Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

için önemli bir husustu. Bununla ilgili eserde şöyle satırlar var:

      “Esma diyorlar! Bibiesma diyorlar. Nineler güzelim diye onun sırtını sıvazlıyorlar. Emiş, gören erkekler onun yüzüne, boyuna poruna, adım atmasına hayran kalıp konuşuyorlar.” 30

      Başkoda (Görücü).

      Durumu çok iyi olan Hafız, artık istediği birine başqoda (görücü) gönderebileceğinden de rahatlıkla ve memnuniyetle bahseder:

      “Köyde bizim gibilere “orta halli”, “iyi yaşıyor” derler. Bunun üstüne bir de tek çocuk oldun mu sen artık istediğin eve başkoda göndersen de sözüm geri döner diye şüphelenmiyorsun!” 31

      Başkoda kelimesi, genelde Mişer şivesinde ve Ural Tatarlarının ağzında kullanılan “baş” ve bütün Türk boylarında kullanılan “koda” kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkan ve görücü anlamına gelen bir kelimedir. Kız evine başkoda göndermek için Tatar Türklerinde en uğurlu günler, baş gün pazartesi ve perşembe günleri sayılırdı. Boş gün olan salı günü ise uğursuz gün sayılırdı.32

      Ne oğlan çocuğa ne de kız çocuğuna genelde kimle evlenmek istediği sorulmazdı. Böyle bir kararı her zaman gencin ve kızın babası alırdı:

      “Babaları olan gençlerin kendilerine hiç sorulmaz; yaşı gelince hemen bir tarafa görücü gönderirler. Kendisine gelene kadar, artık düğün kararı alınmış olur.” 33.

      Hafız annesi ile yalnız yaşadığı için, onun kaderi kendi elinde olur. Genç bu hakta övünürcesine, gönül rahatlığıyla şöyle der:

      “Bizde ise evin erkeği benim. Biz annemle zaten iyi geçiniyoruz… O bana danışmadan kıl kıpırdatmaz.” 34

      Çünkü Tatar Türklerinde babası vefat edince evin erkeği olarak onun en büyük ya da tek oğlu kalır. Annesi de artık her konuda ona danışır. İşte hikâyenin başkahramanı Hafız, böyle şanslı erkeklerden biridir. Aynı zamanda Hafız annesinden rıza alıp almaması konusunda hem endişelenmekte hem annesinin çoktan gelin rahatını görmeyi hak ettiğini düşünmektedir:

      “O, bayağı bir yaşlandı; galiba kaynana olup başköşede oturmayı, gelin rahatı görmeyi çok istiyordur. Bunu kesin bir şekilde konuşmasa da yeri geldiğinde sert bir şekilde dile getiriyor.” 35

      Eskiden Tatarlarda dimçé, yavçı, başkoda (yani görücü) olarak köyde en saygıdeğer, güvenilir, atak, ağzı söz yapan ve sır tutmasını bilen bir büyüğü gönderirlerdi. Nadiren de olsa görücü olarak gencin babası ile annesi ya da akrabası da gidebilirdi.36

      Kız Kiléşü, Yereşü (Kız İsteme).

      Hikâyeden anlaşıldığı kadarıyla Hafız, kızı birkaç kez istetmesine rağmen Bibiesma’nın babası kızını ona vermeye razı olmaz. Burada bir babanın damat adayını kolay kolay beğenmemesi, hiçbir genci kendi kızına layık bulamaması gibi Türk topluluklarına özgü bir âdet de göze çarpar.

      İmeceye gelen erkekler kızgın güneşten gölgeye kaçıp dinlendikleri zaman Hafız ile Bibiesma’nın babası Şahi bir bahse girerler: Hafız ot biçerken, ömründe hiçbir tırpana yol vermemiş yaman ihtiyar Kerim’i geçerse, Şahi ona kızını verecek. Aşkla kamçılanan Hafız, insanüstü bir çaba sergileyerek ihtiyar Kerim’i geçer ve Şahi Ağa sözünde durarak ona kızını verir. Genç, güçlü, çalışkan, tuttuğunu koparan, sevgilisi için her türlü fedakârlığı yapan Hafız ve onun güzel, titiz, elinden her iş gelen hamarat sevgilisi Bibiesma, burada tam bir köylü Tatar genci ve Tatar kızı misali olarak tasvir edilmişlerdir.

