben sizin âdetinizi bilirim.”

      Hasan: “Bizim âdetimizi nereden biliyorsunuz?”

      Michelet: “Güya sizi İspanya’nın en meşhur kaptanlarından Zerno diye mi kabul ettim zannedersiniz? Siz Hasan Mellah, Faslı değil misiniz?”

      Hasan: “Evet, oyum. Fakat sizin Ali Bey dediğiniz zat kim oluyor?”

      Michelet: “Siz bilmiyorsanız, ben de hiç bilmem.”

      Hasan: “Bildiğiniz kadarını söyleyiniz.”

      Michelet: “Hani ya biz sizden istifade edecektik, siz ise bizi sorgulamakla benden istifade etmeye çalışıyorsunuz.”

      Hasan: “Ben sizi sorgulamakla istifade edeceğim. Siz de benden istediğiniz yolda istifade edebilirsiniz.”

      Michelet: “Ben de öyle bir ümitteyim ama…”

      Hasan: “Aması yok. Öyle bir ümitte bulunan adam bildiğini söyler.”

      Michelet: “Benim bildiğimi siz bildiğiniz hâlde de söyler mi?”

      Hasan: “Söyler.”

      Michelet: “Öyle ise aslında Abbasiye Hanedanı’ndan olup şimdiye kadar Necid taraflarında ömür geçirmiş olan Ali Bey tarafından size memur oldum.”

      Hasan: “Ne için?”

      Michelet: “Siz bir kızın aşkı arkasında perişan imişsiniz. Sizi kurtarmak için.”

      Hasan: “Şimdi o kız neredeymiş?”

      Michelet: “İşte onu bilmiyorum.”

      Hasan: “Hele hele!..”

      Michelet: “Bilmiyorum dedim, inanınız.”

      Hasan: “Ya Ali Bey nerede?”

      Michelet: “Sizin buraya gelişinizden iki gün sonra hareket etti.”

      Hasan: “Nereye gitti.”

      Michelet: “Bilmiyorum efendim.”

      Hasan: “Yok, bilmiyorum olmaz. Benim asıl edeceğim istifade budur.”

      Michelet: “Gerçekten bilmiyorum.”

      Hasan: “Tahminen olsun.”

      Michelet: “Bilmiyorum. Hatta kendisi bana adiyö bile demedi. Ben kendisini aramaya gittim, Paris’ten hareket ettiğini ev sahibi bana söyledi.”

      Hasan: “Nereye gitmiş olduğunu söylemedi mi?”

      Michelet: “Hayır, söylemedi.”

      Hasan: “Ali Bey’in burada haremi var mıydı?”

      Michelet: “Yoktu.”

      Hasan: “Yanında kadın hizmetçi filan?”

      Michelet: “Kimse yoktu.”

      Hasan heriften almış olduğu son lakırtı hepsinden ziyade merakına dokunarak Pavlos’un Cuzella’yı nerede bırakıp saklamış olması ihtimalini düşünmeye başladı. Bunun için en evvel hatırına Marsilya geldiyse de bu hatıra ile beraber daha birçok hatıralar gelmiş olduğundan yine vazgeçti. O günkü verdiği malumat ile Michelet, Hasan’dan topu bin Frank istifade edebilerek yıkıldı gitti. Hasan bir yandan Cuzella’yı nasıl derdest edeceğini düşünüyor ve diğer taraftan da Pavlos’un melanetinin derecesini düşünüyordu. Bu kadar ince kim düşünür? Beni teşebbüslerimden menetmek için oturduğum otele adam memur edip de hikmetli fikirlerle beni caydırmak yolunu kim bulur? Lakin ben de ondan aşağı kalmıyorum ya? İşte casusunu derhâl keşfettim. Acaba herifin nereye gitmiş olduğunu da casusa söyletebilir miyim? diye durup oturacak yer bulamıyordu.

      Lakin Michelet ile daha kaç defa görüştüyse de Pavlos’un ne taraflara gitmiş olduğuna dair bir türlü malumat alamadı.

