Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

başına yaşadığı için küçükbaş hayvan olan kece berené (oğlak) besleyip keser.

      Eserde Ramazan ayı haricinde imeceye gelen köylülere genelde sabah maylı koymak,66 öğleyin de siméz itlé öyre ikram edildiği de bildirilir. Öyre diye Tatarlar, genelde yarma ile pişirilen cıvık çorbaya derler.67

      “İmece, imece diyorlar. Oruçta imece de kuru laftan başkası değil. Başka zaman olsaydı, sabah tereyağlı krep ile çay içirip uğurlarlar, öğleyin de semiz etin suyunda pişirilen öyre getirirler. Peki, oruç zamanında ne var?” 68 ;

      “Çocuklar yine ‘Öyre geliyor, öyre geliyor!’ diye bağrışmaya başladılar. İşte bu bir gerçekti: Üzeri sofra örtüleriyle örtülü göbéler, 69 batmanlar 70 konulan, bunları kucağına alıp iki oğlan çocuk ve bir tane kadının oturduğu kocaman at arabası bizim tarlanın tam orta bir yerinde durdu. Önce kızlar, gelinler, onların peşinden biz, orakları kenara atıp yer ortasındaki söğütlerle çevrili göl boyunca şu arabaya doğru koştuk.” 71

      Burada, Tatar Türklerinin eskiden ve günümüzde de severek sabah kahvaltıya çay yanına tereyağlı krep yapmaları da anılmaktadır. Ayrıca, öğle yemeğinde ikram edilen semiz etin suyunda pişirilen darı yarması çorbası öyre’den de söz edilir. Eski çağlardan beri tarımcılıkla uğraşan Tatar halkı imecelerde genelde bu tür çorbayı pişirmiş olmalı. Çünkü Tatar âlimi F. Bayazitova, Tatarların yaşadığı değişik coğrafyaya düzenlenen folklor araştırma kamplarında toplanan imece türkülerinde genelde hep öyre’den ve botka’dan72 bahsedildiğini yazar ve buna şöyle bir örnek de verir:

      Öyrelerde miken aşığız,

      Butkalarda miken aşığız.

      Öyreler de bulsa aşığız,

      Süségézné töymi taşlıybız.73

      Öyreler mi ki yediğiniz,

      Keşkekler mi ki yediğiniz.

      Öyreler de olsa yediğiniz,

      Lifinizi dövmeden bırakırız.

      Savıt-Saba (Mutfak Eşyaları).

      Hikâyede yiyeceklerle beraber Tatar Türklerinin mutfakta kullandıkları bazı eşyalardan da bahsedilmektedir. Örneğin, Tatar Türkçesinde göbé olarak bilinen ve kaymaktan yağ yapmak için kullanılan yayıktan ve batman denilen ve bal koymak için kullanılan yüksek ve dar kova anılır:

      “Üzeri sofra örtüsüyle örtülü göbéler, batmannar konulan, onları kucağına alan iki çocuğun bulunduğu ve bir kadının oturduğu büyük at arabası bizim yerin ortasında durdu. Önce kızlar, gelinler, onların peşinden biz, orakları kenara atıp yer ortasındaki söğütlerle çevrili göl boyunca şu arabaya doğru koştuk.”74

      1.2 Tatar Xatını Niler Kürmi

      (Tatar Kadını Neler Görmez) Adlı Eser Örneğinde

      XX. yy. başı Tatar edebiyatında aile, okul medrese sorunları ile beraber güncel ve merkezî konuların bir tanesi de kadınların toplum ve aile içindeki hakları oldu. Despotizme dayanan örf âdetlerin hukuksuz kurbanı olan kadınların kaderi, demokratik ruha sahip olan Tatar ediplerini en çok endişelendiren konulardan oldu. Tatar edebiyatı uzmanı, çağdaş bilim adamı Ferit Beşirov’un da belirttiği gibi, bir taraftan onlar bu meseleyi ayrı bir şahsın kaderi örneğinde izlemeyi amaç edindiler, diğer taraftan da mevcut içeriği daha geniş planda, Tatar milletinin bugünkü vaziyeti ve geleceği ile bağlı açma niyetinde idiler.75

