Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay

Скачать книгу

harika gelenektir. Anne babaya ve büyüklere saygı, küçüklere şevkat, merhamet, hayır işleri halk arasında yaygın bir adettir. Kazak halkında hiçbir evlat sırf kendi çıkarları için anne babasını bakımsız bırakmazdı. Maalesef şimdi bu durum bizde moda oldu. Şimdi “Kara şal” gibi şarkılar çıkmaya başladı. Bu şarkılar toplumda ahlak çöküntüsü başladığını gösterir.

      Kendileri sağ salim iken ana babasını huzurevlerinde yaşatanlar haysiyetsiz, toplumdan kovulması gereken insanlardır. Bunun gibi olaylara baktığımda manevi çökmenin en son derecesinde bulunduğumuzu farkediyorum. Sadece insanlara verilen o en kutsal duygu anne ve evlet arasındaki doğal sevgiyi ayak altı edenlerin, anne babasını huzurevine verenlerin listesi yapılmalı ve resimleri sokaklara asılmalıdır. Bu Kazak kültürünün en asil geleneğine düşen kurttur. Onlar, sadece yiyip içmeyi bilen, düşünmeyen, beyinsiz insanlardır.

      Bir başka ciddi mesele, şehirlerde yaşları gelip te evlenmeyen gençler sayısının artmasıdır. Şehir yetimhanelerinde bırakılan çocukların büyük bir kısmının Kazak olması, bizim namusumuzu zedelemiyor mu? Nüfüs istatiğine göre yaşları 25-35 arasında evlenmeyen kızların sayısı 80 bini aşıyormuş. Bunlar, kısmetleri olup, evlenirse 80 bin ev olur, onların çocukları olur. Bu nüfusumuzu arttırma şansı demek oluyor. Bu problem üzerinde araştırma yapan sosiyologlar var mı? Köyden şehire gelen kızlar üniversite kazanamayınca utanır, köye dönmez ve fabrikalarda çalışmaya başlar. Yurtlarda kalan gençlerin evlenme imkanları yoktur. Çünkü, Almatı’dan ev almak çok zordur. Almatı’da her yıl inşa edilen konutlar, sırada bekleyenler ve başka ülkelerden gelenlerden artılmıyor. Evsiz barksız gençler, kiralık evlere sığınıyorlar. İdarenin bu meseleyi çözmesi lazım. Ama bunu kimse umursamıyor. En azından yeni evlenenler için bir artı bir daireler çoğaltılmalı. Halkımızın nüfüsünü arttıracak genç nesilin, yıllarca yalnız başına yaşayanların meselesini çözmek lazımdır. Bu konuya yakından alakalı bir olay anlatmak istiyorum. Bir zamanlar Karakalpak nüfüsü çok az olduğu için güçlü komşularından her zaman baskı alıyormuş. Buna çok kızan Maman biy adında bir dânâ şahıs, “Karakalpakta evlenmeyen kadın erkek kalmasın, halkımız çoğalsın”, fermanını çıkartmış. Bu efsane olsa da anlamı derin hikayedir.

      Kazak halkı başka da çok güzel törelere sahiptir. Halkımız yetimini, öksüzünü her zaman korumuş. Öksüz kalanı, çocuğu az veya hiç olmayan aileler alır, bakar, büyütür, sonra evlendirip ayrı ev kurar. Bu gelenek özbeklerde de vardır. Şamuhamedovlar ailesi, savaş zamanında farklı uyruklara ait 16 tane çocuğu evlat edinmişti. Kazaklar arasında önemini yitirmeye başlayan bu güzel geleneği canlandırmak lazımdır. Yerli sosyal kurullar, neden bu günahsız çocukların gamsız ve mutlu büyümeleri için imkan sağlamıyor?

      Çok çocuklu ailelere saygı, hürmet kalmadı. Sosyal Güvenlik Kurumları tarafından verilen yardım çok çocuklu ailelerin ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Onlar için özel projeyle ev inşa etmek, yardım miktarını arttırma, her türlü kolaylıklar sağlama konusunda ciddi adımlar atılmalı. Çocuksuz veya bir çocukla yetinen başka bir milletin yaşam tarzı bize göre değildir. Kazaklar “Balalı ev bazar”, der, yani çocuğu olan evin neşesi de yerindedir. Şu anda bazıları sosyal ekonomik sorunları bahene ederek, çok sayıda çocuk sahibi olmanın büyük bir problem olduğunu öne sürmekte. Kazakistan’ın eski başkanı G. Kolbin, yüzü kızarmadan, “Kazakistan Cumhuriyeti’nde yer alan ekonomik sorunların sebebi, ÇOK ÇOCUKLU AİLELERDİR.” demişti.

      Elbette, ülkemizde bir çok ekonomik sıkıntı mevcuttur. Ama bu sıkıntıların çocuklarla bir alakası yoktur. Bunun sorumlusu varsa o da eski sistem, ülke hazinesinin yabancılara yem olması, insanları çalışmaya teşvik etmenin olmaması, çalışma pilanının yetersizliğidir.

