Ahmet Baytursınulı. Nergis Biray

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ahmet Baytursınulı - Nergis Biray страница 29

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ahmet Baytursınulı - Nergis Biray

Скачать книгу

için kaleme aldığı ders kitapları da olan Baytursın, dilin farklı yapısal yollarını kullanarak çeşitli alanlarda türettiği terimlerle Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Terim bilimi konusunda 1910-30 yılları arasındaki ilk çalışmalar ona aittir. O, Kazak dilbiliminin de temellerini atmıştır. Okuv Kuralı/Okuma Kitabı (1912) adlı eserinde Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun bir şekilde düzenlenen Arap harfli alfabe de yayımlanmıştır. Eser, Ceditçilik sisteminin savunduğu eğitim sistemini tanıtmaktadır. Til Kural (Orenburg 1914-15) adlı dil bilgisi kitabı Kazak Türkçesinin ses bilgisi ve ses uyumları üzerine yazılmış bir eserdir. ‘Bayanşı, 1920’ adlı dilbilgisi kitabı, alfabe ve alfabe öğretimi üzerine kaleme alınmıştır. Til Tanıtkış ise isim ve isim çekimi, cümle bilgisi, sıfat, sayı, zamir, fiil, fiil çatıları gibi konuları ele alarak açıklayan bir dil bilgisi kitabıdır. Edebiyat teorisi ile ilgili olarak yazılan Edebiyat Tanıtkış (Taşkent 1926) adlı eser, Kazak estetiğinin temeli olarak kabul edilmektedir. Bu edebi eserlerde dilin kullanılışı gibi bilimsel çalışmalara da yer verilmektedir. Kitapta estetik, güzellik, insanlık, yazılı edebiyatta görülen akımlar, yöntemler ve tenkit konuları da ele alınmaktadır. 1928’de Kızılorda’da yayımlanan Til Jumsar, konuşma, okuma ve yazı dilinin kullanımı ile ilgili yöntemlerin tanıtıldığı bir eserdir.

       B. Onun makaleleri ve kitaplarında işlediği konulardan hareketle görüşleri

      a. Okuma Sevgisi: ‘Kalam Kayratkerleri Jayınan’ makalesinde yazarın bahsettiği görüşlere göre kültürün ilerlemesi, derleyip toparlama işinin ustaca yapılması ve bilincin artmasıyla mümkün olur. Derleme işinden çıkan ustalığa sanat diyoruz. Bilincin gücünden gelen bilime de ‘ilim’ diyoruz. Bu ikisi insanın doğuştan getirdiği şeyler değil, öğrenilerek elde edilecek şeylerdir. Öğrenmek dediğimiz de eğitimle mümkün. Böylece kültür meselesinde halkın ileri gitmesi, kendinden öndeki halk ile arkadaki halk arasındaki kültür farklılığı ve kültürün yok olması, sonuçta eğitim konusuna gelir dayanır. … Kazaklarda eğitim işleri ise yazarlara bakmaktadır’.

      Kültür, sanat ve eğitimle, sanat ve eğitimin gücüyle güçlenir. Okuyup öğrenmekle yükselir. Eğitim ise edebiyatla bağlantılıdır. Eğitim ve okuma edebiyatı güçlendirir, edebiyat okumayı güçlendirir. Okumak, eğitim ve edebiyat birbirlerini kollayıp birbirlerini cesaretlendirirler ve birbirlerini sürüklerler. Eğitimsiz edebiyatın geleceği yoktur, edebiyatsız eğitimin de geleceği yoktur. Kazaklarda okumak da edebiyat da son zamanlarda bir akış içinde gelişmektedir. Onun büyümesi, gelişmesi, çiçeklenmesi için çok çalışmak ve güçlü olmak gerekir. Bu çok fazla işi elinden geldiğince yapan, gücünü bu yolda harcayanlar ise, Kazak yazarlarıdır.

      Bu yazarlar, bugün kendi işlerinin başında değiller, başka işlerde çalışıyorlar. Onları farklı işlerden alıp kendi işlerine vermek, Kazak hükûmetinin görevidir. Yazarların işi, edebiyattır ve edebiyatsız eğitimin güçlenmesi mümkün değildir. Eğitim almadan, kültürü güçlendirmeden Kazakların horluktan da zorluktan da kurtulması mümkün değil. Kazakların Ruslardan gördüğü sömürge siyaseti, Kazak kültürünün Rus kültüründen aşağıda olması yüzündendir. Özgürlüğün özü kültürdedir. Kültürü güçlendirmenin mekanizması ise okuma ve edebiyattadır’.

