Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

144

      Meher Alu (Mehr Alma).

      İslam dininde mehr konuşmak, nikâhın şartı değildir. Konuşulmasa da nikâh sahih olur, kadın da emsallerinin aldığı mehre hak kazanır. Fakat Tatar Türklerinde mehrin konuşulması eskiden çok önemliydi. Mehr, aynı zaman başlık parası olarak da algılanırdı. Böylece Tatarlarda kızın rızasını duyduktan sonra imam, nikâhı nüfus defterine yazmadan ve nikâh hutbesi okumadan önce mehri açığa kavuşturur ve onu nikâh kıydığı zaman özel deftere kaydederdi. Gelin eşinden boşanmak istediği zaman o parayı kızın babası erkek tarafına geri ödemek zorunda olurdu.145 Bu olayın tasvirine eserde bayağı bir yer ayrılmıştır:

      “Sözü mehre çevirdi. Kızın ve damadın veli ve vekillerinin dediklerinden anlaşılan şu idi: Mehr, altı yüz sum. 146 Bunun yarısı şimdi veriliyor. Seksen sumu nakit, kalanı eşya olarak. Altı yüzün üç yüzü borç olarak yazılıyor. Nurmuhammet de Şibay da buna razı. Şerip ahun önce evinin sahibine baktı: ‘Kızın Bibigülbanu’yu üç yüz sum mögaccel, üç yüz sum möeccel 147 hepsi altı yüz sum mehr karşılığında Muhammet Zakir bine Şehabettin’e razı olup verdin mi?’ İhtiyar ‘Razı olup verdim.’ diye cevapladı. İmam, misafir dünüre döndü: ‘Oğlunuz Muhammet Zakir’e üç yüz sum muaccel, üç yüz sum müeccel hepsi altı yüz sum mehr karşılığında Bibigülbanu binte Nurmuhammetin’i razı olup aldın mı?’ Kantun Şibay gür bir sesle bütün sofraya kükredi: ‘Bali, razı olup aldım.’ dedi. ‘Şahitler duydunuz mu?’ Hacımorat ile Velimorat ‘Duyduk, duyduk.’ dediler. Ahun, defterini açıp kaydetti ve defteri iki şahide de imza atmaları için uzattı.” 148

      Daha sonra kızı Gülbanu’nun kayınbaba evinde eziyet çektiğini, kaynanası ve eşi tarafından dövülerek yaşadığını duysa da eşinin bütün yalvarmalarına rağmen ihtiyar Nuri’nin kızını geri kendi evine almamasının sebebi de bu mehrin erkek tarafına geri ödenmesi gerekeceğine ve bunu göze alamamasına bağlıydı:

      “En zor olanı, koca boşamasa, kadın onun evinden gidemez. Eğer kendisi isyan eder ve giderse, onun bütün getirdiği eşyası kocasının elinde kalır. İşte ihtiyar Nuri’yi dizlerini kıran durum da bu idi. İhtiyar işin bu tarafına değindi: ‘Ne diyorsun sen hanım? Kadını boşayıp geri getirmek kolay mı sandın? Kocası boşar mı, yok mu? O boşamasa nasıl götürürsün? Çeyizini mehrini ne yaparsın? O üç yüz sum parayı oyun mu sandın?’” 149

      Aslında verilen başlık parasının bir kısmını kız tarafı kızın kendisine ve erkek tarafına verilecek hediyelere, bir kısmını da çoğu zaman kendi yararına kullanır, evini ahırını düzeltirdi. Gülbanu’nun babası, kızlarını geri getirmek için yalvaran eşine cevap verirken, işte bütün bu detaylara da değinir:

      “Ah karıcığım, dedi. Sana söylemesi kolay tabii. O çeyize az mı güç ve para harcandı? Çarşıya her gittiğimde ‘ip al, pamuk al, boya al, keten al’ diye kulağımın etini yiyen sen değil miydin? Peki, arkasından verilen canlı malı hiç mi hesaba katmıyorsun? Üç yüz sum başlık parasını nasıl o cadı Sabira’ya bırakıp gidelim? Diğer köylüler kız evlendirip evlerini düzeltiyorlar. Biz Gülbanu’nun başlık parasından tek bir kuruşunu, diyorum ya tek bir kuruşunu kendi ihtiyacımıza harcamadık. Hepsi kendisine, kılık kıyafetine, hediyelerine gitti.” 150

