Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 12

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

diye sordu. Nuri, konuyu tek cümleyle kapattı: ‘Gülbanu’yu veriyoruz. Saygıdeğer bir aileye katılıyoruz. Aman insanlara rezil olmayalım, yiyeceklerini güzel hazırla!’”103

      Ama tabii, kız isteme olayı her zaman usulüne göre olmaya da bilirdi. Özellikle de kız ile gencin aileleri sosyal açıdan eşit olmadıkları zaman. Örneğin, eserde ihtiyar Nuri’nin büyük oğlu Şeyhel, kendilerinde ırgat olan fakir Çelem Dede Şeveli’nin kızını istemeye babasının gitmeyeceğini bildiği için yalnız başına gider:

      “Babası ile kavga ettiği gün hemen, babasının evinde uzun yıllardır ırgat olan Çelem Dede ihtiyar Şeveli (Şahveli)’yi gördü ve şöyle dedi: ‘Sana diyeceğim var. Şöyle bir gel.’ Sonra ağaç tomruğu üzerine oturmaya davet etti ve doğrudan konuştu: ‘Şahveli Dede, sen kızın Merhaba’yı bana ver!’ dedi.”104

      Başkoda (Görücü) Gönderme.

      Eserde, bütün Türk topluluklarına ortak olan görücü usulüyle evlenme geleneği görülmektedir. Eskiden Tatarlarda görücü anlamına gelen dimçé, yavçı, başkoda adlarıyla anılan birisi olarak köyde en saygıdeğer, güvenilir, atak, ağzı söz yapan ve sır tutmasını bilen bir büyüğü gönderirlerdi. Hikâyede olaylar Başkurdistan’da bulunan bir Tatar köyünde gerçekleştiğinden dolayı görücü için Ural bölgesinde yaşayan Tatar Türklerinin dilinde yer alan başkoda kelimesi kullanılır.

      Görücüyü, her ne kadar istenilen bir aile tarafından gönderilmiş olsa da ilk gelişinde “Kardeşlerime danışayım, sonra konuşuruz” gibi bahaneyle geri yollamak âdetten olmuştur.105

      Görücü usulü evliliklerde kızlar genelde hiç tanımadıkları fakat ailelerinin uygun gördüğü bir erkekle evlendirilirdi. Eserde sadece Gülbanu değil, onun güzel yengesi Meftuha da eşiyle tanışmadan evlendirilmiştir:

      “O, kocasını görmeden bilmeden evlendi.” 106

      Bazen çok nadir de olsa bir erkek, görücü göndermeden kızın babasına kızı istemeye doğrudan kendisi giderdi. Eserde Şeyhel de Merhaba’nın babasına kızı istemeye kendisi gelir:

      “Kızım, dedi, sana görücü getirdim. Görücü de kendisi, güvey de kendisi. Bak işte, dedi.” 107

      Ama tabii burada genç, kızın daha fakir bir aileden olmasından cesaret alır. Yoksa varlıklı bir ailede baba, görücü gelmeden kızını asla vermezdi. Zaten eserde Merhaba’nın annesi de Şeyhel’e hatasını yüzüne vurur:

      “Gencin nasıl böyle bir iş için geldiğini öğrenince, ‘Genç başınla geleneklerimizi bozuyorsun, birilerini görücü olarak göndersen ne olacaktı?’ diye, Şeyhel’e kızdı.” 108

      Ama Şeyhel’in her ne kadar babasıyla kavga etmiş olsa da varlıklı ve saygın bir aileden olması, Merhaba’nın anne ve babasının geleneğin bozulmasına göz yummalarını sağlar.

      Yabışıp Çıgu (Sevdiği Adama Kaçma).

      Gülbanu’yu istemeye gelmeleri ve babasının bu evliliğe razı olması gün içinde köyde herkese duyulup akşama doğru kızın da kulağına gelir. Kız hemen içinden bir karar alır:

      “Başka kimse ile evlenmeyeceğine, eğer babası zorlarsa gizlice Lütfi’ye kaçmaya gönlünden ant içmesi işte buna dayanmaktaydı.” 109

