Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri. Çulpan Zaripova Çetin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin страница 14

Жанр:
Серия:
Издательство:
Alimcan İbrahimov'un Eserlerinde Tatar, Başkurt, ve Kazak Türklerinin Kültürel Değerleri - Çulpan Zaripova Çetin

Скачать книгу

Mekke, Medine suratı ya da gül resmini kağıda yapıp çok güzel süsleyip duvara asarlar.”126

      Evi süsleme safhasında Gülbanu’nun babasının durumunun iyi olduğuna işaret eden bir detay daha var: Annesi misafir odasını süslerken başköşedeki duvara Gülbanu’ya çeyiz olarak alınan büyük ayna ile büyük duvar saati asar. Bu tür eşyalara XX. yüzyıl başında tabii ki her köylü sahip olamazdı.

      Kadınların kalacağı oda da Fethiye Nine tarafından “pelin dilli” dünürü Sabira’ya yaranmak için aynen erkek tarafı kadar güzel süslenir. Burada misafirleri sofrada ağırlama sırasında eskiden Tatar Türklerinde şeriata uygun olarak evi erkeklerin oturduğu ve kadınların bulunduğu kısımlara bölme olayı da görünür.127

      Düğün esnası.

      Tuy Atları, Aş Çanası (Düğün Arabaları, Yiyecek Kızağı). Düğün başlamadan önce kız evine akraba ve komşular gelir, avluya çoluk çocuk toplanıp eğlenmeye başlar. Düğün kızaklarının gelme müjdesini her zaman çocuklar verir. Günümüzde de Tatar Türklerinde düğünde damat tarafını beklerken, haber vermeleri için kapıya çocukları görevlendirirler. Eserde de olaylar aynen böyle gelişir:

      “Düğün geliyor, düğün! Düğün geliyor, düğün!’ diye bağrışmaya başladılar. Köyün aşağı ucundan çıngırak sesleri duyuldu. Bu ses gittikçe yaklaştı. Arabacı “Ha-a-ay!” diye bağırıp kamçısını patlattı. Nuri, bahçe kapısına yetişemedi, karı etrafa uçurarak önlü arkalı koşuşup ikişer üçer ve tek at koşulan dört-beş kızak avluya hızla giriverdi.” 128

      Güvey tarafı, düğün kış mevsiminde yapıldığından dolayı atlı arabalarla değil, atlı kızaklarla gelirdi. Bu kızaklara koşulan atlar besili, kızaklar da bakımlı olmalıydı. Atların boynuna kara ruhları kovma niyetine çıngıraklar takılırdı.129

      İlk kızakta güveyin babası ve annesi, ikinci kızakta kız kardeşi ile kayını, üçüncü kızakta hediyeler ve dördüncü kızakta yiyecekler gelirdi. Düğün için hediye yiyeceklerin konulduğu ve dünürlerin bindiği at arabasını (kızağını) takiben gelen at arabasına (kızağa) Tatarlarda, yiyecek kızağı anlamına gelen aş çanası, savım çanası, sandık arbası ifadeleri kullanılırdı.130 Aş çanası, eserde de yer alır:

      “Dördüncü kızak, yiyecek kızağı idi. Orada tek başına bir genç oturuyordu. Uşaklardan biri ona yardımda bulundu. Diğer erkekler ve kadınlar, çeşitli hediye yiyeceklerle dolu bohçaları, sandıkları düzenli bir şekilde eve götürdüler.” 131

      Ayrıca, erkek tarafı dünürler, kız tarafında yapılan nikâh düğününe özenle hazırlanıp gelirdi. Örneğin, eserdeki Kantun Şibay gibi:

      “Düğüne gelirken o, atlarının, kızaklarının, giysilerinin ve hediyelerin millete rezil olmayacak kadar güzel olması için çabaladı. Çok değerli olduğu en iyi kazakisini 132 giydi, çizmesini düzeltti. Saatinin zinciri kopmuştu, gümüşçü güveyine onu tamir ettirdi. Şehirden yeni Kazan kelepüşü satın aldırdı. Nikâh hutbesinden sonra dağıtacağı sadakayı da bu düğün için bayağı bir borç almış olmasına rağmen çok iyi hazırladı.” 133

      Öndevçé (Misafirleri Düğüne Çağıran Adam).

      Damat, düğün günü kız evine sağdıçları ile en sonunda, ayrı kızak ile gelirdi. Burada, Tatarlarda misafirleri düğüne çağırmak için özel görevlendirilen ve öndevçé olarak adlandırılan şahıstan da söz edilir.134 Tatarlarda damat, nikâh kıyıldığı zaman kız evine gelmez, bu öndevçé evinde kalırdı:

      “Âdete uygun bir şekilde damat, misafirleri düğüne çağıran öndevçé Çokır Habib’in evine geldi. İyi bir at koşup sağdıçla ikisi aynı kızakta geldiler. Nikâh kıyılana kadar şu düğüne çağıran şahsın evinde kalacak, ondan sonra kız yanına gelecekti.” 135

      Çey Östelé (Çay sofrası).

