Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

simgesi olurdu.58 Bu konu, Tatar Türklerinin birçok türküsü ve manisinde de geçer.

      1.1.b. Dini Yolalar (Dinî Gelenekler)

      Uraza (Oruç.)

      Hikâyede köy işine alışkın güçlü fiziğe sahip erkekler, Ramazan ayında gerçekleşen ot biçme imecesinde tarlanın bir tarafından girip diğer tarafından çıkarlar. Hepsi kan ter içinde kalır ve susuzluktan dilleri damaklarına yapışır. Aralarında biri neredeyse baygınlık geçirir. Hikâyenin bu kısmında yaz mevsiminde tutulan orucun ne kadar zor olduğu gösterilmiştir. Hele Kazan Tatarları için. Bu Türk boyunun yaşadığı coğrafyada yazın güneş akşam saat 9-10 gibi batar ve gece saat 2’ye doğru artık doğmaya başlar. Bundan dolayı İslam dinini yaymaya gelen sahabeler de bayağı bir şikâyette bulunmuşlardır. Çünkü akşam namazı ile sabah namazı arası o kadar kısadır ki yatsı namazı için zaman neredeyse kalmıyor. İbn Fadlan da Bulgar şehrine gelişini anlatan Seyahatname’sinde bu durumdan bahsetmiştir.59 Fakat başka Türk boylarından daha erken dönemlerde ve ilk olarak İslam dinini kabul eden Tatar Türkleri, dinine çok düşkün bir toplum olarak bilinir ve hikâyeden de görüldüğü gibi XX. yüzyıl başında da bu durum değişmez: Gün ne kadar sıcak olursa olsun, ot biçenlerden kimse orucunu susuzluğunu gidererek bozmaya kalkmaz.

      1.1.c. Tatar Xalkınıŋ İctimagıy Tormışı (Tatar Türklerinin Sosyal Hayatı)

      Soldatka Alınu (Asker Olma).

      Hikâyede Hafız, babası sağ olmadığı ve annesinin tek erkek çocuğu olduğu için askere alınmaz. Bu, XX. yy. başında Rusya’da uygulanan bir kuraldı. Sovyet döneminde de babası sağ olmayan ailelerde en küçük oğlan çocuğun askerlik yapma zorunluluğu yoktu.

      1.1.ç. Tatar Xalık Edebiyatı Ürnekleré (Tatar Türklerinin Halk Edebiyatı Örnekleri)

      Cır Cırlav (Mani Atışma).

      Tatar Türkleri, sadece eğlenirken değil iş yaparken de türkü söylemeyi, mani atışması yapmayı çok seven bir toplumdur. Özellikle de avlak öy (oturma) ve öme (imece) gibi işlerin toplu yapıldığı ortamlarda hem erkekler hem kadınlar türkü yakar, mani atışması yapardı. Tatar Türkçesinde kıska cırlar (kısa türküler) olarak adlandırılan ve Tatar halk edebiyatının en yaygın türü olan maniler, Tatar bilim adamı İlbaris Nadirov’un da yazdığı gibi, “Tatarların yaşadığı her köyde, her şehirde Orta İdil civarı ve Kama nehri boylarında, Ural yöresi ve uzak Sibirya enginlerinde hayatın ta içinde olan bir tür olmuştur.60 Halkın günlük hayatı çeşitli bayramlar, gelenekler, örf âdetler, oyunlar, eğlencelerle sıkı bir bağlantıda olduğundan dolayı, kıska cırlar köy sokaklarında da, şehirde de, avlak öyde de, köydeki eğlence mekânı olan kulüplerde de, iş sırasında da, akraba ve dostların bir araya geldiği sofra meclislerinde de söylenirdi. Tabigat Balaları (Tabiat Çocukları) adlı hikâyede de sesi güzel olan gençler mani atışmaya başlayınca, kızlar da onlara eşlik eder. Böylece eğlence ile karışınca iş daha kolay yapılır:

      “Aralarında sesi güzel olan, dilbaz şakacı gençler de var. Onlar, bir ucu kızlara, gelinlere dokunacak şekilde bayağı bir iyi mani söylemeye başlıyorlar; kızlar daha zehirli manilerle cevap veriyor; bazen bir arada dostça söylenen türküler de oluyor…” 61

      Burada bütün Türk boylarına özgü olan mani atışması, gençlerin ve kızların gizli duygularını, birbirlerine olan münasebetlerini dışa vurmaya da yardım eder.