      Kızın beğendiği erkeğe gizlice kaçma olayı, Tatar toplumunda pek yaygın olmasa da yine de yer alırdı. Kızın kaçmasına, yapışarak evlenmek anlamına gelen yabışıp çıgu ifadesi kullanılır. Böyle bir durum, anne ve babalar kızlarını başkasıyla evlendirmek istediği ya da gençlerin evlenmelerini bir türlü kabullenemedikleri zaman ortaya çıkardı. Bu tür evliliği, her iki tarafın büyükleri kınardı. Çünkü o, gençlerin büyüklere saygısızlığı olarak kabul edilirdi. Bu yüzden de bu tür evliliğe başvuran gençler, ilk başta gizlenmek zorunda kalırlar. Fakat artık kızlarını yeniden baba evine alma çaresi kalmadığından ve kızlarının rezil olduğunu da unutmayarak anne ve baba, çocuklarına nikâh kıydırmak zorunda kalırdı. Doğal olarak, bu olaydan sonra artık düğün yapılmazdı. Eskiden oğlan tarafı, belli bir miktarda başlık parası öder ve nikâhı da kendi evinde kıyardı. Bazen de kız evi, kendilerini küçük düşürülmüş sayarak kızlarıyla bir türlü görüşmek ve ona çeyizini de vermek istemezdi. Ancak zaman geçtikçe her iki taraf da yumuşar, bir araya gelirdi.110

      Yabışıp çıgu durumunda kız ile sevdiği arasında haber ve mektup taşıyan insana –o, genelde kızın yengesi olurdu- ara bulucu anlamına gelen araçı kelimesi kullanılırdı.111 Onun aracılığıyla kız sevdiği erkeğe haber verir ve evinden kaçardı. İşte Gülbanu da böyle bir durumda ne yapacağına şaşırıp doğru komşuda yaşayan yengesine koşar:

      “Bu haberi duyunca onun içine ateş düştü, nereye gideceğini ne yapacağını bilemedi. Eve girdi, orada kendisine yer bulamayınca yine dışarıya çıktı. Böyle kendisini nereye atacağını bilemediği bir an evde suyun bittiğini fark etti. Bu, iyi bir bahaneydi. Annesinden izin alıp çabucak giyindi, kaşını gözünü düzeltti. Yüzüne al, dudaklarına ruj sürdü, gözlerine azcık sürme çekti. Daha sonra kalın şalını örtünerek, çıngıraklı terazi ile kovaları alıp komşuda yaşayan yengesi Meftuha’ya gitti.” 112

      Gönül verdiği başka bir genç olduğundan dolayı gözyaşlarına boğulan Gülbanu, babasının kararına razı olmaz ve yengesini sevdiğiyle görüşmesi ve Gülbanu’nun ona kaçmaya razı olduğunu anlatması için ikna eder:

      “Canım yengem, hemen bugün git gör onu. Ne pahasına olsa da gör. Bizimkiler uyuyunca bahçe yolundan kar yığınları tarafından sağdaki pencereye gelsin. Ben onu pencerede bekleyeceğim.’ dedi. Kendisi içinden: ‘Öldürmeyecekler ya! Rencide olurlar, beddua ederler de durulur.’ diye düşünerek sevdiği genç Lütfi’ye kaçma kararı aldı. İşte bu kesin düşünceyle su ile dolu kovalarını kaldırıp artık düğünü için hazırlık yapılmaya başlanan evine döndü.” 113

      Sevdiği adama kaçma kararı alan ve yengesiyle haber gönderen bir kızın işi, annesi ile babası uyuyunca kaçmaya hazırlanması olurdu:

      “Kışın kısa gecesi kıza çok uzun göründü. Hava kararıp saat geç oldu, babası ile annesinin çay faslı da çok uzamış gibi geldi. Sekiden fincanları toplayınca, Fethiye Nine yine havlular, sofra örtüleri hakkında söz açtı ve kızının kafasını iyice karıştırdı. Bütün bunlardan kurtulur kurtulmaz babalarının diğer odaya geçip uyumasını bekledi. Daha sonra Gülbanu pencereye, perdenin sokağa bakan tarafında görünecek şekilde ince kızıl tasma astı. Sonra işlemeye başladığı mendili eline alıp yalnız başına pencere önünde el işi

Скачать книгу


<p>103</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 438-439.

<p>104</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 453.

<p>105</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.9-12.

<p>106</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 443.

<p>107</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 454.

<p>108</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 454.

<p>109</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 519.

<p>110</p>

Urazmanova, Raufa. Sovremennıye Obryadı Tatarskogo Naroda. Kazan, Tatarskoye Knijnoye İzdatelstvo, 1984, s. 82-83.

<p>111</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.24-25.

<p>112</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 439.

<p>113</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 439.