      Eserde misafirlerle beraber eve kışın soğuk havası dolar ve üşümüş misafirlere nikâh başlamadan önce hemen çay sofrası hazırlanır. Yemek yemeden önce çay içmek, Tatarlara özgü bir alışkanlıktır. Çay sofrasına eskiden de günümüzde de Tatar Türkleri beléş136, peremeç137, koş télé138, bavırsak139, koymak140 gibi hamur işi millî yiyecekler ve tereyağı, bal, reçel koyarlar.

      Hikâyede de çay sofrasına çayla birlikte koymak, peremeç ve may (tereyağı) ikram edilir.

      Nikâh.

      Ünlü Tatar aydını, yazarı ve bilim adamı Kayyum Nasıyri’nin de belirttiği gibi, Tatarlarda nikâh ve büyük nikâh meclisi kızın babasının evinde olur.141 Tatarlarda düğün her zaman şeriat kanunlarına uygun olarak özel duaların okunması, yani imam nikâhı ile başlar. Tatarlar bu olaya nikâh meclésé derler.142 Nikâh meclésé, kız evinde yapılır. Nikâha köyün en saygıdeğer din adamları – imam ve müezzin – çağırılır:

      “Önce sarığı, asası, fakir kürkü, hamam böceğinin yıprattığı çizmesi ile müezzin Feyzulla geldi. O, içeriye geçip dünürlerle görüşüp hal ahval sordu ve ona ayrılan yere oturarak dua etmeye yetişemedi, aynı zamanda selam vererek ve selam alarak eve dört köylü girdi. Onların peşinden kendisiyle beraber başka bir meclisten yeni çıkan sayısı ona yakın adamı yanına alıp imam ahun Şerip’in cüsseli sağlam gövdesi, Buhara geleneğine uygun olarak kalın bir şekilde sarılan büyük beyaz sarığı, şal yakalı kürkün içinden parlayan yeni yeşil çapanı pencereden göründü.” 143

      İmamın geldiği duyulur duyulmaz evin sahibi onu karşılamak için avluya çıkar, gençler ise imam daha eve girmeden ayağa kalkarlar. Oturmak için de imama başköşede yer ayırırlar. Burada köylülerin din adamlarına ve din büyüklerine olan sonsuz saygısı da görülmektedir.

      Kıznıŋ Rizalıgın Alu (Kızın Rızasını Alma).

      Nikâhın şartı, taraflar veya veli yahut vekilleri; iki tarafın evlenmek hususunda birbirine uygun irade beyanları ve bunun iki şahit huzurunda ve aynı mecliste yapılmış olmasıdır.

      Nikâh sırasında kız, Tatar Türklerinde başka bir odada ya da evin farklı kısmında bulunur ve onun

Скачать книгу


<p>126</p>

Nasıyri, Kayum. Saylanma eserler. Dürt Tomda. 3 Tom. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 2005, s. 232.

<p>127</p>

Galevétdin, İdris. Dini Mecléslernéŋ Törleré. Çallı, 2003, s.25.

<p>128</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 459.

<p>129</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s. 52-54.

<p>130</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.158.

<p>131</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 460.

<p>132</p>

Kazaki: Dikilişiyle uzun kamzulu andıran fakat yenli ve küçük oturtma yakası olan bir çeşit üst giysi.

<p>133</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 467.

<p>134</p>

Bayazitova, F.S. Gomérnéŋ Öç Tuyı. Tatar Xalkınıŋ Gaile Yolaları. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1992, s.41.

<p>135</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 460.

<p>136</p>

Beléş: Tepsiye yayılmış hamurun arasına patates, soğan ve et konularak yapılan bir çeşit börek.

<p>137</p>

Peremeç: Hamurun içerisine et ve pirinç koyularak yağda kızartılan bir çeşit yiyecek.

<p>138</p>

Koş télé: Hamuru küçük parçalara ayırıp yufka haline getirdikten sonra kenarlarına dil şekli verilen ve yağda kızartılan şeritlerden ibaret bir çeşit Tatar tatlısı.

<p>139</p>

Bavırsak: Hamur parçalarının yağda kızartılmasından ibaret birçok Kıpçak Türkleri için ortak olan ve çay sofrasına koyulan bir çeşit Tatar tatlısı.

<p>140</p>

Koymak: Mayalı ya da mayasız hamurdan yapılan krep.

<p>141</p>

Nasıyri, Kayum. Saylanma eserler. Dürt Tomda. 3 Tom. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 2005, s. 245.

<p>142</p>

Galevétdin, İdris. Dini Mecléslernéŋ Törleré. Çallı, 2003, s.4.

<p>143</p>

İbrahimov, G. Saylanma Eserler. 3 Tomda. Kazan, Tatarstan Kitap Neşriyatı, 1956, 3. Tom, s. 461.