      Hikâyede Akidil nehri boyunda ot biçmekte olan erkekler ise yaşadıkları yörede akan akarsuyla ilgili türkü söylerler:

      Agıydélkey alkın, suvı salkın,

      Dulkınnarı kaga sallarga…62

      Akidil hey akar, suyu soğuk,

      Dalgaları vurur sallara…

      Mekaller Hem Eytémner (Atasözleri ve Deyimler).

      Eserde Tatar halkının günlük hayatta sık kullandıkları atasözü ve deyimlerinden de ustaca faydalanılmıştır. Genel olarak söylemek gerekirse, A. İbrahimov yazdığı her eserinde halkın konuşma diline, deyim ve atasözlerine özen gösterir ve onları sık kullanır. Örneğin, bir kızın güzelliğini anlatmak için mevcut hikâyede “Şundıy sılu – bér kaşık suga sal da yot” (“Öylesine güzel, bir kaşık suya koy da yut”), “Alma kébék kızı bar” (“Elma gibi kızı var”) ve iki insanın birbirine nasip olduğunu bildiren “çeçleré beylengen” (“saçları bağlanmış”) gibi deyimlerin ve belli bir süreye dayanmaktan bahsederken “Bér yılga kuyan tirésé de tüze” (“bir yıla tavşan kürkü de dayanır”) ve sözde durmaktan söz ederken “Eytken süz, atkan uk” (“Söylenen söz, atılmış oktur”), “İr ike söylemes” (“Erkek iki kez konuşmaz”) gibi atasözlerin kullanılması görünmektedir.

      Tabigat Balaları (Tabiat Çocukları)’nda zaman dilimi de “Bér samovar kaynap çıgarlık ta vakıt ütmegendér” (“bir semaverin kaynayacağı vakit bile geçmemiştir”), ekin tarlalarında buğdayların gür ve yüksek yetişmesi de “cigülé at kérse, dugası-nisé bélen yugalır” (“koşumlu at sürsen içine, içinde koşum yayı ile beraber kaybolacak”) gibi Tatar Türklerinin hayatına özgü detaylarla tanımlanmaktadır.

      1.1.d. Tatar Xalkınıŋ Milli Kıymmetleré

      (Tatar Türklerinin Kültürel Değerleri)

      Kiyém-Salım (Giyim-Kuşam).

      Eserde Hafız kendi atına binip imecenin olduğu tarlaya geldiğinde kızlar ve gelinler, çalışma elbiseleri üzerinden giydikleri güzel elbise ve şallarını çıkartıp çalışmaya hazırlanıyorlardı:

      “Köyün gençleri hâlâ at arabası yanında şakalaşıyorlardı. Önce Ferhi yenge indi arabadan, onun peşinden yazmalarını arkaya doğru bağlayan, bembeyaz ciŋseler 63 giyen olgun kızlar, bir şeyler konuşarak, gülerek ve şakalaşarak ekinlerin biçileceği yere doğru gittiler.” 64

      Hikâyenin bu parçasında, Tatar Türklerinin giyim-kuşamıyla ilgili bilgi verilmektedir. Eskiden köylerde tarla ve ev işlerinde giysinin kolu eskimesin, kirlenmesin diye her iki bileğe giymek için ciŋseler dedikleri ek yenler dikilirdi. Tatar Türklerinde giysinin bu parçanın adı, yen anlamına gelen ciŋ kelimesinden türemiştir. Kızlar, bembeyaz kumaştan dikilen bu ek yenleri nakışlarla da süslerdi.

      Tatarlarda eskiden genç kız ve kadınlar, mutlaka başlarını Tatar Türkçesinde yavlık denilen yazma ile örterlerdi. Genç kızlar, beyaz yazmalarının uçlarını arkaya doğru bağlarlardı. Evlenen kadınlar ise yazmanın uçlarını çene altına bağlardı. Günümüzde saçlarını yazma ile artık yaşlanmaya başlayan teyzeler ve nineler ancak örterler.

      Aşamlıklar,

Скачать книгу


<p>58</p>

Bayazitova, F. S. Tatar Xalkınıŋ Beyrem Hem Könküréş Yolaları (Ruxi Mirasıbız Xezinesénnen). Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1995, s. 101.

<p>59</p>

Fehréddinév, R. Bolgar ve Kazan Törékleré. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1993, s. 70.

<p>60</p>

Nadirov, İ. “Tatar Xalkınıŋ Kıska Cırları.” Tatar Xalık İcatı. Kıska Cırlar (Dürtyullıklar). Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1976, s. 7.

<p>61</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 247.

<p>62</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 255.

<p>63</p>

Ciŋse: Giysinin kolu eskimesin, kirlenmesin diye özel dikilip, bileğe giyilen ek yen.

<p>64</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 246-247.