      A. İbrahimov da 1908 yılında Ural’da Miass fabrikasında çalıştığı dönemde yazdığı Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadını Neler Görmez) adlı eserinde Tatar köyünün zor, karmaşık hayatını, daha fazlası Tatar kadınlarının trajedisini Gülbanu adlı Tatar kadınının feci kaderi misalinde anlatır. Eserin bu yılda yazılan ilk sürümünde Tatar kadınının sosyal ezikliğe ve aile içindeki hukuksuzluğa olan protestosu çok değişik şekilde tasvir edilir: Gülbanu, eziyet gördüğü kocasının evinden erkek kıyafeti giyerek kaçar. Fakat bu eserin daha sonra yazdığı ikinci sürümünde A. İbrahimov Gülbanu karakterini gerçek hayat şartlarında gösterir. Eserde Tatar kadınının kaderi artık sadece Gülbanu karakterinin hayatı örneğinde değil, o dönemde onun gibi feci kaderi paylaşan başka birçok kadının -eşine yedinci eş olup gelen ve hayatınca ondan korkarak yaşayan annesi Fethiye Nine, ihtiyar Nuri’nin merhametsiz davrandığı önceki altı tane bahtsız eşi, çocuğu olmadığı için üzerine kuma getirilen ve artık kendi evinde hizmetçi vazifesinde kalan Gülbanu’nun güzel yengesi Meftuha, kızken eniştesi tarafından aldatılan ve çocuğunu aldırtmak zorunda kalan görümcesi Hayırnisa, kantun ihtiyar Şibay’a kim bilir kaçıncı eş olup gelen ve kötü huyundan dolayı kocasından sürekli dayak yiyen kaynanası Sabira, kendisi ve onun eziyetine dayanamayan kumaları- hayat hikâyeleri örneğinde de anlatılır. Eserde hangi kadının hayatına bakılırsa, hepsi kendi başına ayrı bir dram, ayrı bir trajedidir.

      Öykünün ikinci sürümünde Ekim Devrimi öncesi Tatar köyünün hayatı, sosyal yapısı, halkın günlük hayatı, gelenekleri daha dolu ve daha bol boyalarla tasvir edilmiştir. Tatar bilim adamı M. Xesenov’un da dediği gibi, öykünün yeni sürümünde Tatar kadının kaderi artık aile içi ilişkilerin karakteri, Müslüman kadının toplumdaki durumu, İslam dini, şeriat kanunları gibi faktörlerle belirlenmektedir.76

      Babası tarafından hiç tanımadığı ama varlıklı bir aile mensubu olan komşu köyün genciyle evlendirilen Gülbanu, kaynanasının eziyetlerine, kaynanasının kocasını kışkırtmalarına, kocası tarafından dövülmeye, yani kaynanası ve eşi tarafından gördüğü zulme ve evlât acısına dayanamayıp kendisini nehre atmasında çok derin felsefi anlam var: Yazar, toplumda köklü değişimler olmadığı sürece Tatar kadının özgür olmasının imkânsız olduğunu gösterir. Bu yüzden Tatar Xatını Niler Kürmi (Tatar Kadının Neler Görmez) adlı öykünün kıymeti sadece Tatar edebiyatı ile sınırlı kalmadı. Bu konu, Sovyetler bünyesinde olan bütün Türk boyları için ortak ve güncel bir konu idi ve onu kaleme almayan Orta Asya, Kazakistan ve Kafkasya halklarından olan neredeyse tek bir yazar kalmadı.

      Öykü, köydeki sosyal farklılığı, eski Tatar aile yapısını, Tatar Türklerinin aile içi –ayrıca düğün geleneğinin bütün safhalarını- ve mevsimlerle ilgili geleneklerini, yüzyıllarca süregelen örf âdetleri, aile içi ve akraba ilişkilerini, Tatarların hayat tarzını, hukuki ve dinî haklarını ve yeme-içme, giyim-kuşam gibi kültürel değerlerini, yani bir halkın soyut ve somut mirasını detaylı bir şekilde ortaya koyan eşi benzeri olmayan bir eserdir.

      Eserin adından da görüldüğü gibi A. İbrahimov her şeyden önce Zölhebire, Satılgan Kız Beyété (Satılan Kız Beyti), Bexétséz Kilén (Bahtsız Gelin), Dertli Bibigayşe vb. Tatar halk türkülerinde ve beyitlerde asırlarca anlatılıp gelen Tatar kadınlarının

Скачать книгу


<p>66</p>

Maylı koymak: Tereyağlı krep.

<p>67</p>

Tatar Télénéŋ Aŋlatmalı Süzlege: Öç Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1981, III T.: T-h, s. 698.

<p>68</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 250.

<p>69</p>

Göbé: Kaymaktan yağ yapmak için kullanılan kap, yayık.

<p>70</p>

Batman: Bal koymak için kullanılan yüksek ve dar kova.

<p>71</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 248.

<p>72</p>

Botka: Her hangi bir yarmadan yapılan lapa, keşkek.

<p>73</p>

Bayazitova, F. “G. İbrahimov Eserlerénde Xalık Traditsiyeleré Leksikası.” Galimcan İbrahimov Hem XXI. Gasır. Tuvuvına 120 Yıl Tuluga Bagışlangan Xalıkara Fenni-Gameli Konferentsiya Materialları. Kazan, 2007, s. 182.

<p>74</p>

Galimcan İbrahimov. Saylanma Eserler. Kazan, TaRİX, 2002, s. 248.

<p>75</p>

Beşirov, F. XX Yöz Başı Tatar Prozası. Kazan, Fikér, 2002, s. 97.

<p>76</p>

Hesenov, M. Galimcan İbrahimov. Tatar Edebiyatı Tarixı. Altı Tomda. 4 Tom. Tatar Sovet Edebiyatı (1917-1941). Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1989, s. 193.