Makber. Abdülhak Hamit Tarhan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Makber - Abdülhak Hamit Tarhan страница 2

Жанр:
Серия:
Издательство:
Makber - Abdülhak Hamit Tarhan

Скачать книгу

arasında kaldı. Bunlar yakınlaştıkça ben tesliyet bulur, ayrıldıkça nemvid olurdum. Nihayet birleştiler. Ben ezildim, “Makber” çıktı!.. Bu, şiir midir?.. Ne mümkün!.. Sema ile mezar birleşmemeli, daha doğrusu, ayrı kalmalı idiler. Ben iftirak ve istiğrak ile figan etmeli idim. O, şiir olurdu.

      “Makber”den evvel yazdığım şeylerin pek çoğunu beğenmem, bazısını pek az beğenirim. “Makber”i ise hiç beğenmiyorum, çok seviyorum.

      Beğenmediğim şu sebepledir ki bu kitabın edebiyat ile pek az münasebeti var. Sevdiğim şunun içindir ki bu kitap odur.

      Bütün mevcudatı şiir görenler nazarında, belki “Makber” de bir şiire benzer. Bence bir şaireyi andırır; o şaire Sâni-i Kudret’in bir şiiri idi. “Makber”in muhteviyatı, bunca nekayisi, haşviyyâtıyla beraber, bir merhumenin ruhaniyeti, bir ruhun maneviyatıdır.

      Makber onun hâli, onun resmi, onun hayali, onun heykeli, onun mezarıdır; onun hiçbir beğenilecek yeri kalmayan hayatıdır. Gene tekrar edeyim: “Makber” odur. Bunun için severim.

      Lakin “Makber”, edebiyat noktainazarına karşı çirkin bir çocuktur: Masum fakat güzel değil; hakir bir feylesoftur; hikmet fakat şüpheli; kusurlu bir hüsündür; feryat fakat musanna; mamur bir mezardır; hazin değil fakat mezar; bir magrib fakat parlak; bir güzel fakat sevimsiz; bir şiir fakat kafiyeli.

      Bunun için de beğenmem.

      Fikrin serhaddi memat olduğu gibi, şiirin de elfaza intikalde hududu kafiye oluyor. Ne yapalım!..

      Makber için bir fikr-i şer’î beyan etmek lazımsa işte bu kitap bir merhumenin mezarıdır.

      Zâirinden Fatiha niyaz ederim.

Abdülhak Hamit

      SON TAB’A MUKADDİME 1

      “Makber”le “Ölü” sükût ile feryattır. Yahut birer sükût-ı enin-aluddur.

      “Makber” dediğimiz leyl-i muzlimden doğan bu “Ölü” atide bir gün hakikat gibi üryan veya kefen-pûş-i acz-ü isyan, bir tayf-i şebrev hâlinde, eminim ki bir “Hacle”ye de girecektir.2

      Bu mevlud-ı hissiyat-veludun sadası işitilmez fakat duyulur. O mehd-i sermediyyet-ahdin sükûtu bir nev’i ilhamdır. Mealine akıllar ermez fakat kalplerde manidar olur.

      Ben ihtiyarladıkça “Ölü” tazeleşecek, “Makber” tazelenecektir. Niçin mi?.. Arz edeyim:

      “Makber”i edebî hayatımızın kabristanı gibi yâd edişim mahza edebiyat noktainazarından bir tevcihtir.

      Yoksa bu mahşer-i dünyevi-i beşerde hayat ile memat baki oldukça, bu kubbe-i nilgün-ı hilkatte sükût ile feryat devam ettikçe ve insanlarda hissiyat bulundukça “Makber”le “Ölü”nün hayatı yahut bu iki eserin muhteviyatı için zeval-ü fena tasavvur olunamaz.

      Her ferd-i ziruh bir gün benim gibi musab-u mecruh olacak, benim gibi hissedecek, benim gibi ağlayacak ve hiç görmemiş, ziyaret etmemiş olduğu “Makber”le “Ölü”yü kendi kendine ve min-tarafillah okumuş, ezberlemiş bulunacaktır.

      “Makber” her fâni için ebedî bir darbe, “Ölü” her dünyevi için manevi bir türbedir. Bunlarda bir hüviyet-i şiiriyye, bir tabiat-i edebiyye, velhasıl bir hayat-ı sanat taharrisine tasaddi nebbaşane bir teaddi olur. O yolda bir zair için “Makber” taş kesilir, “Ölü” sırıtgandır. Ve ben zairin o yoldaşını bir kahraman-ı hüner gibi telakki etmem. O bir edebiyat aslanı değil, belki bir maneviyat sırtlanıdır.