      Bu hikâye başından sonuna Tatar destanları ve masallarını hatırlatır. Bir yiğit anası ile yalnız yaşar ve evleneceği kızı elde etmek için ciddî sınavdan geçer. Masallarda bu tür sınav genelde kızı devin esirliğinden kurtarma veya bulmaca çözme şeklinde gerçekleşir.37 A. İbrahimov’un hikâyesinde bu sınavın ot biçme şeklinde uygulanması ise okuyucuları Tatar köyünün gerçek hayatı ile yüz yüze bırakır. Şahi ağa verdiği sözde durarak, kızını Hafız’a verir.

      Hikâyede kız istemeye gitmek için kullanılacak atın işe koşulmadan özel beslenmesi, kız tarafından başlık parası istenmesi, düğünün hasat toplandıktan sonra sonbaharda bütün köylüler bir araya gelip yapılması gibi Tatar Türklerinin düğün geleneklerinde yer alan detaylar da anlatılır:

      “Şansımıza, ekinler bol oldu. Yoldaş Göl boyuna ekilen bayağı bir yulaf vardı, o da bol oldu. İhtiyarın sözünü alır almaz kiler ile bahçe kapısını yaptırdım. Genç, kara aygırı artık sadece evde besliyorum, yulaf çok, semirsin diyorum. Belli, kızı istemeye gitmek ve misafirlik dönemi için iyi at lazım.” 38

      Burada Tatar Türklerinde gençlere nikâh okuduktan sonra da kızın uzun zaman baba evinde kalıp güveyin onun yanına maddi duruma bağlı olarak belli bir süre –bazen birkaç hafta ya da ay, bazen de ilk çocuğu doğana kadar- kiyev kilü, kiyevlep yörü (güvey ziyaretleri) gerektiğinden bahsedilmektedir.39 Tabii düğünün hem kız isteme, hem güvey ziyaretleri yapma gibi ciddi safhalarında atların bakımlı olması da şarttı.

      Tuy, Kilén Töşérü (Düğün ve Gelin Göçü).

      Tatar Türklerinde kız tarafında düğün genelde güze doğru, ambarlar tahıllarla dolunca, bolluk içinde yapılırdı. Bütün güz ve kış ayları, babasının evinde kalan kızın yanına kiyevlep yörü (güvey ziyaretleri) yapılır, kızı kayınbaba evine götürme geleneği de genelde yaza doğru ekin işleri başlamadan gerçekleşirdi. Çünkü kızı bir an önce kayınbaba evinde yazın bitmez tükenmez tarla işleri için bir işçi olarak beklerdiler. Fakat evde de gelin hizmetine ihtiyaç olduğu durumda, kız baba evinden kış mevsiminde de götürülebilirdi. Hafız’ın kendi ağzından söylendiği gibi, yalnız olduğu için o, yaza kadar beklemeden kızı kendi evine birkaç ay içinde kışın getirir:

      “Ekinler toplanıp bitince bütün köyü bir araya getirip düğün yaptık. Yazı beklemedim, ben yalnız adamım diye Esma’yı kışın hemen eve getirdim.” 40

      Meher (Mehr, Başlık Parası).

      Hikâyede meher (mehr, başlık parası), Eptereş ihtiyarın Maybeder adlı kızını isteyip de alamayan Şeyahmet’ten bahsederken anılır:

      “Sadece başlık parası konusunda anlaşamamışlar. Eptereş, kalın bir bişmet, 41 bir kadak 42 çay, yarım pud bal vermesini de istemiş, onlar da buna razı olmamış.

Скачать книгу


<p>30</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 246.

<p>31</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 243.

<p>32</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.9-11.

<p>33</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 249.

<p>34</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 249.

<p>35</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 249.

<p>36</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 9.

<p>37</p>

Sadékova, A.H. Folklor v Estétiké Galimcana İbragimova. Kazan, İYLİ im. G. İbragimova AN RT, 1995, s. 30.

<p>38</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 258.

<p>39</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.50-51.

<p>40</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 258.

<p>41</p>

Bişmet: Tatar ve bazı diğer Türk boylarında pamuk dolgulu kışlık kısa palto.

<p>42</p>

Kadak: 409 gramlık ağırlık ölçüsü.