Abay Yolu 2. Cilt. Muhtar Auezov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abay Yolu 2. Cilt - Muhtar Auezov страница 26

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abay Yolu 2. Cilt - Muhtar Auezov

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      – Biz söylemesek sana kim söyleyecek? Bir yol değil, bir gün değil! Şu karışık yaz boyunca mest olarak gezmen de neyin nesi? Böyle yapılacak gün müydü? Sen ne düşünüyorsun ki, dedi.

      Abay “bütün sözler söylensin” der gibiydi, sessizce bekledi. Dilda, iki ananın öfkeli sözlerini sırtlayarak söze girdi. Sesi sertti. Görünüşü sakin gibi olmakla birlikte çok hiddetliydi. Alay edip laf çarparak:

      – Ne düşüncesi olacaktı ki? Yâri yanında ya, bir şey düşünerek mi yaşıyor sanki! Aşığı, büyücüsü türkücü olunca “yaranayım” diye canını dişine takıyor, dedi. Sinirinden ağlıyor, gözyaşlarını engelleyemiyordu.

      Böylesi sert sözleri durdurmayan Uljan bir suçlamada daha bulundu:

      – Obamızdaki konuk sadece bestekâr müzisyenler, kızlar gelinler değil. Gelinim Dilda’nın annesi de geldi. O da senin annen evladım! Ona da ilgi, güler yüz göstermedin. Yakın hısmını ağırlayan baban burada olsaydı neyse! Onun görmek için geldiği ben değilim yahu. “Bir görüp döneyim, ecel varsa ölüm de var, duamı edip de gideyim” dediği sensin. Bunu da düşünmüyorsun. Eve uğramıyorsun. Kimden çekiniyorsun, nereye gidiyorsun, dedi.

      Gözyaşlarını tutamayan Dilda o sırada kızıl kıyameti kopardı.

      – Kemik torbası fakirin kızı kapımdan ötesini görmeye layık mıydı? Bak işte şimdi sevincini saklamıyor, künde künde şarkısını söylüyor, tepemizde oynuyor. Fakirin kurnaz kızını kudurtup… derken Abay boğazına takılan bir şeyi temizler gibi öksürdü, tavrı birdenbire değişti ve kırgınlıkla Dilda’ya baktı.

      Oradaki ev güneşli ve şuleli hayatın ilkbaharı; Nisan idi. Bu ev ise kıtlık yaşanan yılın gri boz bulutlu, karayelli sonbaharı; Kasım gibiydi.

      Abay Dilda’nın sözünü kesti ve kırgınlıkla aşağılayıverdi:

      – Yeter Dilda! Tilenşi gibi bir atadan seni sağır kılarak töreten ben değilim. Suya götürüp susuz getiren, yemeğe çağırıp aç gönderen ben miyim sanıyorsun, dedi. Ondan sonra hem ona hem de analarına cevap olsun diye “konuğum Birjan. O, Tobıktı soyunun bugüne kadar görmediği büyük bir sanatkâr. Halkın gençlerini bir araya getirerek dinleten, bunun için adam toplayan da sadece ben değilim. Birjan’ı gören doyamıyor, görmeyen hayalini kuruyor… Siz akıllı olsanız onu da dinlesinler diye Akılbay, Abiş, Mağaş gibi evlatlarınızın hepsini gönderir, dinletirsiniz, dedi. Dilda eskisinden de büyük bir kızgınlıkla:

      – Babaları diriyken yetim kalan evlatlarım kimsenin kapısına gitmeyecek… Ne yani, büyücü kadının eşiğinde dikilip içeriyi gözetlemekten başka görmedikleri mi kaldı, dedi ve hüngür hüngür ağlayarak evden dışarı fırladı…

      Abay Dilda çıktıktan sonra da anneleriyle anlaşamadı. Pek çok suçlamada bulunan annelerinin anlatmaya çalıştığı şey “hiç değilse eğlencesini Dilda’nın evinde kursaydı, bu daha uygun olurdu” iddiasıydı.

      Hatta Ayğız açık seçik söyledi:

      – Aygerim haddini aşmasın, sana destek oluyorsa ne yapayım? Nerede oturacağını, nerede duracağını bilmiyor mu? Evine baksın. Biz bu hâldeyken şarkı söylemesi, ayaklarının altına alıp üstümüzde tepinmesi gibi dokunuyor bize. Sesi çıkmasın bundan böyle, dedi.