      Ömrüm vefa ederse “Ölü” ile “Makber” birçok asar-ı atiyeye rehber olabilir. Ve onlar, tenkidat-ı edebiyyeyi kemal-i fahr ile karşılayacak şeyler olmak ihtimali vardır. Zaten bundan evvelki müellefat-ı hakiranemin her sahifesi güşâde ve malamal-i kusur-u ihmal, her türlü taarruz-u tenkide amade bulunuyor, yırtıcı kalemlere açık sahifeler!.. (Ancak ağlayanlara gülünmez, feryat takbih ü tevbîh edilmez.) Ah, Halik’le muhluk arasında bir rastrahtır.

      Bu iki kitabın sahibi mümkün ve muammer olup da mesela yetmiş yaşına erdiği zaman, o iki ah-ı cangâh otuz yedi seneden beri rûberah-ı ilah olmuş olacak ve onlara, kim bilir, esna-yı seferde daha ne vaveylalar katılacak fakat bu kafile-i iftirakın son rehrevi bir sükût-ı ebedî olacaktır.

      Bunun için -sükût ile feryat- baki oldukça demiştim. Ve “Ölü” ile “Makber” işte yalnız bu itibar ile daima taze ve ter kalacak; üslubu, elfazı ne kadar herem ve kıdem kesbederse etsin.

      Diyebilirim ki “Makber”le “Ölü” benim eserim değil, yadigâr-ı rüzgârdır. Yahut benim eserimdir, hiçliktir fakat paydardır.

Viyana, 15 Mayıs 1922Abdülhak Hamit

      AH EY ZAİR

      Mevtin pençesinde pir-ü cüvan zebundur. Kabristan türab hâline gelmiş esrar-ı ilahiye ile meşhundur. İşte şu gördüğün yere Abdülhak Hamit’in nur-ı dide zevcesi Fatma Hanım’ı gömdüler. Merhume Pirizade Hanedanı’ndan bir yetim idi. Bahar-ı ömründe veremden dar-ı gurbette irtihal etti. O vücud-ı hüzn-nümün şimdi senden Fatiha ister bir rûh-ı zîsükûndur.3

Salı, Beyrut, Fî 6 Recep 1302

      MAKBER

      Eyvâh!.. Ne yer, ne yâr kaldı,

      Gönlüm dolu âh u zâr kaldı.

      Şimdi buradaydı gitti elden,

      Gitti ebede gelip ezelden.

      Ben gittim, o hâksâr kaldı,

      Bir gûşede târmâr kaldı;

      Bâkî o enîs-i dilden, eyvâh!..

      Beyrût’ta bir mezâr kaldı.

      Nerde arayım o dilrübâyı?..

      Kimden sorayım o bînevâyı?..

      Bildir bana nerde, nerde yâ Rab?..

      Kim attı beni bu derde yâ Rab?..

      Derler ki: Unut o âşnâyı,

      Gitti tutarak reh-i bekayı…

      Sığsın mı hayâle bu hakikat?..

      Görsün mü gözüm bu mâcerâyı?..

      Sür’atle nasıl değişti hâlim?..

      Almaz bunu, havsalam, hayâlim.

      Bir şey görürüm, mezâra benzer,

      Baktıkça alır, o yâra benzer.

      Şeklerle güzâr eder leyâlim,

      Artar yine mâtemim, melâlim,

      Bir sadme-i inkılâbdır bu,

      Bilmem ki, yakın mıdır zevâlim?.

      Çık Fâtıma lâhdden kıyâm et,

      Yâdımdaki hâline devâm et,

      Ketmetme bu râzı, söyle bir söz.

      Ben isterim âh, öyle bir söz…

      Güller gibi meyl-i ibtisâm et,

      Dâğ-ı dile çâre bul,

Скачать книгу


<p>1</p>

“Makber”in 1922’de eski harflerle çıkan son tabının mukaddimesi.

<p>2</p>

“Ölü” ile “Hacle” Hamit’in iki meşhur eserinin isimleridir: Bunlardan “Ölü”, “Makber”in son tabına zeyl olarak neşredildiği için bu mukaddimede ikisinden de bahsedilmektedir.

<p>3</p>

Bu sözler Beyrut’taki makberin de taşında muharrerdir. A. H.