      Bazen kız isteme sırasında kız tarafının istediği yüklü mehr, erkek tarafının kızdan vazgeçmesine de neden olabilirdi. Hikâyede kantun Şibay, oğluna eşinin gösterdiği kızı almak isterken işte böyle bir durum ortaya çıkar:

      “Kız evi hepsi sekiz yüz mehr parası istemişti. Dört yüzü düğün anında verilip bitecekti. Bunun iki yüzü söz kesilince para ile olur dediler. Şibay buna razı olmadı. ‘Oğluma zengin kızı alacağım diye, fakirleşecek değilim, böyle bir mehre gücüm yetmez. Hepsi altı yüz, üç yüzü nikâhta verilir, bunun seksen sumu konuşulduğu gibi.’ dedi, başka da bir şey demedi.” 151

      Eserin başka bir yerinde, mehrin kız tarafından alınmadığı gibi durumdan da bahsedilir. Çelem Dede Şeveli, hem görücü hem güvey kendisi olan Şeyhel’e kızını verirken, evine nikâh kıymaya imamı çağırmadan önce kız için ödeyecek başlık parası olmayan güvey ile şöyle anlaşır:

      “İmam sormazsa öylesine kalır. Deftere kaydetmemiz lazım derse şöyle de: ‘Mehr yüz sum dersin. Hepsini verdim dersin. Ben de aldım derim, damga koyarım. Hem imama ne, aldım mı yok mu?” 152

      Nikâh Xötbesé (Nikâh Hutbesi).

      Meher alınıp kız verilince imam nikâh hutbesine başlar. Hazret-i Peygamber (a.s.), nikâh kıymadan evvel hutbe okumuş, yani Allah’a hamd ve Resulüne salavat söylemiş; nikâhtan sonra da evlenenler hakkında dua etmiştir. Zaten İslâm geleneğinde konuşmaya ve yazmaya başlamadan evvel kısa bir hutbe söyleme âdeti vardır. Eserde de bu âdet yerine getirilir. Mehri konuşup kızın nikâha razı olduğunu öğrenince imam hemen nikâh hutbesine başlar:

      “Molla, sarığı düzeltti, yumuşak yorgana diz çöküp oturdu da yavaş bir sesle ‘Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah-il lezi, en-nikâhı sünnetti…’ diye nikâh hutbesine başladı.” 153

      Nikâh hutbesi sonrası herkes dua eder ve güzel dileklerde bulunarak, düğün meclisinin sofra kısmına geçerler. Nikâhta bütün diğer yiyeceklerin yanında tatlı veya şerbet ikramı da müstehap olurdu. Bu yüzden Gülbanu’nun nikâh sofrasında da şerbet, mutlak içecek olarak ikram edilir:

      “En sonunda nikâh şerbeti geldi.” 154

      Mullaga Birélgen Sedaka (İmama Ödenen Sadaka).

      Nikâh hutbesi okunduktan sonra Tatarlarda imama gelin ve güvey babaları tarafından sadaka verilir. A. İbrahimov, mevcut eserinde o dönemde Tatar hayatında sık rastlanan sadaka ile geçinen din adamlarıyla hatta dalga geçer. Müezzin, düğünde eline geçen ve kendisine daha haftanın başka günlerinde de sıra ile olacak nikâhlarda, düğünlerde, cenazede verileceği sadakalara neler alacağını düşünür. Ayrıca, eserde de görüldüğü gibi kızı ve oğlu evlenmekte olan babalar, sadakanın miktarını din adamlarına derecelerine göre vermekteydiler.

      Fakir ırgat Çelem Dede Şeveli ile babası tarafından evinden atılan Şeyhel de bütün yoksulluklarına rağmen geleneğe uygun olarak nikâh okuyan imama sadaka verirler:

      “Nikâh için imama her iki taraf elli kuruş para bulup verecek oldular.” 155

      Tuy Meclésé (Düğün Sofrası).

      Ebu Hanife mezhebinde olan Tatar Türkleri, sünnet

Скачать книгу


<p>144</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 465.

<p>145</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 100-101.

<p>146</p>

Sum: Tatar ve diğer Kıpçak Boylarında günümüzde de kullanımda olan para birimi.

<p>147</p>

Üç yüz sum muaccel, üç yüz sum müeccel: Üç yüz sumu düğünden önce, üç yüz sum’u borç olarak verilen mehr.

<p>148</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 465.

<p>149</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 594.

<p>150</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 594-595.

<p>151</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 495-496.

<p>152</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 455.

<p>153</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 465.

<p>154</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 469.

<p>155</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 454.