      Jana Mektep dergisinin yayınlanması üzerine yazdığı ‘Jana Mektepti şığaruv kerek boldı’ adlı makalede Bolşevik dönemin başlamasıyla eğitime önem verildiği, Kazak gençlerinin de okur yazarlık oranının arttığı belirtilmektedir. Baytursınulı, bu dönemde eğitim için çalışmalar yapıldığını ve ümitli olduğunu da ifade eder. Derginin çıkarılış amacını şöyle anlatır: ‘Rusya’daki eğitim öğretim faaliyetleriyle karşılaştırdığımızda daha zayıf olduğumuzu fark ediyoruz. Rusya’da öğretmenler her gün toplantılar düzenliyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar. Tüm gazete ve dergi sayfalarında boy boy eğitim öğretim meseleleri yer alıyor. Bizde ise ortam karmakarışık, halk dağınık ve oradan oraya göçüyor. İki okul arası bir aylık yol. Eğitim araç gereçleri yetersiz, olanlar da çok kötü. Matbaamız az. Eğitim öğretim meselelerinden bahseden bile yok. Eğitim kurumlarının talimatları okullara aylar sonra ancak ulaşıyor. Sözün kısası Kazak bozkırı nasıl kötüyse eğitim öğretim de aynı durumda. Bu bize yakışacak bir durum değil. Tarih bu hâlimizi affetmeyecektir. Bu durumdan hareketle Kazakistan Eğitim Komiserliği ve öğretmenler bir çözüm arayışına girdi. Sonunda eğitim öğretim meselelerine özel olarak yer veren Kazakistan merkezli bir dergi çıkarılması kararı verildi. Bu dergi ‘Jaña Mektep’ dergisidir’.

      b. Dersler için müfredat oluşturulması ve yöntem problemleri: ‘Bastavış Mektep’ yazısında: ‘Yukarıda sözü edilen Kazakların içindeki iki türlü okulun ikisi de arzu edilen türdeki okullar değil. Birinde eğitim için gerekli malzeme, plan program yok. Fakat halkın okuması gerekli olduğu için kötü de olsa, ‘hiç olmamasındansa idare edecek kadarı olsun’ diyerek çalışmak şart. Diğerinde ise yani Rus okullarında düzen de malzeme de program da var. Fakat ilerisi için faydası az ya da hiç yok. Onların faydasını azaltacak şey Kazakları Ruslaştırmayı düşünmeleri, bu fikir de tüm faydasını yok ediyor. Bu okullar vasıtasıyla Kazak dilini yok edip, yerine Rus dilini koyabileceklerini, Kazakların tek dayanağı olan Arap harfleri yerine Kiril harflerini yerleştirebileceklerini düşünüyorlar. Bunun için çocuklara ilk önce ana diliyle eğitim verilmiyor, Rusça eğitim alıyorlar. Ana diliyle okusalar da Kiril harfleriyle okumaları isteniyor. Birileri sırf ‘ana diliyle eğitim alıyorlar densin’ diye ilk önce Rus harfleriyle Kazakça kitaplardan okumaya başlatıp daha sonra biraz ilerleyince hem alfabede hem dilde tamamen Rusça’ya dönülsün diyorlar. Bu, bir taktik çerçevesinde hareket edenlerin yolu. Birileri ise kesin ve net bir şekilde Rusça okutulmalı diyor’. Yazar, ‘Mektep Kerekteri’ makalesinde okula gerekli olan üçüncü şeyin ise, hazırlanan program olduğunu ifade eder. Her işin istendiği gibi olabilmesi için onun örnek olması ve zaman sınırlaması ve ayarlamasının olması gerekir. Örneksiz ve zaman ayarlaması olmayan iş, kusurlu gerçekleşir. Ya eksiği ya fazlası olur. Gereksiz şeyleri öğreterek öğrencilerinin zamanını boşa geçirmemek, öğretilmesi elzem şeyleri dar zamana sıkıştırarak asıl lazım olanı göstermemek gibi uygulamalar terk edilmeli. Öğrencilere ilk okulda ne, ne kadar gerekliyse planlanarak öğretilmeli. Buna ‘program’ adı verilir.

      O, ‘Bavlıv Mektep’ yazısında şöyle der: ‘Kazaklar plan ve program dâhilinde okullar açan, çocuk eğitiminde tecrübeli olan bir halk değil. Bu yüzden Kazakların çocuk eğitim ve öğretim tarihi diye baktığımızda çok kısa bir süreçten bahsedebiliriz. Bu kısa süreçte de çocuk eğitiminde izlenecek yolun ihtiyaçlara göre şekillendirildiğini görürüz. Her milletin yüksek medeniyete ulaştığı ve sahibi olduğu bir dönem vardır. Bu çağlara bakarsak o milletlerin de çocuk eğitiminin ‘Bavlıv’ türde olduğunu fark ederiz. Onlar da eğitim öğretimde ‘öli oqıv’ (ölü okuma) tarzını başlarından geçirmişlerdir. Onlar da bu türü canlandırıp ‘töte oqıv’a geçmişler, ardından da ‘töte oqıv’ı canlandırıp ‘körneki oqıv’ yani görsel eğitim türünü tercih etmişlerdir. En sonunda ise tekrar ‘bavlıv’ yöntemine dönmüşlerdir. …O yüzden bugünkü çocuk eğitim öğretimi bir geriye dönüş değildir. Tabii ki yörüngesinden çıkıp yönünü kaybeden eğitimi düzeltip geleceğe uyarlamaktır. …Nasıl bir eğitimle istediğimiz türde bir fert yetiştirebiliriz? Asıl mesele budur. ‘Öli oqıv’ türü dünyada gerekli işleri öğretmiyor. Bu yüzden bu eğitim türü hayatla bağdaşık değil. ‘Töte oqıv’

Скачать книгу