      Bu; bir buyruk ve sert bir yasaktı.

      Abay Aygerim’e acıdı. Onu böylesi adaletsizliklerden ve gaddarlıklardan korumak istese de sesini çıkarmadı. Annelerinin buyruğu söylenmişti. Söyleten de Dilda idi. Bu karar onun eğreti ve dik kafalı katılığının yansımasıydı… Abay bu kanaate varınca Dilda’ya büyük bir kırgınlık hissetti, alabildiğine memnuniyetsizleşti, içine kapandı. Annelerinin bundan sonraki sözlerini hiçbir şey söylemeden dinledi ve çıkıp gitti…

      Abay otağlara doğru giderken Ayğız’ın evinden çıkan amcası Maybasar arkasından seslenerek yanına çağırdı.

      Sakalına kır düşmüş olsa da Maybasar hâlâ eskisi gibi kızıl kahverengi yüzlü ve canlı kanlı idi. Son dönemde etlenmiş, dış görünüşü ağırbaşlı ve sert bir hâl almıştı. Yanına gelen Abay’ı büyük ev tarafından uzakça bir yere götürerek oturttu. Soğuk bir yüzle:

      – Abay, beni şu Tüsip’in baybişesi, konuğumuz olan kaynanan görevlendirdi. Özellikle “sen söyle” dedi. Bana söyletiyor, anladın mı, dedi. “Kiminle konuştuğunu anla” der gibi gözlerini dikti. Abay Maybasar’ın görkemli duruşuyla alay eder gibi dik dik baktı ve aşağılayarak gülüverdi.

      Maybasar bunu önemsemedi, kaşlarını çatarak konuşmasını sürdürdü:

      – Kaynanan rica etti, ben emrediyorum. Şu Tüsip’in baybişesi dönünceye kadar Dilda’nın evinde ol. Bu ne? Sadece Aygerim’in otağına girip çıkıyorsun, dengirsek mi oldun? Yoksa iki hanım alan ilk kişi sen misin? Baban da, büyük baban da, hepsi almıştı. Aldıysan aldın, insan sırasını kollamaz mı? Yoksa “artık Dilda’nın yabancısı oldum” mu diyorsun, dedi.

      Abay az önceki alaycı tavrını değiştirmemişti. Maybasar’ın konuşmasını zoraki dinlemişe benziyordu. Söze usulünce başladı:

      – Mayeke! Şu ömür geçer, güzellik biter. Kimi sakallara “bırak artık” diyerek kırlık düşer… Fakat bakıyorum da bitmeyen sözler, bitmeyen istekler de olurmuş, efendim, dedi ve hiddetle güldü.

      Yiğidin gülüşünün çok tesirli olmasından mıydı bilinmez, Maybasar çabucak anladı, dizini döver gibi vurduktan sonra:

      – Oy, ahir zamanın çocuğu oy! Bütün sinirlerimi mahvettin yahu! “Unuttu mu” diyordum eski olanları. Hâlâ unutmadın mı, dedi ve kahkahayla güldü. Bu şakayla Abay’ın alaycılığını da memnuniyetsizliğini de kendi üstünden savdı.

      Konuşma aynı minvalde sürdü:

      – Dilda senin yârin değil mi? Yanlış bir şey söylediğimi mi düşünüyorsun? Yoksa “Rus kitaplarını çok okuyunca Ruslaştım, iki hanım almam” mı diyorsun?

      – Bu hususta Ruslaşsam iyi olurdu. Öyle olsa ne yaparsın?

      – Hey! Ne diyorsun sen? O zaman çoluğu çocuğu ile ne olur Dilda?

      – Ben Dilda’ya lazım değilim. Onun bana duyduğu öfkesi ile intikam duygusu bir yana, gönülden ayrı düştü uzun zamandan bu yana…

      – E-e, terk mi ettin yani?

      – O evlatlarımın anası. İyi analık ederse yakın dostum olur. Bununla yetinmezse, ona iyilikler dilerim. Yolu açık olsun… Diyeceğim bu, dedi ve Maybasar’ın kalan sözlerini söyletmedi. Yüzü buz kesti, hiddetlendiğini gösterircesine yerinden kalktı.

      Rezilce bir söz işitmiş gibi sarsılan Maybasar bir şeyler söylemek istese de ne diyeceğini bilemedi. Onu tamamen susturmak isteyen Abay:

      – Bu kadarı yeter artık.

Скачать книгу