      Nihayet hatırına ne gelse iyi? Şayet Cartagena’dan kaçırılmış olması kendisi için Cuzella’nın pederi Alfons ile Pavlos’un başka bir hilesi olup kızın hâlâ Cartagena’da bulunması ihtimali geldi. Bunun için Cartagena’da rahibeler cemiyeti efradından Cuzella’nın muallimesi Marie namına bir mektup yazarak İspanya postasına verip gönderdi. Ancak bu mektup önce Madrid’e giderek oradan dahi Cartagena’ya gönderileceği cihetle, cevabı ancak bir buçuk ayda geleceğinden ve o zamana kadar Paris’te boşu boşuna oturmaktan ise Marsilya’ya giderim. Oradan şayet Cuzella’nın İspanya’da bulunduğuna dair cevap olursa hareketim dahi kolay olur… düşüncesiyle mektubunun cevabını Marsilya’ya yazmasını dahi Marie’ye bir not ile tavsiye etti.

      Mektubu postaneye verdiği günden iki gün sonra, kendisi de Paris’ten hareket etti ki bu şehre gelişinin tam yirmi sekizinci günü olup beş gün sonra Marsilya’ya gelişi dahi oradan ayrılışının otuz dokuzuncu günü idi.

      Hasan Mellah, Marsilya’ya gidedursun, biz Paris seyahati meselesinin nihayeti için şunu dahi belirtelim ki:

      Hasan Mellah, hınzır Pavlos’un casusunu keşfedebildiği için ettiği iftiharda haksızdı. Zira kendisi casus keşfetmemişti. Casusu ona kendisini keşfettirmişti. Hasan ile görüşmeden birkaç gün evvel sofrada ettiği hitapları Hasan’a yönelerek etmesi şüphe vermek içindi. Zira Hasan’ın bu kadarcık bir ipucundan dahi şüphelenmek derecesinde olduğunu Pavlos habisi pekâlâ bilirdi. Kısacası casusun kendisini Hasan’a keşfettirmesi ve Pavlos hakkında verdiği malumatı vermesi, yine hep Pavlos’un tertibiyle sadece Hasan’ı avutup fikirlerinden caydırmak için yapılmıştı.

      Biz işin bu ince cihetine pek de şaşmayız. Şaştığımız şey Hasan, Paris’te ismini ve kıyafetini değiştirerek gelmiş olduğu hâlde Pavlos’un kendisini derhâl nasıl tahkik ederek tanımış olmasıdır. Paris gibi bir memleket ki orada insan alenen tanıdığı bir adamı bile güç hâl ile bulamaz.

      Lakin “Çok bilen çok yanılır.” derlerse de inanmalıdır.

      Çünkü Pavlos çok bilir bir hınzır olduğu hâlde, Abbasiye Hanedanı’ndan Ali Bey diye sonradan edinmiş olduğu namı Hasan’a haber vermekte yanıldı. Bu Pavlos’un asıl ne kıratta adam olduğunu tanımak isteyenler, biyografi kitaplarında ismini Ali Bey diye araştırsınlar. Eğer kendisinin Paris’te ilan ettiği seyahatnamesini okurlarsa o zaman habisi daha layığıyla anlarlar. Hoş, hikâyemizde devam edildikçe yine anlaşılabilecektir ya? Hele yanılıp da Hasan’a haber verdiği ismin kendi musibetine sebep olduğu görülecektir.

      Üçüncü Bölüm

      Hasan Mellah, Marsilya’dan ayrılışının otuz dokuzuncu günü geri döndü demiştik. Dönüşü akşama yakın olmakla iskeleden bir sandala binip gemisine geldiği zaman Madam İlia’yı kıç üstünde güverte zabiti Trillo ile konuşur buldu. Kendisini görür görmez Madam İlia onu karşılamaya koştu ve Hasan da gayet yardımcı ve koruyucu bir tavırla kadını kabul etti.

      Marsilya’nın

Скачать книгу