      Çok çocuklu geniş ailere karşı bazen açık, bazen gizli yürütülen propoganda, insanlık dışı bir harekettir. Gerçeği söylersek, bunun bir ucu “ırkçılık” teorisine kadar ulaşır.

      – Çok yakında Kazak dili devlet dili statüsünü aldı, Yasa imzalandı. Bu yasa sıradan bir karar gibi kağıt üzerinde kalmaması için neler yapılmalı? Bu yasanın gerçekleşmesi için ilk yapılan şey ne olmalı? Siz bir konuşmanızda “kökü bir kardeş halkların millyondan fazlası Kazakça biliyor. Bu yüzden Kazak dili ülkemizde etnik grupların arasında konuşulan resmi dil olsun.” gibi ifade kullanmıştınız. Bu fikrinizi biraz açar mısınız.

      – Ben bu konu üzerinde düşüncelerimi “Almatı akşamı” gazetesinin 5 ekimde çıkan sayısına verdiğim repörtajda dile getirmiştim.

      İlk önce Kazak dilinin devlet statüsünü alması en büyük başarılarımızdan biri olduğunu bildirmek istiyorum. Bu gün, halkımız için en mutlu günlerden biridir. Bu gün sayesinde Kazak dilini etraflı bir şekilde geliştirmenin temelleri atılmakta.

      Bu konuda benim teklifim şunlardır: 1) Dil Yasası kabul edilen 22 eylül günü Dil Bayramı kutlansın. 2) Kazak dilinin üniversitelerde “bilim dili” yapmak en önemli adımdır. Üniversitelerde Kazakça bölümler, hala bir düzene getirilmedi. Geçmişte 70 yıl boyunca sıra bekleyen işleri, en kısa sürede gerçekleştirmek boynumuzun borcudur. Kazakça ders kitapları hazırlanmalı, programlar yapılmalı. Klasik eserleri Kazakçaya aktarmak lazım. Yeni basımevileri açılmalı, umarım Kazak dilini kendi kanatları altına alan devlet, basımevi masraflarından da kaçınmaz. Üniversiteleri Kazakça ders kitaplarıyla donatmak için devlet desteğine ihtiyaç vardır. Dil Yasası’nda çok güzel maddeler mevcuttur. Onlardan birinde “Yerli ahaliyle her gün temasta olan devlet işlerinde çalışan etnik grup temsilcileri, özellikle de idareciler Kazakça öğrenmeli.” denilmekte. Bu doğal bir taleptir. Bu tezi hayata geçirmek için zemin hazırlanmalı. Mesela büyük toplantı salonları, farklı dillerde anlık olarak çeviri yapan cihazlarla donatılmalı. Bu cihazlar, şu anda Almatı’da sadece M. Auezov Tiyatrosu ve Galimdar Üyü’nde mevcuttur. Bu demek oluyor ki, şehrimizde sık sık olan toplantılarda Kazakça konuşmak çok zor olacak.

      Kazak gazetelerinde ülkedeki halkın çeşitli sıkıntıları ve türlü meselelerı yazılıyor. Maalesef onları Kazakça bilmeyen, ideredeki başka etnik grup üyeleri okuyamaz ve anlamaz. Bu yüzden de problemler çözümsüz kalıyor, halkın sıkıntısı gazete sayfalarında unutulup gidiyor. Çalışanların talebini karşılıksız bırakmak, suçtur. Bu yüzden de ülkemizde idari mevkide oturan, halkla ilişki sahasında çalışan şahıslar, Kazakça bilmek zorundadır. En azından onların yardımcıları Kazakça bilsin ki, tercüme etsin. Kazakça bilmeyen Kazak idareciler için Kazakça öğrenmek mecburi olsun.

      Sıradaki önemli mesele, yazı daktilösü meselesidir. Sovyet döneminde Kazak dilinde hiç yazı makinesi üretilmemiş. Kazakça yazı makinesi ilçelerde hiç yok. Şehirlerde sadece Kazakça gazetelerde bulunmaktadır. İşte bu sorunlardan dolayı bazı Kazakça basılan kitap, gazetelerde imlâ hataları çoktur. Rusça yazı makinelerine Kazakça harf ve işaretleri eklendiğinde, Kazakça harfler sığmıyor. Kazakistan Tüketiciler Kurumuna 41 harfli Kazakça yazı makinesi üretimi konusunda dilekçe de yolladık. Ama bir sonuç alamıyoruz. “Kazak yazı makineleri satılmıyor.” diyorlar, Kazak daktilolarında Rus alfabesinin 32 harfinin hepsi olacak neden satılmasın ki?. Demek ki Kazakça yazı makineleri, Almatı’da da, Moskova’da da, Vladivostok’ta da kullanılabilir. Bunun gibi makineler çok uluslu bir ülke için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.

      Kazak dilini öğrenmeye istekli etnik grup temsilcilerine destek gösterilmeli ve onlar teşvik edilmeli. Bizim için Rus dilinden başka dili kabul etmeyenlere

Скачать книгу